Yalandır
Bozulmaz güzelliği karanlıkla gecenin
Ve alıp götürmez düşlerini sessizliğin
Ölüm gibi girer kanına
Ve gömer senide yalnızlığına gecenin
Kaldığım yeri hatırlatsın diye
Kitapların arasına koyduğum kağıtların
Kendisini aldatmaya başladığını anladığında
Yıkılmıştı insan
Ama asla sitem etmez Ulu Manitu’ya
Hiç bir inanan
Bazen kelimeler yetmez yazmaya
Görülmesi için göz yetmez bakmaya
Aynı dilden konuşmak için
Aynı ülkede yaşamak yetmez bazen
Gönül gerekir, sevgi gerekir
İçimde ne kadar bastırılmış sen varsa
İsyana kalkar
Sokaklarım kana bulanır
Bütün duvarlarımı yıksamda
On iki eylülden kalma
Silinmiyor kırmızı harflerle
Üşüyen ellerin kayıyor ellerimden
Neyi telafi eder son gitmeler
Duyulmuyor gözlerdeki haykırışlar
Ürkek, korkak, soğuk, izsiz gitmeler
Sokaklarım çocuklardan kalma taşa bulanmış
Kepenklerini indirince gözlerin
Kanat çırpardı bir martı özgürlük denizinde
Kıyıya vuran geçmişin ayak izlerinde
Kaybolurdu her şey
Geri çekilen dalgaların köpüğünde
Bir küskünlüğün eseriydi dostluğun
Ve suyu çalınmış bir deniz gibiydi yokluğun
Çok denedim kumunda gemilerime demir aldırmayı
Oysa hiçbir zaman Fatih olamadım
Ne dostluğunun Emin’i oldum
Belki en derin acısıyım kendimin
Düşündükçe düşmüş güldükçe ağlamış
Belki en derin rengiyim kendimin
Yürüdükçe sararmış, üşüdükçe kararmış
Aslında ben hiçbir şeyiyim kendimin
Ya sevdiğim ol ya da tetikçim
İçimdeki sivri kayalıklardan it beni
Senin denizinde vereyim son nefesimi
Yaşamak değil seni sevmek
Dört duvarı sensizlikle çevrili bir hücrede
Ağır ağır ölmek
Ve insan yazıyı icat etti
Önce kelimeler sonra cümleler kuruldu
Yaşlandıkça kelimeler daha da anlamlaştı
Duygu önce insanlara sonra kelimelere bulaştı
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!