Kaldi
İcime akıttığım goz yaslardan
olusan Deniz,
Daha dogmadan anasiz.
Ben yaprağım
Sen ise garda bekleyen yolcu
Gideceksin benden
Ben ise parçalarıma bölüneceğim
Ayaklarınla ezmeden.
Birbirine geçmeyen halkalara benzer gözyaşlarım
Sorma hüzün sanatkarlığımı
Attığım adımların büyüklüğünün aynı olması mecburiyeti
Bir dervişin inançlarında yok
Hayatımı santim santim çizmişken çok görme
Üstüne titreyişlerimin simetrisini
İki sinsi gibi alttan alttan anlaşıyoruz fakat biliyorum ki ikimizin de içinde kötüye dair bir şeye rastgelmek pek mümkün değil. Kalbini kırmaktan korkuyorum. Bunu pek fazla önemsemiyor. Kalbi kırıldığı zaman oturduğu binanın alt katında ayakkabı tamircisinden aldığı hızlı yapıştırıcı ile kalbini kırılan yerlerinden yapıştırabiliyormuş. Ben büyük bir devlet adamı olsam derhal ayakkabıcıya yılın kardiyoloji uzmanı ödülünü verirdim. Belki de bu yüzden çok iyi bir hiçbirşeyim.
Yalnızca sahici yıkıklar bilir “neden böyle oldu sigarasını”. Sigara içmeyenler bu eylemin tamamlanmasını patlıcan yiyerek gerçekleştirirler. Çünkü patlıcanın içerisinde de nikotin vardır. Karanlık odada duvara boş boş bakarak “neden böyle oldu patlıcanını” yiyenler sahici yıkıklardan bir üst seviye daha delirmiştir. Bu konu benim için tartışmaya kapalıdır. Net.
Yazı yazmanın silah sıkmaya eşdeğer olduğu zamanlardan kalma fotoğraflarını gösteriyor. Gençliğinde çok güzelmişsin diyorum. Bu benim babaannem diyor. Peki sen kimsin diyorum. Hiç duymamış gibi diğer fotoğraflara geçerken bir masaya toplanmış aile fotoğrafını gösteriyor. Masanın üzerindeki tırnak makasından başka bir şeye gözümün değmediğini farkediyor. Babaannem diyor ayağında tırnak batması olduğundan sürekli yanında tırnak makası taşırdı. Sevimli buluyorum bu hallerini. Bu da yanak makası diyorum.
Çiçek bakmak ne zaman bir sorumluluk gerektirmekten vazgeçerse o zaman evin her yerini çiçeklerle donatacağım. Bazen böyledir. Bir şeylere bakmak zor gelir. Çiçek bakmak, kedi bakmak, köpek bakmak.. Ben televizyona bile uzun süre bakınca zorlanıyorum. Şimdilerde verdiğim en doğru karar bu konuyu askıya almak oldu. Kimseye bu düşüncelerimden bahsetmedim.
Ne zaman sahil kıyısında yürüyüşe çıksak, “denize atlayamazsın de” diyor. Atlayamazsın diyorum. Atlamaya yelteniyor. Tutmak için elimi uzatıyorum. Merak etme atlamam çünkü De Facto’dan aldığı sweatshirt’ünü göstererek “etiketinde tuzlu su ile yıkamayınız” yazıyordu diyor. Çok çabuk ikna oluyorum. Çünkü centilmenlik bunu gerektirir.
Herkesi herkes yapan mutlaka bir şey vardır. Beni ben yapan şeyler ile seni sen yapan şeyler arasında ne kadar mantıklı bir bağ olmasa da acıların insanı yetişkin bir insana dönüştürdüğü gerçeği ortadadır. Hayat mutlaka acı çekeceğin şeyleri sana yaşatmayı arzular. Ve başarır. Ben bunu Allah’ın adaleti olarak bilirim. Çünkü okuduğum kutsal kitapta böyle yazıyordu.
Sessiz ol biri duyacak cümlesindeki temkinlik benim
Bu yüzdendir adımlarımı attığımda yerde ayak izlerimin çıkması,
Ellerim bağlı sürüklüyorsun beni o beyaz atınla
Razıyım sonunda huzura götüreceksen beni.
Batıya doğru koşuyorum bitmesin diye aydınlığım
Güneşe üflersen sönmez dost
Geceyide yakamazsın cebindeki kibritle
Nasıl biliyor musun?
Gece vaktinde tepede bir güneş
İnsanlar eziyor şehrimin merkezini
Yer içim.
Güneşe üflersen sönmez dost
Geceyide yakamazsın cebindeki kibritle
Nasıl biliyor musun?
Gece vaktinde tepede bir güneş
İnsanlar eziyor şehrimin merkezini
Yer içim.
Bu gece benim kendimle baş başa kalmamı sağladığın bilmem kaçıncı gece.
Yani gözlerimi kırpmaksızın tavanın bir noktasını çekim yaptığım kaçıncı gece.
Ben bunların hiçbirini o piti piti yapmaksızın içime atıyorum.
İçim daralıyor ben sıkılıyorum ama bilmiyorsun ki içim acıyor.
Şimdi sen belki uyuyorsun, belki yıldızları seyrediyor belki acı tadıyorsun
Ama sen bilmiyorsun ki benim içim acıyor, içim acıyor, içim acıyor
Bana güzel bir hediyen var
Tamda karşındaki aynada, dedi şair
Benimsin demenin anasını ağlatma biçimiydi bu.
Ayıptır.
Öyle olmaz
Seni bir kaç satırla anlatmak
Adına
Kitaplar, romanlar gerek.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!