Dalları şefkât yüklü ulu bir çınar gibi,
Güven timsali gibi görülmeli öğretmen.
En sevecen bakışlar, sıcak duygular gibi
Gönüllerdeki tahta kurulmalı öğretmen.
Sevmeli, çok sevmeli hiç çıkar gözetmeden.
Sen yoksan yüreğim bir sabır taşı,
Buruk bir özlemle bekler gibidir.
Kirpikler, büyüyen bir damla yaşı
Meraklı gözlerden saklar gibidir.
Aydınlık tükenmiş, karanlık baskın
Ürkek bir yağmura sığındım gene,
İçimde bir kahır yandı bu akşam.
Yorgun anılarda puslu gölgene
Bir huri sıfatı kondu bu akşam.
Çocukça bir aşkı anmak istedim,
Eylüle çalarken akşamın rengi
İçimdeki gurbet azar sultanım
Susar şarkıların ritmi ahengi
Geceler uzar da uzar sultanım
Güneş kaybolurken uzak dağlarda
Akşamlarım sensiz kaldığı zaman
İçimde baykuşlar öter be gülüm!
Yokluğun odama dolduğu zaman
Gözlerin gözümde tüter be gülüm!
Sabahlar gurbettir, akşamlar zulüm
Güldü
Ölümü bekleyen hasta
Bir suçlu gülüşü gibi
Ezik
Korkak
Yılgın
Sevdayı anlatmak zor iş be hocam,
Sevdayı tatmamış diller ne bilsin.
Sevda, bir ebedi barış be hocam,
Ahdini tutmamış kullar ne bilsin.
Akşamın gölgesi inerken suya,
Kendine gel gönül, gün akşam oldu.
Andığın o günler kırk yıl önceydi.
Her baharda her gördüğün güzele
Yandığın o günler kırk yıl önceydi.
Sen büyüksün “küçüğüm”, tarife gücüm yetmez,
Altaylardan bugüne sürenlerin oğlusun.
Tarih, seni anarken saygıda kusur etmez,
Malazgirt’te başlayan törenlerin oğlusun.
Öyle görkemlisin ki, sevincinde, acında,
Yine yağmur yağıyordu sensiz ufuklara
Ağlarcasına bir hüzün almıştı içimi
Sana giden yollar yine kapalıydı
Susturmak istiyordum sessizliği
Ağlamamak istiyordum
Bu şiir ağlamamalıydı...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!