BAK İŞTE KURALLARI VAR HAYATIN
Bak işte kuralları var hayatın
Sen daha uyanmadan
Bırak geri gelsin kuşları
Geçmiş zamanın ve geleceğin
KALDIM BİR KAPI ÖNÜNDE
Kaldım bir kapı önünde
Sahip olmayarak kendine bile
HAL İ PÜRMELALİMİZ
Tarih dizileri sardı ortalığı. Hepsinde yanlış tarih bilgisi hakim. Tarihi sırf reyting uğruna magazinleştiren diziler bunlar. Hele bir tanesi baştan başa bühtan baştan başa iftira. B atı kafasıyla hazırlanmış biraz müstreşrik bakışı biraz popülizm ortaya atalarına hakaret içeren bir tarih dizisi çıkıyor. Bir tanesi ise bu dizlerle alayım derken tarihi bu denli gülünçleştirmekte bayağılaştırmakta pespayeleştirmekte ki Türk milleti adına tam bir yüz karası tam bir fecaat manzarası.
Bir millet tarihine kendine bu kadar ihanet içinde olabilir mi? Bir millet kendini bu kadar küçük düşürebilir mi? İnanılmaz, inanılamaz. İdraklerin ötesinde bir şey.
Yıllar yılı yalan tarihle uyutulan nesiller şimdi de bu müfteri film ve dizi endüstrisinin saldırısında. Bu ülkede başbakandan başka vicdan Osmanlı torunlarından başka tarihi mukaddes bilen bir vicdan yok mu?
Bu ülkenin en büyük yanılgısı bu. Bütün gerçekleri ters yüz edilmiş bir millet bu.200 yıldır millet düşmanı tarih düşmanı Sebateist emellerin uşağı yöneticiler, kendini onlara satmış entelektüeller elinde perişan edilmiş bir millet daha gösterilebilir mi?
Oryantalizmin sistemli bir şekilde içten içe işgal ettiği sonra parçalanmaya terk ettiği en son da adım adım bütün benliğini yalanlarla işgal ettiği bir milletin çocuklarıyız biz.
İstiklal Marşı Şairi
Bir Dava ve Mana Eri
Mehmet Akif Ersoy
Onu biz ne zaman tanıdık. İlköğrenimimize başladığımız ilk gün onunla çınladı kulaklarımız. İstiklal Marşı o‘Korkma ‘diye başlayan. Neyden, kimden korkmayacağız? Mevhum bir varlık karşısındayız. Marş bütün heybetiyle bizi hoplatıyor. Kulaklarımızı patlatırcasına üst perdeden haykırıyor. ‘Korkma’. Evet, korkmayacağız ama neden, kimden... Marşın melodisi bütün şiddetiyle sarıyor bizi. ‘Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak.’. ‘Şafaklar’ sözcüğü gözümüzde dalgalı gökyüzünü canlandırıyor. Masmavi gökyüzü ve bulutlarla dalgalı. Bu dalgalar düşlerimiz alıp alıp gidiyor, bizi derin hülyalara bırakıyor. Hemen ekliyor ‘Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.’.
Çocuk muhayyilemiz ‘ocak’ sözcüğünü evimizdeki şimdilerde şömine dediğimiz ama o zamanlar yemeklerimizin pişirildiği, aynı zamanda ısınma aracımız olan içi, simsiyah isle boyanmış, içinde çengelle asılı su ve yiyecek kaplarının bulunduğu mekâna uzanıyoruz onun barınak anlamında ev yahut milletin son ferdinin yaşadığı mekân olduğunu hayal meyal hatırlıyoruz. ‘O benim milletimiz yıldızıdır parlayacak’. Şairin ‘benim’ sözcüğü kubbeleşiyor’, benim milletim’ ifadesi ise bizim üstümüzde bir kült, mukaddes varlık olarak gelip bir kandil sıcaklığında öteleri aydınlatan,karanlık gecemizde bize yol gösteren olup çıkıyor, bir kılavuz, bir ışık,bir kurtarıcı olarak gökyüzünü kuşatıyor. ‘O benimdir, o benim milletimindir ancak’ mısraı şairin şahsında bizim milletimizi can havlıyla ve en sıcak duygularla sahiplendiğimizi hissettiriyor.Ve o kutsal varlık olan İslam milletini ila’y-ı kelimetullah için koşan ahır zaman peygamberinin ümmetini getirip kalbinizin en derin yerlerine yerleştiriyor, bununla da kalmıyor, oradan çıkıp çepçevre sarıyor bizi, manevi bir kaynaşma halinde, fert ve millet,vatan ve hürriyet, ideal ve iman iççice geçiyor,bir hususi varlık olup yerden göğe ulvi bir abide gibi yükseliyor.
MUTLU BİREY HUZURLU TOPLUM İÇİN DEĞERLER EĞİTİMİ
Kadınlar evde barut gibi. Hiç memnun olmuyor. Her şey mükemmel olsun, her isteği karşılansın istiyorlar. Hep başkalarına özeniyorlar. Dünya işinde hep kendinden üstün olanlara bakıyor. Hiç şükretmiyorlar. İki de bir kendini övüyorlar. Ben şöyleyim ben böyleyim diyorlar.
Kadınlar mutsuz. İşte tam da bu yüzden. Televizyonlar lüks hayatı pompalıyorlar. Yalancı bir dünya. Artistlerin yaşamları ilgilerini çekiyor. Konfor merakı, eşyanın birinin borcunu bitirmeden ikiciyi elde etme savaşı, israf yarışı, lüks merakı, hayatlarımızı alt üst etmiş durumda.
Ailede iletişim kalmamış. Her kes kendi bildiğini okuyor. Diziler gelmiş oturmuş gündelik yaşantımızın ortasına. Reklam arası namaz kılıyoruz. Reklam arası kahve yapıyor ancak evin hanımı veya kızı. Öğlene kadar yatıyorlar bıraksan akşamı bulur.
Daha ne sayayım. Evin tüm giderleri ev reisinin üstünde. Çalışmayan kadın tam bir sefa peşinde. Koca nerden bulur nerden kazanır umurunda değil, kredi kartları patlamış patlamamış ona göre ne? Evin eşşeği düşünsün. Ne işi var çalışsın kazansın onun bitmek tükenmek bilmeyen isteklerini karşılasın. Bir de Allah’ın günü surat assın, bir buna karşılık kocasından sevgi sözcükleri işitmeyi beklesin.
ALEVDEN GÜLLER
1
Gözlerinde aradım bu en güzel günleri
Gezdim güzelliklerin o eşsiz sergisini
EZAN
Ezan okundu
Uymalı bu çağrıya
Sabahları aydınlık
haydi şair dostlar görüşelim