Titrerken nûr-u kandil; gölgeler hayalimiz,
Gâh düşer gâhî düşmez perdeye misalimiz.
Tahtından tahkir ile nazar eder kudema,
Hükmeyler pervasızca sermest imiş hâlimiz.
Sesime aks-i sedâ yok diye figân eder,
Bilinmez ki ezelden kopmuş sedâ telimiz.
Bir zulmet perde perde çevrelemiş ukûlü,
Zifiri iklimdeyiz, ondan tutuk dilimiz.
Biz ki zâhiren hürüz, bendeyiz hakikatte,
Ayaklarda pranga, boyunda vebâlimiz.
Görünmez eller ile yatağımız kazılmış,
Ağyâre meyledemez hem suyumuz, selimiz,
Zoraki öpmüşüz uzanan meçhul elleri,
Gayri tefrik edemez dest-i pâki lâlimiz.
Meydandadır hâli bu yağmalanmış kervanın,
Heybemizdeki yolluk, bîçâre melâlimiz.
Yazık... Anka kuşumuz kanadından yaralı,
Kaf Dağı’nın ardına gömülmüş ikbalimiz.
Şimdi gerek, kalpleri diriltecek bir tılsım,
Bir mülemma ışığa müştaktır leyâlimiz.
Belki de beklenen o âfitâbın muştusu,
Muhbiridir, semada süzülen hilâlimiz.
Köhne bir sefinede seyretsek de muttasıl,
Kızaran ufuklara meyyaldir minvalimiz.
En hassas zâviyeden kulak verilse ancak
İşitilir belki şu sedâsız suâlimiz.
Bu hazan bahçesinin solgun rengine inat,
Umutla boy vermez mi acep nev-nihâlimiz.
Yozgat/ 2004
Kayıt Tarihi : 26.2.2023 02:02:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu sözlerin anlatmaya değer bir hikayesi var. Öğrencilik dönemimden... Müsait olunca yazarım inşallah.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!