Her şey yok olup gidiyor...
Zamana tutsak ömür..
Ateşe atılan kömür..
Dudaktan çıkan söz..
Yolunu bulan su..
Ferini yitiren göz..
Bir yer vardı hayalimde gezinen.
Eski bir Antep evi...Eskilerden.
Zamanın vurduğu ağaç gölgeleri.
Yıkılmış bir yedi veren asma bağı.
Esaret kokuyor sokak lambası
Gülüşün diyorum gülüşün
Sonsuz bir aşka kalkışmakta
Rotası notası belli olmayan
Kim bilir kaç asır daha girecek ruyalarıma
Senli düşlerin kızılı ufukta
Bülbüle kuş deme gülün dalı inçinir
Hasretin diriliştir gönül bağında
Gönlüme buz döker çöl serabında
Hasrete dert etme çul pazarında
Kul bu yandıkça çilede pişer
Kopuyor bir parçası daha
Yüreğimden buz dağının kuşları Martıların telaşından belli
Gafletin demine girmeden bilen
Yüreğiyle ağlayan özüyle gülen
Hızır gibi anında imdada gelen
Semsi Tebrizi gibi dostun olsu
İlk bahar güneşi gibi gülen
Sana yine elveda Mekke...
Kavuşmak gibi ayrılığa da Elhamdülillah..
Sen sevirin kokusunu
Sakla ümmeti Muhammed için.
Bir arada olmasakta...
Ruhumda aklımda sol...
Hayat bazen umut kokar bazen barutt..
Kafana koyduysan yarını dünleri unut...
Kendini bulmaksa mesele..
Derdi kederi unutt...
Hayy'dan gelmiş hu'ya biçare
Gelmişi geçmişi dönerken mizane
Aklımda ne dün ne bugün ne yarın
Belli belirsiz bir gümane yürümekte
Batan güneş teselli ise
Hayy-ı Kayyuma giden yoldayım
Akıl almaz gizemli bir haldayim
Bir çift ela gözde sırı perdeyim
Ruhuma yazgısın bil gizli gizli
Dünyada sendin benim kaderim
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!