İnsanın isteği biter mi?
İş derdi yok, aş derdi yok,
Güvenli eğitim ve sağlık sistemi
İnsanın istemi sonsuz değil mi?
Çıldırtıyor insanı ekranın albenisi
‘’uzaktan gür çıkarmış davulun sesi’’
‘’Gitmeli… Gitmeli anavatana gitmeli…’’
Kar etmemiş yaşlı babanın nasihatleri
Açmış büyümüş hayallerin çiçeği,
İnandırıcı gelmemiş,
Oradaki yöneticilerin söyledikleri…
Düşmüş yollara Ahıskalı, toplayıp aileyi,
Son durak İzmir Menemen,
İşte vatan toprağı burası, in hemen,
Sonsuz heyecan, sonsuz istekle
Arı gibi başlar, yeni hayatı örerken…
Vatandaşlık hakkı yok daha, kaçak işçi,
Ama boş durmuyorlar, çalışıyor her biri
Coşturmuş onları yeni bir kimlik şehveti
Kalabalık bir aile, seksen ikilik dedeleri,
Dede bile koşturuyor her gün ileri geri…
Ülkede işsizliğin kol gezdiği dönemdi
Hiç, çalışmayı düşünmemiş olsa bile,
Dengesini bozuyor işsizin, yabancı biri
Krallar bile ihtiyaç duyarsa günah keçisine,
Ve sarayda adam beslerse, şamar oğlanı diye,
Nasıl kızabiliriz ki cahil birine, milliyetçi diye,
Hele, milliyetçilikte körüklendikçe, devlet eliyle…
Serseriler de ihtiyaç duyar, hiç kuşkusuz, teselliye
İşte Ahıskalı’ların eklenen yeni dertleri, dertlerine.
Neler neler borçluyuz yeni liberalizme…
Bütün yeraltı ve yerüstü kaynakları satılmış,
Tarım ve sanayi üretimi durdurulmuş,
‘’İthalat daha ucuza geliyor’’ diye…
İşsizlik çığ gibi büyümüş,
Açlık korkusu, kefen gibi gözlerde…
İşportacılık bile,
Dönüşmüş savaştan büyük riske,
İşte böyle bir dönemdeyiz…
Devletin emniyet supabı diye,
Göz yumduğu, küçük hırsızlık şebekesi…
Daha önceki şikayetler alınmamış bile dikkate.
Dağda bir lokma et diye, saldırdığı gibi kekliğe,
Keklik gibi bakmaya başlamış bu yeni aileye,
En zayıf yerinden vurmayı hedeflemiş,
Liseye giden kızlarını tacizle başlamışlar işe,
Kızlarını, her akşam karşılamak zorunda aile.
Alkolle, tinerle dönmüş tacizcilerin gözleri,
Korkaklıklarını bastırmışlar, cesaret deyi
Saldırmışlar beş kişiye on beş kişi
Sonuç: bir ölü, dört yaralı
O gün gördük!
O güne kadar,
Kan dökülmedi diye kıpırdamayan, jandarmayı
Polis, Jandarma koruyucu değil,
Sanki ölümden sonraki ‘’paralı ağlayıcı’’
İfadeler çaresizliklerin somut belgesi
Bir anda ne olduğunu anlayamamış kimse
Saldırganlar, bıçak, kazma, kürekle,
Acımasızca saldırmış hedeflerine,
Ardından şok… Çığlık… Gözyaşı…
Kopmuş gibi duruyor dedenin,
Avuçları arasında tuttuğu başı.
Soruyor kendi kendine, içini çeke çeke,
‘’Faturası bu kadar ağır mı olur,
Oradan, buraya göçmenin…’’
Son damlaları da torunu için,
Gözleri kurumuş dedenin…
Kısık göz damlaları gibi, kısık sesiyle,
Acıyı içinde eritircesine…
‘’ben sana demedim mi… demedim mi?
Kötüyü görmeyen iyiyi bilir mi?
Devrim öncesini sen görmedin ki…’’
Suçluluk duygusu içinde baba,
Suçunu hafifletmiyor vücudundaki yara,
Hem ölen oğlu, hem yaralı, hem tutuklu,
Bu acıyla kalır mı insanda sağduyu?
‘’Anasını…kğimin komünistleri, öğretmediler ki yalanı,
Buraya geleli de, hiç duymadım doğruyu,
Gelirken nasılda açmışlardı kucaklarını,
Ne doyduğum yer, ne de doğduğum yer vatanım oldu
Göğsünde duymak istemiştim sıcaklığını,
Anlatamam şimdi yaşadığım boşluğu,
Bir hiç uğruna verdim oğlumu…’’
Dede Ulyanov döndü ülkesine,
Baba Ulyanov kaldı
‘’Oğlumun ölüsünü yerde bırakmam diye…’’
Daha yeni başladı bu hikaye…
Kayıt Tarihi : 15.8.2009 14:03:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
göçmen ailenin hikayesi
![Mehmet Halil](https://www.antoloji.com/i/siir/2009/08/15/ahiskali-nin-hikayesi.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!