-Büyük Reis Abdullah Çatlı’nın aziz ruhuna atfen…-
Ağu mu kattılar tatlı aşına?
Kefen mi biçtiler kutlu başına?
Kıydılar mı kara gözün(e) kaşına?
Korkunç gürültüler kapladı sessizliği,
Acın bırakmıyor yakamı; kaçaktayım.
Acı bir tütüne sarmışım sensizliği,
Ömrümün sonunu yaşarım; bıçaktayım.
Düşlere sarıldım da, seni arıyorum.
Viran olmuş her yan, bir mimar gerek;
Şahidim ol Ya Rabb! Ya ben, ya benden.
Bir Sinan yeniden imar edecek,
Şahidim ol Ya Rabb! Ya ben, ya benden.
Yeni çıkmış sanki muharebeden,
Uğruna kanımı döktüğüm!
Dalgalan! senindir bu gökler.
Adına türküler yaktığım!
Dalgalan! senindir bu gökler.
Sendedir Avşarlar Çerkezler...
Bir namlu, ışığını göğe saldı;
Ve bir kartal, başını gökten, aldı.
Bir turna; deli, göçmen… suya battı;
Ve bir meczup, kendini suya attı.
Bir derviş üşüyordu, mevsim; kıştı.
Ve bir yürek kor oldu, can sıkıştı.
Aşkınla yak beni Ya Rabb!
Göklere savrulsun külüm.
Bir yol göster yahut serap,
Ben ummanda susuz gülüm.
Karanlığa gark olmuşum,
Aşk ateşi köz ister,
Kavrulmaya öz ister.
Yol olmalı gitmeye,
Yürümeye iz ister.
Yaram, göz göz dağlanmış.
-Sevinç Çokum Hanımefendi’nin şahsında, 70’li kışlarda öğrenci yolu gözleyen Ana ve Baba’lara ithafen…-
Gök puslu, gök dumanlı;
Yollar taşlı, dikenli...
Güneş, dağlar ardında.
Bu ilk yıkılışım değil gülüm;
Kaç vurgun yedim,
Kaç ihanet gördü kalbim,
Ve kaç yangında yandı gönlüm.
Gülüm! İlk yıkılışım değil bu;
Dergâha düz odun,
Sabır, sebat yakışır.
Çileyle başlar, yol uzun…
Dervişe sadakat yakışır.
Bülbülün feryadı,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!