ey yâr / sevgili yâr
kırdım yine yokluğunda kalemi
astım umutları darağacına
bir haziran sabahı, aynalı çarşı şarkılarıyla.
bu şehir yiyip bitiriyor
bu şehir çarmıha geriyor bizi
akşam karanlığına ayarlı göz yaşlarımız
ayak uçlarımızda mercan balıkları
ve koptu kopacak kanatlarımız
bırakıp gider gibi kalabalıkları
rahmet bulutları gezer üzerlerinde
her biri bir şiir gibi duygulu
bir sevda gibi içten
körfezi andırır gözleri inkılâp denizinde
otuz üç mücahit, bir şehirde
sarkıyorum ölümüne
ölüme sarıyor yüreğim
vur emri çıkarmışlar mahpus kaçağı diye
azığım az, yolum dar
kırdılar mavzerimi
/senin bakışlarına endeksliydi yaşamım
sesin, kalp atışlarımın remziydi/
Böyle boynu bükük oluşum neden
Neden çarşı pazar bana yabancı
Yürüdüğüm yollar, içtiğim sular...
Suratımda bir şamar hasretin yorgunluğu
Bahara ne kaldı ki şunun şurasında cân
Benzinde benden kalma bir eylül solgunluğu
Kalbimi delik deşik ediyor bu heyelân
Yıldız yıldız açılmış gözlerin hüzünlere
kardeştik yağmurla
kar deştik
karaltı değildi
kar altı.
-karaltı değildi bana...
işte kalkacak gemi
beni buraya sarıp
götürecek gölgemi
Hüzün yanı yanıyor denizin
Aklımda yine hep aynı sen
/sevgili Cihat'a/
kendisiydi hayatın
kimseye borçlanmamıştı
bir baharı giyinmişti çocuklar
o, son yazı yaşamıştı
Feryadımı sağır duydu
İşitmez mi o yâr beni
Bu kahırla bu düşünce
Oylum oylum oyar beni
Ben bir kulum, bir beşerim
Çok teşekkür ederim
Çok teşekkür ederim