18] Kabile içinde eylemler kolektif ve sizin dışınızdaki kaynaklardan yaptırım kılındığı için ‘katışık benli’ bir girişme idi. Bu nedenle kişi edimlerinin bir kıymeti harbiye si de yoktu. Zaten kişi eylemlerinin sonucu, direkt olarak kabileye yansırdı. Ortada aktör kişiler, bireyler ve birey eylemleri olmayınca; olgu ve olayların tekil failleri de yoktu. Şimdilik ortada grup tüzel kişilik, faili vardı. Ve grup eyleminden ötürü, grubun totemi tüzel failli(adı) girişmesi vardı.
Bir grup, diğerine sadece ve belki de uzak durdukları bir düşmanca gözlem alanı idiler. Bu yüzden yeni yeni ortaya çıkan, ürün takası, üretim işbirliği gibi girişen davranışlarla olacaktan, kabileler ve kişiler ilk ilişkin sarsıntıyı yediler. Kendi eski tüzel kişilik alışmalarından şaşıp, kendilerini rahatsız eden bireye doğru edimce durumların, tekilliğe doğru gidişini, tek tek gördüler.
Bu durumlarıyla, grup tüzel ligi olan sağlayıştan da çıkılmıştılar. Sağlayışlar yerleşik hayatla birlikte, herkesle ortaklaşa olmaktan çıkıp, sahiplenişti kişi özelliği olmasına değin kişi ve kişiler sağlarına dek kırılmıştı. Bu kırılmaların çarpılması olan travma şaşkınlığını; nesilden nesilce, dilden dile; bir tecrübe, bir tutum ilkesi olacaktan, anlatmaya başladıklarında ise; hikâyeye şöyle başlıyorlardı:
'Adı yokken göğün daha
Adını mıh gibi aklımda tutuyorum
Büyüdükçe büyüyor gözlerin
Ben sana mecburum bilemezsin
İçimi seninle ısıtıyorum.