Sizin aşk dediğiniz şey, yalandan ibaret,
Bir kaç lakırdı, bir kaç dokunuş.
Oysa o büyük bir lütuf, büyük meziyet.
Ölüm döşeğinde bile yeniden varoluş.
Bir kalabalık var şöyle gözden uzak,
Kimi ilimde derya, kimisi kurak.
Derler ki iman ettik, yalana bak!
Kalpleri buz gibi, dilleri sıcak.
Azap sizi bekler, kabir son durak!
Mü’ mine müjde olsun, kurban bir burak,
Aklıma düştü gözlerin yine
Hatıralar canlanırken bir bir,
Ah be gönlüm gülmek neyine
Bilir misin, gerçek aşk nedir?
Damlalar süzülürken yanağımdan
Sen ey müjdecisi, hayatımda baharın,
Sen ırmakların en güzeli, Kevser’i rûyaların.
Sen anarken ciğerim sızlayan bir gül,
Sen tertemiz alınlarda, kaşlara değen kâkül.
Sen yeryüzüne yavaşça inen nazlı bir bulut,
Sen solmaya yüz tutmuş ruhumda bir umut.
Bir ümidim vardı içimde, neredeyse gidecekti,
Türlü düşünceler beni başka yöne çekti.
Karanlıklar içinden bir ses yankılandı,
Çarptı gözüme bir nur, kapı aralandı.
Başına gelmeyen ne bilir derdi, elemi,
Sen kendin gibi mi zannettin âlemi?
Mal ile mülk derler, hayatın gayesi,
Yazık, pek az bunların gönül sermayesi.
Namaz dedin mi, gitmez alnı secdeye,
Sorsan iffeti, dili varmaz demeye.
Bir başına da olsan çevireceksin bu çarkı,
Çalınsın ardından o meşhur eski şarkı.
Gülerek selam verir, herkesi tanırdın,
Gördün mü gidiyor son treni kaçırdın!
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!