Akıl hastanesi bodrum katı
Bu bina geceyi değil,
Gecenin unuttuğu karanlığı saklar.
Adımı kapıda bıraktım,
İçeri yalnızca kırılmış sesimle girdim.
Soğuk bir ışık vurur tavandan,
Ne umut ısıtır beni, ne zaman.
Her duvar, geçmişimin yarım kalan çığlığı,
Her köşe, bana benzeyen gölgelerin mezarı.
Koridordan yürürken
Sanki ayaklarım bana ait değil.
Çünkü burada beden yürür,
Ruh sürünür, akıl ise çoktan teslim olmuştur.
Bir odada biri ağlar,
Onun gözyaşındaki acıdan kendi payımı alırım.
Bir odada biri güler,
Deliliğin o ince çizgisini iliklerime kadar hissederim.
Bir odada biri susar,
En korkuncu ise odur;
Ses çıkarmayan acının keskinliği
Bıçağın bile dayanamayacağı türdendir.
Benim odamda bir çarşaf var,
Yıllardır kimlerin üşüdüğünü bilmem.
Yastığı kaldırınca altında
Kırılmış rüyaların tozu dökülür.
Her gece aynı kabus:
Kapı açılır, ama dışarı değil,
Daha karanlık bir odaya çıkar.
Hemşireler adımlarıyla zamanı ölçer,
Saat sesleri bile burada korkudan kısılır.
Ruhumun paramparça haline benzer.
İlaçların tadı acıdır,
Ama en acısı yine içimdeki sessizliktir.
Her yuttuğum hap
Bir duygumu daha öldürür,
Her sustuğum an
Bir bağım daha kopar dünyadan.
Penceremin demirleri paslanmış,
Benim gibi…
Bir zamanlar parlak olan her şey
Burada kendi rengini unutmuş.
Gökyüzünü ancak kuşlar hatırlar,
Ben yalnızca karanlığın kokusunu bilirim artık.
Gece olduğunda bina konuşmaya başlar:
Sedyelerin sürtünüşü,
Hastaların nefesi,
Kaybolan akılların ayak sesleri…
Ve ben hepsini bilirim,
Çünkü hepsini içimde taşırım.
Bir defter var dolabımda,
Sayfalarında kimsenin okumadığı çığlıklar durur.
Kelimeler bile yorulmuş,
Bazıları silinmiş,
Bazıları kendini sayfanın dışına atmış.
Bazen diyorum,
Belki dışarı çıkarsam iyileşirim…
Ama sonra aynaya bakıyorum:
Aynada duran kişi ben değilim.
Gözleri boş,
Yüzü solgun,
Ruhu zaten bu binanın duvarlarına karışmış biri.
Belki de burası bir hastane değil,
Beni benden saklayan bir mezarlık,
Hayatta yürüyenlerin gömüldüğü sessiz bir oda.
Kimse toprağa vermez bizi burada,
Çünkü çürüme zaten içimizde tamamlanmıştır.
Sabah olur,
Ama burada sabahın rengi yoktur.
Loşluk, günün üzerine serilmiş bir kefen gibi durur.
Güneş utancından bu binaya bakamaz.
Ve ben…
Ruhumun küllerini avuçlarımda taşıyarak
Her gün aynı duvarlara dokunurum.
Belki bir gün
Bu karanlığın içinden biri beni çağırır diye,
Belki bir gün
Unutulduğum yerden bir ışık sızar diye…
Ama bilirim …
Bazı insanlar iyileşmez,
Sadece sessizleşir.
Ben de öyleyim.
Bu akıl hastanesi benim içimde kuruldu.
Odaların anahtarı bende yok.
Çıkış kapısına geldiğimde
Her defasında kendi karanlığım geri çağırıyor beni.
Ve ben dönüyorum…
Çünkü insan bazen yarasını bırakıp gidemez.
Yarası onu bırakana kadar..
Nerdeyim nerdeyim ben..
.......Zeynep Saylan.......
Zeynep Saylan Ayşe KuzKayıt Tarihi : 12.12.2025 05:20:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.




TÜM YORUMLAR (1)