Dükkanın bulvar cephesindeki geniş camı., güzel ve sıcak havalarda kaldırılır ve iki ucundan tavana tutturulurdu... Böylece mermer tezgah üstüne sıralanmış, içinde buz tanecikleri yüzen musluklu limon, vişne., turunç ve ayran sürahilerinden., metal bir çanak içine yerleştirilip üstüne bastırıldığında içinden fışkıran sıcak su ile yıkanan bardaklara doldurulan meşrubatların., dükkana girilmeden dışarıda ayaküstü içilmesi sağlanmış olurdu...Tezgahtar., bardakları doldururken ya da yıkanmış olanları alıp sıralarken ıslanan mermeri omzundaki havlu ile sıkça kurular ve havluyu gene ve biraz da özensizce omzuna atardı...
Ya dükkanın içi…
Ya o yüksek vitrin tezgahları...
İlkokul çağındaki çocukların erişemeyeceği kadar yüksek vitrin tezgahları...
O tezgahın üstünde kocaman., pirinç kapaklı cam kavanozların içindeki rengarenk akide şekerleri…
.
Yorgunum, bahar geldi, silah kullanmayı öğrenmeliyim bu yaz
Kitaplar birikiyor, saçlarım uzuyor, her yerde gümbür gümbür bir telâş
Gencim daha, dünyayı görmek istiyorum, öpüşmek ne güzel,
düşünmek ne güzel, bir gün mutlaka yeneceğiz!
Bir gün mutlaka yeneceğiz, ey eski zaman sarrafları! Ey kaz kafalılar! Ey sadrazam!
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta