birazdan yağmur yağacak
yunacak yapraklar
ortalık gül kokacak
ev sanıp yavru yapan kediler
karton kutularda
terliydi atlar geldiklerinde
hırslıydı
hüzünlüydü
kalkıp iniyordu burun kanatları
bozguna mı uğramıştı bir ordu
yangından mı kaçmışlardı ne
bir şahinin
bulutsuz
bir
mayıs günü
kafeste
gökyüzünü
düşündüğünü,
düşündüm.
yağmur az önce yağmış
üstelik kahredici bir koku
üst
baş
yüz
el,
güneşe
bulanmış.
çeksem içime
suçluluk duymadan
su içer gibi,
olabildiğince
mavi
olabildiğince
gökyüzü,
oh be desem,
yaşamak ne güzel.
beyazdı gömleğim
beyazdı ceketim
ayakkabım
çorabım
kravatım,
jöleliydi saçlarım
saçların karışmış maviye,
yüzün ellerin…
duyulur kokusu dağ yellerinin
esintisinde.
mavi,
salındıkça siyah saçları
ay vuruyordu ışığını
uzun beyaz gerdanına
ayrılık şarkıları söylüyordu rüzgar
dumanlı bakışları karışıyordu
sarın kendi ateşinle
gözlerini yum
rüzgarın sesini dinle
ötüşüyle
hüzünlü bulutları çeken
başka yok dedi, kadın.
adam,
kadının gülüşünü çaldı en son.
...
dikişleri söküldü entarisinin
çiçekleri döküldü.
beyaz badanalı evimizin
küçük penceresinde
sarı çiçekler açardı
uzun saplarında sallanan,
toprak saksılarında
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!