mahpuslara düşmek ister can,
seni okudukça
dilinden düşen sözcüklere can,
diz kırılır,
ana göğsüne baş koyulur ya
çocukça...
seni dinledikçe,
gözlerin,
gözlerin süzerken
ederken taş duvarlar arasında kolaçan,
yedi düvele nam salmış yiğitte, donar kan
bir anlık çarptığı gözlerin
haldan anlamamış, etmelere, yapmalara inat
ne kar dinlemiş ne boran, külhanbeyinin
iki kırıklık aklına ziyan
kendinden geçer koğuşun,
esmeri, beyazı, katili, delisi
saf tutar, tıklım tıklım olur
en ücra köşesi
lal olur diller, herkeste bir hal
aklı yetmez topal çaycının
buz keser ince bellide, kaçak çay
nefesler tutulur, nabızlar düşer
sen ederken hasbıhal
kendine güveni gelir yıllarca içerde horlanan
ve gün devirir kendini
bir gün geçmiiştir artık kader kurbanının
alın yazısından
ey mahpusların yol gözlediği
kaçak çayı, cigarası, mektubu
ey pencerelerde bekleyen otuzbeşlik kızın, sevgilisi
ey tabakalarda sarılmış son esrar
kıyılamayası
ey tadsız tutsuz ekmeğimin mayası
ey sakladığı genç kızın yıllarca erkeğine
arı, namusu, hayası
ey klavuzsuz köyümün yol göstereni
yazıya giden ırgatın azığı, heybesi
ey nasırlı ellerle yoğrulup pişirilen tandır
ey gece-gündüz yorulan gözlerin emeği hasır
ey ilhamlarımın tarifi
yoksa sen değilmisin gönlümün Ahmet Arif'i
Kayıt Tarihi : 30.7.2010 13:22:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!