1976 İst. doğumlu, muhasebeci, müzmin bir hastalık derecesinde Türk Halk ve Türk Sanat müziğine bağlı, besteler yapmakta kısmet olursa bir gün bu besteleri değerlendirecek (nerede o günler) :) Hikaye yazar ve yazmanın insanda rüya kadar zorunlu bir şey olduğuna inanır. Şiire olağan dışı bir bağlılığı yok, sadece kelimelerle oynamayı seviyor.
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - o - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Anladım ki insanlar gelip geçici, (Günübirlik) sevdacıklarda mutluluk denilen o büyük hazineyi bula ...
Bir sabah ezanında doğmuştunuz.
Açılmıştı gözleriniz
muallak bir koridora.
Yetmişbeş sene sonra bu gözyaşlarınız.
Doğduğunuz andan mı miras kalmış.
Yıllar sonra gördüm onu,
Anımsayamıyordu artık okul bahçelerini,
Paylaştığımız bir şey de yoktu
yağan karları seyretmekten başka.
Doğan günü mutlu kılan Liseli Kız neredesin şimdi,
Sana nasıl anlatsam bilemiyorum,
Soğuk havalarda demli çaylarımıza katardık sıcaklığımızı,
Üşüyen denizlerde dönüp dururdu martılar,
Ben denizde bir sandal, sen limanda bir yar,
Ne rüzgârlar kavuştururdu bizi, ne de dalgalar.
Şimdi tahta masalar üzerinde ıslığımız kaldı,
Işıklar birazdan karartılacak,
Birazdan içimdeki duygulardan habersiz,
milyonlarca insan dalacak uykuya.
Ya sen, tüm bu koşuşturmaların bittiği bu saatlerde,
yüzün kimlere güler, kimlere hoş geldin der
acımasız elvedalara alışık dudakların.
Mühür gözlüm beni derde koyalı,
Bu diyarda inan sabrım kalmadı,
Güllerim açmamış bahar yalan mı,
Bu diyarda inan sabrım kalmadı.
Diyardan diyara gezdim dolandım,
Yar kapımın eşiğinden,
Gözlerini yumdu geçti,
Varıp gittim otağına,
Gül yüzünü astı geçti.
Gökte turna uçar iken,
Başıma mermerden bir taş dikildi,
Gölgesinde dönüp durdu seneler,
Göğsüme kök salan ağaç dirildi,
Yaprağına konup göçtü seneler.
Beyhude geçirdim ben bu ömrümü,
Saat sekizi dört geçe,
Boşaldı zembereği zamanın.
Aylarca çınladı kulaklarımda uzaklaşan ayak seslerin,
Ve kuytularda cıvıldaşan tik takları giydirdim beynime.
Çıkarıp kolumdan duvarlara vurup parçalasam,
Sustursam kolumdaki şu zalim sesi,
Ve gittin...
Dünyanın bütün ağaçlarını kalem yapıp yazmışken seni,
Beynimin her hücresinden adını alıpta gittin,
Bu aşkın seri numarasını silerek sayfalardan,
Anonim bir sevda gibi tozlu raflara bırakıpta gittin.
Birer birer yükselirken uğultular,
Onlarki dökümanlı yürekleriyle öldüler,
Fermanı yazan parmakların maşası gibi,
Sabahın bu vaktini cehenneme çevirdiler.
Issız bir yerdeydik, dört kişiydik,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!