Bir derya içindeyim, var mı çıkan?
Kalbim seraba, gönül mestâne,
Aşkın ateşinde yanar gönlüm,
Yâr ile dolaşır, arar daimâ.
Bahr-i aşkın dalgalanır içimde,
Dalgaların arasında kaybolmuş bir insan düşün; çırpınıyor, durmaksızın debeleniyor, ama her hareketi onu daha derinlere çekiyor. O, umutsuzca yüzeye çıkmak için mücadele ederken, karanlık sular onu soğuk bir kucaklamayla sarıyor. Çırpınışlar, çaresizliğin yankıları gibi, kulaklarında uğuldayan bir fısıltıya dönüşüyor. Umut, uzakta bir ışık gibi titrek ve soğuk; her uzanışında elinden kaçıyor, her çırpınışında daha da uzaklaşıyor.
Derin arzularımız, bizden koparılamayan bir lanet gibi ruhumuza işliyor. İstediğimiz her şey, bizi parça parça kemiren birer hayal kırıklığına dönüşüyor. Çırpınışlarımız, içimize işleyen bir acı, bir yara haline geliyor. Karanlık, ruhumuzu yutarken, çırpınışlarımız bizi sessizce boğuyor.
Sonunda, çırpınışlarımızın ağırlığı altında ezilirken, geriye sadece soğuk bir boşluk kalıyor. Bu boşluk, yavaş yavaş ruhumuzu ele geçiriyor. İnsanın en çok çırpınışları öldürür; çünkü umut ettikçe, arzuladıkça, çırpındıkça, daha da derinlere batarız. Ve o derinlikte, çırpınışlarımızın yankıları, ruhumuzun mezarı olur.
Kederim geceye gömülü, inzivaya çekilmiş
Yüreğimdeki dertleri biriktirir zamanın kuytularında
Sigaralar içimdeki yangını simgeler
Bir derdi sönse diğeri alev alır
Zevkten içtiğim sigaralar değil belki derdimi içiyorum, belkide içimdeki karmaşayı
Ve bir gün tekrar karşılaştık, sessiz,
Ne ben o ilk gördüğün sevdalı adam,
Ne sen eski gülüşü bahar kokan kadın
Her şey değişmişti, zaman değiştirmişti bizi
Gözler yabancı, sözler soğuk
Bir yaprağın dökülmesinde saklı bütün hikaye, Dalı terk eden, rüzgara boyun eğen.
Zaman, bir ipe dolanmış düğüm gibi, çözmek mi zor, yoksa bırakıp gitmek mi?
Gökyüzü gri, ne maviye uzanıyor ne geceye.
Bir kuş, kanadını kırarak uçar,
Ulaşmak için bir yere değil,
Aylar yıllar geçti, güneş soldu,
Rüzgâr küskün esti, hayaller dondu.
Baharlar yazlar geçti, umutlar yorgun,
Gözlerim yolunda, sen gelmez oldun.
Geceler sessiz, yıldızlar kırgın,
Ben sustum…
Kelâm düştü dudaktan,
Bir kırık harf kaldı elimde,
Ne söylesem eksik şimdi.
Bir gölgeyim…
Zamân vîrâne, gönlümde elem,
Âlemde gam ile dolmuş onu âlem.
Bir hicran deryâsı içindeyim şimdi,
Her nefesi bir âh ile dolar kalem.
Güzeldir beklerim feryâdımı yayan,
Mûbrem idi gözleri, munis idi sözleri
Ben karşısında zâil idim
Bu Cihânda ruh-u revan oldum
Bu Cihânda inkisâr-i hayâl oldum
Düştüğüm o kuytuda bir umut ararım
Hasretin içimde , yüreğimde yaralarım
Bilmem neden kaçtın, terk ettin beni
Bir hasretin ardından bir tütün yakar ağlarım
Gözlerinde süzüldüm , yıldızlara karıştım
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!