Hicranın busesi kondu mu yüreğine
Anda gönül büklüm büklüm bükülür
Ayrılık tohumu düştü mü gemine
Anda gönül büklüm büklüm bükülür
Akşam oldu yine, gurub etti güneş
Kanları çekildi yolların, kalanlar çilekeş
Ben metruk bir yerde, her yanım ateş
Ah! Kader bu yaşam ne zaman biter
Ümitsiz firaklarla olmuşum kardeş
Dumanlıydı değil mi senin yüreğin
Her gece sevgiliyle mehtaba çıkarken
Tiril tiril titrerdi değil mi ellerin
Sevgilinin baldan busesini beklerken
Kadife keselere koydum
Gökten topladığım yıldızları
Sonra gözyaşlarımı doldurdum kumdan şişelerime
Rüzgâr tohumlarını ektim yorgun topraklara
Ve kaldırdım hepsini hayal sandığıma
Yoksulun sırtında bir eski urbadır keder,
Eskidikçe yürekte insanı heder eder.
Aşığın girdiği ateş denizidir keder,
Elem verir aşığa ama aşkı aşk eder.
Silik gözyaşlarımı bıraktım
Hiç unutamadığım anılarıma
Bir tek sözü sayıkladım
Yorgun çehreli duvarlara
Tükenen mumun titrek alevleri
Kilitli bir mahzenin perdelerini araladım
Zamansız bir çağda zihnimden saklanarak
Parmak uçlarıma sıçrayan eskimiş hikâyelerin
Sayfalarında yakaladım seni
Yorgun gözlerin mağrurluk meşalesini taşıyordu.
Hınzırca gülüşüne yakalandığımı hissettiğimde
Şehrin kenar sokaklarında yaldız cepkenli çocuklar görürdüm
Sırmalı başlıkları kapatamazdı çıplak ayaklarını
Masmavi gülümsemeleri can verirdi hayata
Yollar imrenerek beklerlerdi geçecekleri saatleri
Ceplerinde hayatı taşırlardı küçücük avuçlarına sığdırarak
Suskun bakışlarım süzüldü öteye
Parça parça hayal düştü dilime
Rüzgârlara savurdum kokuyu
Sessiz çığlığım fezada duyuldu
Ellerim taradı yıldızsız geceyi
Soluk bir bakışın ardında saklıdır
İçimizde yaşama savaşı veren merak
Aradığını aramak, neyi aradığını düşünmeden
İnsanın ruhuyla bütünleşir adeta
Bir uzuv mahiyetinde asılı kalır
Çürümüş yürekler diyarında
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!