Yürüdüm, yollarım tükendi derken;
Karşıma dikildi aşılmaz dağlar.
Ne dizlerim yorgun, ne vakit erken;
Sarp zirvelerinde koşulmaz dağlar.
Emaneti kabul etmeyen sensin,
Gülüyorum şu halime,
Ağlayacak dermanım yok.
Yaram yüktür bedenime;
Dağlayacak dermanım yok.
Kime diyeyim halimi,
Tükenmişsek bile en çetin yolu,
Menzilsiz koşarız dost çağırınca.
İster yağmur yağsın isterse dolu;
Dağları aşarız dost çağırınca.
Dünyadan vazgeçmiş veliler gibi,
Gönlünün dağında bir uçurumda,
Dönüp durduğumun farkında mısın?
Ölüm kurtuluştur, sanma umrumda;
Dibe vurduğumun farkında mısın?
Hayatım toz pembe değil düşümde.
Gafletin kapılarını;
Kırmalısın geç olmadan.
Mazlumun yaralarını;
Sarmalısın geç olmadan.
Kutsaldır bu yolda çile,
Alev alev yanıp söndükten sonra,
Kuru küldür nârdan geriye kalan.
Yetmiş bin âlemi döndükten sonra;
Nûrdur yine nûrdan geriye kalan...
Fezâyı keşfedersin, belki tanırsın ama;
En büyük âlem senin yüreğinde gizlidir.
Sen kendini küçük bir cisim sanırsın ama,
En büyük âlem senin yüreğinde gizlidir.
Yetmiş bin âlem vardır, belki daha nicesi...
Hasret iken hem vatana hem sana,
Seni sıla, beni gurbet öldürür.
Bari mezarımız olsun yan yana,
Seni sıla, beni gurbet öldürür.
Ayrılıktır sıra dağlar arkası,
Küfür vücutlarda bir kangren oldu,
Deşersek inanın hâlimiz yaman.
Ömrümüz bir uçurumda son buldu;
Düşersek inanın hâlimiz yaman.
Garibanız, yaşar iken ölmüşüz,
Başın bugünlerde yine dumanlı,
Kuşattı her yanı dertler amanlı;
Ulu Cami gibi gönlün imanlı,
Kırıldı hep sende yeis denen put,
Yine güzel günler görürüz Harput!
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!