ÂLEM SEN’DEN SU BEKLİYOR
Yanık toprak şerha şerha yarıldı,
Canlanmaya su bekliyor Allah’ım.
Cılız kuzu, boş memeye sarıldı,
Anne koyun, su bekliyor Allah’ım.
Yapraklar kıvrıldı, çiçekler soldu,
Meyve ağaçları kuru dal oldu,
Bahçelerde meyve, sebze mahvoldu,
Çiftçi, Sen’den su bekliyor Allah’ım.
Yer, suyunu kesti, sema su vermez,
Yağmur yüklü bulutlar yüz göstermez,
Sen bilirsin, bizim aklımız ermez,
Boş barajlar su bekliyor Allah’ım.
Zıt görüşlü, artı – eksi uçluyuz,
Dalga geçtik, isyan ettik, suçluyuz,
Sen Rahim’sin, affından umutluyuz,
Aciz kullar, su bekliyor Allah’ım.
Seccademiz kutsal Kâbe yönünde,
Boyun büktük, avuç açtık önünde,
İstiyoruz bu mübarek gününde,
Cümle âlem su bekliyor Allah’ım.
(AĞUSTOS 2007)
Kayıt Tarihi : 30.10.2012 14:54:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
İSTEMESİNİ BİLMEK Basında okuyoruz; “Son elli yılın en kurak yılları” diye. “İstanbul susuzluktan kavruluyor” vs… vs. hükümetler, belediyeler suçlanıyor. Ama kendimizi nedense hiç sigaya çekmiyoruz. Biz, ne kadar duyarlıyız acaba? Düşüncelerimi 1994 yılı öncesine ışınladım birden. Su istasyonları mantar gibi çoğalıyor. Musluklardan birkaç günde bir akan çamurlu suyla ne yıkanabiliyor, nede bir şey temizleyebiliyordu insan. Çöpler ve pis kokular, güzel İstanbul’umuzu işgal etmişti adeta. Dünyanın parası verilerek dışarıdan alınan “yağmur bombaları” da işe yaramıyordu. Ödenen yüksek su faturaları (isim vermeyeceğim) bazı üst düzey yetkilileri daha çok semirtmekten başka bir işe yaramıyordu. Fazla derine girmek istemiyorum. 1994’ten başlayan belediye faaliyetleri kısa zamanda kendini gösterirken, can’ı gönülden yapılan “yağmur duaları” da manevi bir hava estiriyordu İstanbul’da. Istranca ormanlarındaki “yıldız projeleri” damgasını vuruyordu geleceğe. Nihayet yağmurlar yağdı. İnançlara saygıları olmayan birileri, İstanbul Büyük Şehir meclis kürsüsünden, aynen şunu söylüyordu; “Yukarıdakiyle Tayyip’in arası iyi olduğundan yağmurlar yağdı”. Son seçimlerde de görüldüğü gibi halkımız bu görüşlerin değerlendirme ve ölçülendirmesini çok iyi yapıyor. İstanbul son elli yılın en kurak günlerini yaşarken bile, 10–12 sene önceki sıkıntılarla karşı karşıya gelmedi kanımca. Bu da idarecilerin başarılarını ortaya koyuyor sanırım. Duaya gelince; samimi bir şekilde, inanarak dua etmesini bilmiyoruz bence. Birileri de yapılan dualara çomak sokuyor. Yıllar önce Emel Sayın’ı dinleyenler hatırlarlar. “Yağdır Mevla’m su” derken, sahnelerde gözlerinden yağmur gibi akan yaşlar hafızalardan silinmedi. İnanıyorum ki, kendiside sahnede ellerini açarak okuduğu eseri, samimi bir şekilde, bir dua mahiyetinde Mevla’sına arz ediyordu. Gökyüzünde küme küme toplanan bulutları ellerimiz ve hislerimizle reddedip itmeyelim. Tam tersine can’ı gönülden davet edelim rahmeti. Âmâ bir kişi, kalabalık bir köprü üstünde “lütfen şu âmâya bir sadaka” yazılı levhasıyla el açmışken, halktan pek yardım gelmez. Oradan geçmekte olan bir reklamcı, levhanın arka boş yüzüne şu yazıyı yazar ve âmânın önüne kor; “bugün hava ne kadar güzel, ama bu güzelliği ben sizin gibi göremiyorum”. Geçenler tarafından âmânın önündeki boş kutuya paralar yağmaya başlar. Demek ki, nasıl isteneceğini çok iyi bilmek lazım.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!