Akit- Düz yazı Şiiri - Serap Demirtürk

Serap Demirtürk
845

ŞİİR


23

TAKİPÇİ

Akit- Düz yazı

-Verilen akit miydi onlari bunca yil baglayan? -
img src='http://img48.imageshack.us/img48/6918/ca4ls7tpkv6.gif '

8 Mart 1955 yilinin karli bir kis günü noktalanan bir ask hikayesi... Belediye reisinin kizi Ayten' i zengin bir aile ister ogullarina. Görücü giderler, ertesi gün bütün mahallede duyulur bu. Ayni sokakta oturan Sümerbank'ta memur olan Ismail Demirtürk, bunu duyar duymaz 'Ayten, benim gelinim olacakti.'diye aglar. Esi onu teselli etmek ister, 'Vermezler ki bize bey.' der. 'Hem Erdal daha ögrenci, olacak is degil bu, unut...'der. Erdal, Ankara' da askeri ögrenci olarak Veteriner Fakültesine yeni girmistir, alti çocuklu ailenin tek umudu, en büyük çocuk.
O gün çalisirken birden dayanamaz, isten eve gelir Ismail Efendi,hanimina seslenir, 'Hadi..hadi hanim..Kiz olani, bin kisi ister, bir kisi alir...Mirat Efendilere gidiyoruz aksam, ben Ayten'i ogluma isteyecegim....'
'Ama' der Zeliha Hanim, 'Ama oglumun haberi bile yok, ya kizarsa. ya sehirde bir baskasina gönül verdiyse..'
'Olur mu öyle sey! ' diye kükrer Ismail Demirtürk, 'O nasil söz! Ister! '
Gece, Mirat Efendilerin kapisi çalinir, çekinilerek. Zeliha Hanim ne kadar çekiniyorsa mahallenin büyügü Mirat Amcadan, Sidikanimdan divanin kiyisina söylece ilisir. Utana sikila gelis sebeplerini söylerler, içlerinden de kovarlar mi, kizarlar mi endisesi geçmektedir ama Mirat Efendi, kendine yakisani yapar ve bir düsünelim,der. O gece Demirtürkler için bitmeyecek bir gecedir.
Öte yanda Mirat Efendi misafirler gidince Ayten'i, evin en küçük kizini çagirir yanina. Güzellesip serpildi diye ilkokuldan sonra okutmadigi Ayten'i. 'Bak kizim, seni mahalleden iki aile de istedi... Biri hala okuyor, digeri zengin, hali vakti yerinde. Ne dersin? ' Ayten, zaten kaç gündür kafasi karmakarisik olan Ayten, yüzü kizarik bir sekilde basini öne eger, gözünün önüne piril piril üniformasiyla Erdal gelir. Geçende izinliyken annesine gitmislerdi de, kapidan gelmis, hos geldiniz, demisti. O an, farkli duygular geçmisti içinden ve simdi babasi onu soruyordu ama çekiniyordu babasina cevap vermeye. Mirat Efendi tekrar sordu, Ayten basi önce, yüzü nar gibi kizarik Erdal, dedi. Mirat Efendi, onun ögrenci oldugunu, islerinin zor olacagini biliyordu ama...peki dedi. Ertesi gün, her iki aile de haber almaya geldi. Zeliha Hanim, aldigi olur, gelin söz keselim sözünün saskinligi ile eve nasil gittigini bilemedi. Simdi ne olacakti? Erdal'in haberi bile yoktu. Ismail Bey, Erdal'a telgraf çekti, Ankara'dan apar topar geldi Erdal... Saskindi, ama mutluydu. Babasi hakli çikmisti...oglu da Ayten'i begendigini ama vermezler, diye hiç konu etmedigini söyledi. Söz kesildi. Tatilde nisan yapildi. Iki gencin nikahlari kiyildi, birbirlerine ömür boyu bagli kalma sözü verdiler. Dört yil...O okul bitene kadar geçen dört yil. Ne mektuplar yazildi, ne ayriliklar yasandi, ne tartismalar....neler neler...Küçük bir sehirdi Yozgat. Öksürsen duyulurdu. Nisanlilar...zor günler geçirdiler...Dört koca yil..Biter mi denen dört yilda 'Evlenebilirsek...kizimizin adi Serap olsun, bu düs belki bir gün gerçek olur.' dediler ve karli bir 8 Mart günü gelinligi karlarin içinde dügün resimlerini çektirdi Ayten ve Erdal'i...Gittiler ilk tayin yerlerine genç tegmen ve esi. Orada bir bavul dolusu mektubu, bir arada olabilmenin mutlulugu ile yaktilar, yasadiklari sadece gönüllerinde kalsin diye.
....................
Iste böyle...Ben, o askin güzelliginin çocugu. Ben kendimi bildim bileli evimizde 8 Mart kutlanir. Bayram gibiydi o gün. Annem özel yemekler yapardi, bütün akrabalar telefon açar, kutlarlardi onlari. Annemle babam, birbirlerine vasiyet etmisler. Birimiz ölürse, öbürü her 8 Mart'ta kabrini ziyarete gelsin, diye. Önce babam gitti. Annem soguk, kar demeden, hastayim demeden 10 yildir her kis gider Erdal'inin kabrine. Yanindaki mezari da kendine aldi ama...ama tek üzünüsü kabre yerlestirilirken -Kibleye döndürülürken hafiften bedeni- yan kabre dönük, olmasiydi Erdal'inin. Hani ona sirtini dönecegi degil de yandaki kabirde de bir baska bayanin olmasiydi üzüntüsü...Buydu, olay buydu..Yillarca kiskandigi, gözü gibi sevdigi, hayatin tüm çilesine sevgisi için katlandigi Erdal'i kabir komsusundan bile kiskanmakti sevgisi...

28.5.2007
SERAP HOCA

Serap Demirtürk
Kayıt Tarihi : 9.7.2007 12:34:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


EMBED src='http://www.ulkuocaklari.org.tr/muzik/turkiye/nesetertas/08.asf'autostart='true' loop='true'width='50%'/P 03 Haziran 2007 Pazar 20:47:55 HERKES Mİ DUYMUŞ? Sevmek ne ki...Can olmak bir cana ne ki...Dokunmadan, sarılamadan sımsıkı, omzuna yaslanıp ağlayamadan, birlikte yaşlanamadan sevmek ne ki...Bırakıp da gitmek bedeni, sevdayı öksüz bırakmak ne ki.Canımsın diyemeden gayri bir cana, yaşamak ne ki...Gelmeyeceğini, duymayacağını bile bile yaşamak ne ki...Duymayan kulağa şarkılar söyleyememek ne ki... Kabardı yürek, coştu dalgalar... Rüyalar da yetmedi duyguları coşturmaya...Dalıp gitti..Nerde, napar? Güneş ona da verir ışığını, rüzgar onu da savurur mu ben gibi? Sonsuz bir acı bu...Sonsuz...Bitmeyen, tükenmeyecek olan...ve bedenle toprağa sarılan...suskun bir acı... Bu, sevmektir. Şu taş, sevemez ki...Şu cam hissedemez ki... Şu kumaş saramaz ki sevdayı...Olsun...Sevmek, hissetmekse, şu kelimeler de cansız. Sen olur bazen de gelir bir kumru gibi sığınır kalemime...can olur benimle..yar olur bana...Ses verir sana yüreğimden... Duy beni ey sevilen...Duy ki anla,sevdan bende kalmıştır. Duy beni ve bil ki erişilmez tek şey, gönüldür. Gönül denen ummanda salın da gez ey yar boylu boyunca. SERAP HOCA img src='http://www.kutahyakultur.gov.tr/images/masal1.jpg' Fondaki şiir Aşık Çağları'ya, şiirin sesli yorumu Gülnaz'a aittir. Emeği olanlardan helallik diliyorum. http://www.antoloji.com/siir/siir/siir_SQL.asp? sair=26939&siir=896350&order=oto embed src='http://www.turkevi.org/gulnaz/SEN%20YOKSUN%20SIMDI.mp3' width='70' height='25' autostart='true' loop='true'/embed/td http://www.turkevi.org/gulnaz/SEN%20YOKSUN%20SIMDI.mp3

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Feride Bektaş
    Feride Bektaş

    Can ;böyle büyük bir aşkın meyvesi olmak ne büyük bir bahtiyarlık.Annen ve baban Yaradanın şanslı kullarıymış ki bir araya gelip bir ömrü paylaşma bahtiyarlığını yaşamışlar.Şöyle başımızı kaldırıp çevremize baktığımızda Yüreği yaralı,hayatı pışmanlıklarla dolu fakaaaat yüzü maskeli insanlarla dolu dört yanımız.Değer mi bilmiyorum kendinden kaçıp şu üç günlük ömrü polyanacılığı oynayarak tüketmek.Buna kader diyip boyun eğmek midir tek çare ?Bence herkes kendince kendisini görünmez kafesler de AF'ı olmayan ebedi bir mahkümiyete hapsetmiş.Kimisi bunun adına erdemlik demiş kimisi bu büyük değeri küçücük değerlere kurban etmiş velhasıl birçoğu hem kendilerini hemde bir birbirlerini kandırıp durmuşlar.....Böyle gelmiş böyle gider............Mi ?

    Cevap Yaz
  • Aynur Soykum
    Aynur Soykum

    guzel bır yazı guzel bır şiirdı hocam umarım sızde mutlusunuzdur.....aynur soysal

    Cevap Yaz
  • Mehmet Ali Terken
    Mehmet Ali Terken

    HER İKİSİNE DE ALLAHTAN RAHMET DİLİYORUM SERAP HANIM...ÇOK İLGİNÇ VE DUYGULU BİR SEVDA HİKAYESİ OKUDUM...SAYGILAR SELAMLAR

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (3)

Serap Demirtürk