Bilirim ki en keskin savaş,
Bir kitabın cümleleriyle bir çocuğun fısıltısı arasında.
Aklımda kütüphaneler yanıyor
Her yanık sayfa, bir gerçeğin külü.
Kalbimse toprağın altında kök salmış,
Sessizce su arıyor.
Dedim "Düşünce, ateşe benzer; yakar, aydınlatır."
Ama alevler, rüzgârla savrulunca
Gölgeler büyüdü duvarlarımda.
Kalbimse bir nehir gibi
Taşları öyle yumuşak aşındırıyor ki
Sanki acı, bir öğretmen değil
Yağmurun toprağa bıraktığı iz.
Bazen kitaplarımı yırtasım geliyor,
Harfler dökülsün diye avuçlarımdan.
Sonra anlıyorum
En katı gerçekler bile
Bir çiçeğin tomurcuğunda saklı.
Ve kalp, o tomurcukta açan
İlk bahar güneşi.
Zaman dediğin, bir terazi
Bir kefede mantık, diğerinde hasret.
Ben ki tartarken kendimi,
Dengenin ipine tutundum
Ve gördüm
En ağır şey, aklın taşıdığı değil
Kalbin taşımayı reddettiği.
Şimdi soruyorum
Hangi yara daha derin?
Beynime kazınan çiviler mi
Yoksa kalbime saplanan cam kırıkları mı?
Biliyorum, ikisi de kanatıyor
Ama biri öğretiyor, biri öğütüyor.
En zoru, bir ağaç olmak
Köklerinle toprağı kucaklarken
Dallarınla göğe uzanmak.
Ve Cemal SÜREYA’nın dediği gibi
"Yenilmek değil, iki dünyada birden
Var olmanın adıdır bu savaş."
Kayıt Tarihi : 29.4.2025 19:49:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!