ne çok güzeldin
yüzünden günboyu ırmaklar dökülürdü
haberin tam saatinde / akşamın indiği vakitte
düşlerimiz havalanırken rüzgarın uğultusunda
ıŞıltılı ipeğin telleri dokunurdu sesinde
ürktü içimdeki kuşlar
bir katar kanat sesi yıkadı
haziran göğünü
yüzün bir buluta giriyordu o an
boynunu vermiştin bir çağlayana
bir tutam kırmızı saç uçuşuyordu
bir kapının bir yüzü gökyüzüdür
bir yüzünde ağıtı gizlidir tüm annelerin.
içerde biçilen sözcükler çınlar / süt kokan ağızdan
bir bebek uzun yolculuğuna çıkar uykunun ufkunda
sobanın parlayan alevleri resmini çizer yalnızlığın
pencereyi açtım
elma ağacı serçe cıvıltısı
ve kedi
güneşle döküldüler sabaha.
döküldü birdenbire yüzümün aynasına
bakırcılar çarşısına kar yağıyordu
uzun bir yolculuğun hüznünü giyinmiş yüzümle
akşamı kuşanan bir kente giriyordum
denizin sesinde eriyordu martı çığlıkları
yorgun ağaçlar bulvarında telaşlı anneler vardı.
geniş denizlerde kanat seslerimize takılan
yıldızlar kayıyor boşluğuna aklımızın
baharın çiçekleri öptüğü akşamda
kanın sesidir ömrümüzün mavisine damlayan
kuşlar ayrılık resimleri çiziyor yaşamın atlasına
rüzgâr
yürüdüm gecenin bir yerlerine tutunarak
gökyüzünü dolduran yıldızlar altında
kalbim suçlanışın akıp giden çağlayanı
ellerimde okunmamış mektuplar mürekkep izleri
gecenin geç bir vaktinde uyandırılmak.
insanın büyük serüveni yansımış mermere
ellerinden fışkıran hüneri
berrak bir gökyüzü oturmuş
ölüme tanık yüzünün bir yanma.
benim o/günlerden çıkıp gelen ses
göle bakan dağın utkunda
bir kadın uzanır iki canlıdır
suya en güzel ninnilerini bırakır
her gece ay hazar'a dökülürken.
kimler geçti bu ovadan atları eyerli
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!