Kabuklarını soyup içimdeki senin
Öyle yaslanırdım sırtına
Beklide seni diğerlerinden ayırtandı
Bir taştan veya yaşlı bir çınardan
Daha dost olman
Hayatı hayat olmaktan çıkmış
Bir eli belinde
Diğeri ise yaşam mücadelesinde
Gök yüzünün rengini unutmuş
Daha da topraklaşan
Bir yaşam
Ağzındaki bir parça şekerle
Yaşam mücadelesi veren
Karıncayı görünce
Oturduğu sandalyeden ihtiyar
Kendi haline utanarak
Ekmek kırıntıları gibi
Serperken seni hayatıma
Bir güvercin ürkekliğiyle
Aç sayfalarımı
Bilirim anlatmaya yetmez seni
Belki en derin acısıyım kendimin
Düşündükçe düşmüş, güldükçe ağlamış
Belki en derin rengiyim kendimin
Yürüdükçe sararmış, üşüdükçe kararmış
Aslında ben hiçbir şeyiyim kendimin
Dönersen bir gün hayallerle geçmiş günlere
Başın iki elinin avuçları içinde
Hayalleri gelir mutlu anıların gözünün önüne
Yüreğinde azgın dalgalar yüzünde hafif gülümseme
Belki bir iki gözyaşı eklersin
Beni senden vazgeçirendi aslında
Seni bana getiren bir eylül akşamı
Yani ayrılıkların ayı
Yaprağın ağaca yeşilin doğaya
Ve senin bana
Kürek cezasına çaptırılmış
Bir sefilim
Gözyaşlarımla paslatıp
Koparmaya çalıştım
Yıllarca prangalarımı
Serçe parmağının sığabileceği bir aralıktı
Aralık ayının ortasında bir kapıdan içeri sızan
Yalancı güneş ışıkları
Ve özgürlüğü onunla kısıtlı kalan
Bir aşktı demir parmaklıklar ardında yatan
Sevginin en acıklı tarafından ısırmışız
Bir kere yanmış ağzımız
Acımızı ele vermese de yüz halimiz
Yana yana sevmişiz
Kayıp bir dalgaya yüklemişiz kendimizi
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!