Hak Kur’an’ın özünde,
Bilim Kur’an içinde,
Bilimsiz hayat olmaz,
İnsan Kur’an içinde...
O ayrılmaz parçamız,
Kablosuz sistemimiz,
..
Bayram gelmiş,kapın çalınmış,
Sevinçler,mutluluklar paylaşılmış,
Sohbetler yapılmış,eller öpülmüş...
Neye yarar kalp kırıldıktan sonra!
Kırk yıl sırtında gezdirsen,
Her türlü ihtiyacını karşılasan,
..
SİYONİZM VE ORTADOĞU
Ortadoğu’da olan biteni anlamak için Siyonizm’i iyi bilmek gerekir. Siyonizm’in hedefleri, amaçları nelerdir bunları bilmek gerek. Bunları bilmeden bu bölgede neler oluyor bilmek, anlamak mümkün değildir.
Ortadoğu’da bugün neler oluyor, gelecekte neler olabilir, bunu sezebilmek, olanları anlamak, anlamlandırılabilmek için Siyonizm konusunda araştırma yapmak gerekecektir. Bu araştırmalar arz-ı mevut düşüncesinin, sapık Talmud ideolojisinin, kabala öğretisinin ne olduğunu bize öğretecek, biz de Ortadoğu’da geçmişteolup biten, şu an olan ve gelecekte olacakları daha iyi kavrayabileceğiz.
Siyonizm, dünya devleti hayali peşinde. Bütün dünyaya hakim olacak Büyü İsrail Devleti hayalidir bu. Bu hayal yalnızca Büyük İsrail devleti hayalinden de ibaret değildir. Bu ütopya bütün dünyaya hakim oma hayalidir. Bu hayal yalnızca dünya hakimiyetinden ibaret de değildir. Bu hayal Üstün insan, Allah’ın sevgilileri, üstün ırk olan Yahudi soyunun tüm dünya milletlerini köleleştirme hayalidir. Bu ütopya Büyük İsrail Krallığının ütopyasıdır.
Bu krallık Yahudilere dünya cenneti kurma amaçlıdır. Ahiret düşüncesini inanç dünyasından söküp atan bu sapık ideoloji dünya cenneti peşine düşmüş, 2000 yıl sürecek bir yalancı cennetin peşine düşmüştür. Bu cennet şeytani bir cennettir. Bu krallık şeytanın krallığıdır. Bu hakimiyet şeytanın hakimiyetidir.
Şeytanın saltanatı peşinde olan Siyonist ideoloji, Deccalı büyük kurtarıcı olarak seçmiştir. Kurtarıcı Mesih fikrini kendine düşman ilan etmiş, şeytanın son temsilcisi Deccalı kendisine kurtarıcı seçmiştir. Şeytanın dünya hakimiyeti peşindedir bu sapık düşünce. Dünyadan başka cennet tanımamaktadır.
..
Dünyada olsam da aç ve tok.
Senden başka,melce,mence yok.
Masiyetim, hatalarım çok.
El Aman,Ya Hannan,Ya Mennan.
Sanki almadım hiç bir soluk.
Dünyada görsen, bir çok yokluk.
..
MÜSLÜMAN NE ZAMAN KURTULUR
İslam aslında kurtuluş demek. İnsan Müslüman olunca kurtulur, nefsin ve şeytanın esaretinden. Müslüman olmak demek kurtulmak demektir hakiki manasıyla. Ama nerde o Müslüman. İslam’ın teslim olma manası da var. Teslim olan kurtulur. Kime teslim olunacak. Allah’a. Demek ki Allah’a tam anlamıyla teslim olan dünya ve ahiret saadetine erebileceği gibi selamete çıkar, dünya ve ahiretteki felaketlerden korunur, hakiki anlamıyla kurtuluşa erer.
Hasan-ı Basri’ye sormuşlar:’ Müslümanlar ne zaman kurtulacak.’ O da şöyle buyurmuş: nerde Müslümanı? Bana Müslüman göster, kurtulduğunu haber vereyim. Gerçek Müslüman zaten kurtulmuştur. Sahabenin nasıl Müslüman olduğunu sormuşlar ona. O da ‘Siz onları görseydiniz deli zannederdiniz. Onlar sizi görselerdi ‘Bunlar Müslüman değil’ derlerdi.
İşte size Müslümanlık ölçüsü. Başımız neden belalardan kurtulamıyor anlayın. Bu gün her şeyimizle batılılara benzemek için yarışıp durmakta değil miyiz? Onları taklitte öyle ileri gittik ki bu gün onları fersah fersah öteye geçmiş durumdayız.
Ahlaki değerleri dejenere etmekte üstümüze yok. Yalanda, yalancılıkta, hile ve hurdada sınır tanımıyoruz. Hortumculukta, adam aldatmakta eşsiziz. Kandırmakta, dolandırmakta üstümüze yok. Sözümüzü tutmamakta kimse bize yaklaşamaz. Kural tanımamakta, hak hukuk bilmemekte eşimiz benzerimiz yok.
..
RAMAZAN VE İNSAN
Ramazan her yıl insana armağanlarla gelir. Bu armağanlar insanı aslına döndüren, onu ebedi mutluluklar verecek olan kurtuluş armağanlarıdır. Bu armağanlar insanı düştüğü umutsuzluk sularından kurtarır.
Ramazan her yıl muştularla gelir, umutlarla gelir, armağanlar getirir. Büyük küçük, sayrı, sağlıklı herkese ayrı ayrı sunar armağanlarını. Bu armağanlar namaz armağanı, oruç armağanı, Kur’an armağanı, zikir armağanı, tefekkür armağanı, sadaka armağanı, zekat armağanı, sıla-i rahim armağanı, ihsan, izzet ve ikram etme armağanı, sohbet ve söyleşme armağanı. İşte daha sayamadığımız binlerce armağanla gelir Ramazan ve hepsini bırakarak gider.
Ramazan bizim dostumuzdur. Bize bizden daha fazla dosttur ramazan. Bu dostluk o kadar güçlüdür ki ta çocukluğumuzdan başlar, gençliğimizde elimizden tutar bizim dünya kargaşasında kaybolmamız için, ihtiyarlığımızda yalnızlığımızı giderir ve son demimizde bizi ahirete el sallayarak uğurlar.
Ramazan bizim dostumuzdur dedik, o bizim vefalı dostumuzdur hem de hiç unutmaz bizi. Her yıl hiç unutmadan gelir, hanelerimize misafir olur, gönendirir bizi. Tanrı misafiridir biz onu ağırlarız o bizi ağırlar. Bereketiyle gelir Ramazan. Bolluk bereket sunar bize. Bu bereket ondan sonra da hiç eksilmez evimizden.
..
Her zulme el atılmaz karşılaştırılırsın,
Hesabın çetin olur, ettiğinle kalırsın…
Dur diyenimiz çıkar, gök ehlinin içinde,
Onlar Hak’tan yanadır Rab’bimin sisteminde…
Gözden kaçar sansan da vicdanlar sarsılıyor,
..
Bu Rab’bin bir isteği, namaz seni kurtarır,
Ahiret hayatın var o, cennet kazandırır…
Sana işte nasihat hem de hadisi şerif,
Kabul et ya da etme hem olacaksın taltif…
Namaz kıl denilince, bedevi hayret eder,
..
Rab’be şükürler olsun bizler birer müminiz,
Dünya’ya örnek olan, kültürlü bireyleriz…
Tahsil dersen Rab, emri, bu hepimizde tamdır,
Üniversite, fakülte cahilim çıkmamıştır…
Cahil bildiklerimiz en az lise mezunu,
..
Bir günahı var mıydı bildirilmedi bile?
Sen bilirsin diyerek düşürülmüştü dile…
Münafık mı istemez, kimin işine gelmez?
Masumluğu lehinde zorlasan söylenilmez…
Az bekleseydiniz ya bir süre yetecekti,
..
Hayat statik değil dinamiktir.
Hayatı veren devamı için gerekli olanı da sağlıyor.
Bilgisayarın ekranındaki şiir sayfası hareketsiz görünüyor değil mi?
Fakat o sayfanın öylece hareketsiz durması için koskoca bir bilgisayar çalışıyor ve monitör enerji harcıyor. Bilgisayarı kapattığımızda kaydedilenler aynısıyla muhafaza ediliyor. Tekrar görmek istersek ulaşmamız mümkün. Yani bir defa vücuda gelmişse ikinci defa vücuda gelmesi zor olmuyor. Öldükten sonra da başka bir boyutta yaşamın devamı elbet mümkün.
Başka boyutu neden anlayamayız. Bunu bilsek belki biraz bakışımız netleşir. Bir örnek vermek isterim.
Masamızın üzerindeki beyaz kâğıda bir “Cin Ali” çizgi adam çizelim. Ve onunla farazi arkadaş olalım. Çizgi adamımız iki boyutlu, biz üç boyutlu (Zaman boyutunu saymıyorum) Çizgi arkadaşımız bizim Dünyamızı tanımak istedi ve bir cisim kendisine göstermemizi istedi. Biz de bir bilyeyi kâğıdın üzerine koyduk. Çizgi arkadaşımız küreyi bir nokta olarak algıladı. Çünkü geometrik olarak küre düzleme bir noktada dokunur. Daha iyi anlamak için kâğıdı jöle gibi yumuşak farz edelim. Bilyeyi biraz bastırdığımızda, çizgiden arkadaşımız daire gördüğünü söyledi, biraz daha bastırdık orta yere kadar daha büyük bir daireden söz etti, sonra küçülen daireden ve sonunda tekrar noktadan söz etti. Bilyemiz bir kutuptan öbür kutup noktasına dek jöle gibi kabul ettiğimiz kâğıt üzerinde hareket etti. Böylece tüm yüzeyi çizgi adam tarafından görüldü. Çizgi arkadaşımız önce bir nokta sonra daire sonra tekrar nokta gördü. Çizgi arkadaşımızın küre tanımı: Bir noktayla başlayan ve gittikçe büyüyen daireler ve ekvatordan sonra küçülerek bir noktada biten garip bir şekil oldu.
..
Her oluşta, bitişte,
O'nun ameli var,
Her buluşta, yitişte,
O'nun emeli var.
Kâinatın dirilişinde,
O'nun hikmeti var,
..
Farklı mekânlar,
Farklı insanlar,
Oluşturuverir bir deeğişim sizde,
Hep aynı mekânlar,
Hep aynı sîmalar,
Sıkar biraz da ruhumuzu,
Hep aynı olan dünya mekânından,
..
Gençlik gitti, yaş kemale dayandı,
Kaç mevsim eskittin, sayıyor musun.
Bedeninde türlü dertler uyandı,
Gafil gönül, hâlâ uyuyor musun.
Erkenden kalkıp da sessiz seherde,
Ruhuna bir ışık yayıyor musun.
Huzura davet var minarelerde,
..
Dökülen yapraklardır sanki ömür
karşılaşılan bir matem gönülde uzayan
ilkbaharın yeşilliğinde yine gelecek mi!
pembe ufukta giden kuşlar
bir ömre kaç mevsim sığar
söyleyin! ! ! efkarlı dostlar
gönül zehir acıyla hep dolar
..
Sen Belki Başka Biriyle Kağıtları Yeşertirken,
Ben Kuruşuş İnçir Yaprağına Hülya Dizmişim
Her Gece Göz Kapaklarımda 2 Damla Yaş,
İntihar Eder..
Metrelerce Yükseklikten...
Karanlıklar Yoldaşım
..
Dost olupta dostluklara karıştık,
Dünya için yarıştık ha yarıştık,
Boş şey için kavga ettik barıştık,
İnsanlarca sevilmeyen gelmesin...
Aşkınla boyandım,badeler içtim,
Candan seven insanlarla tanıştım,
..
İnsanoğlunu anlayabilene aşk olsun. Hele günümüzde, dostunu ve düşmanını ayırt etmek için ya dedektif tutup araştıracaksın ya da çok iyi sezgilere sahip olup, anlayabileceksin.
Güzelde, İnsanı bu denli değişmeye iten sebep nedir? Hani dostluklar, fedakârlıklar vardı? Hani ortak paylaşımlar, karşılıksız sevgiler vardı? Onlara ne oldu da birden insanlar günlük değişmeye durdu? Aslında bilinmeyecek ne var! İnsanların egosu ve kıskançlıkları, başkasının mutsuzluklarından mutlu olmak istemeleri, Menfaatlerini ön plana çıkarmaları insanların durmadan dönmelerine ve karşısındaki dostlarını satmalarına neden olmaktadır. Aslında mutluluğun tanımında yatmaktadır bütün mesele… Devamlı tüketen bir toplum yapısı bütün sosyal hayatı kaplamış durumda. Egoizm, bencillik, hep ben düşüncesi paylaşmanın, yardımlaşmanın yerini almış durumda. Kişi yalnızca kendisini düşünüyor ve toplumda bu yolla elde ettiği kazançlarıyla kendisine sosyal bir itibar elde etmeye çalışıyor.
Gençlerimiz, kısa yoldan zengin olmayı hedeflediğinden, bunu elde edebilmek için toplumun bütün değer yargılarını yıkmak suretiyle namus, ahlak, fazilet ve gururunu bu yolla feda ediyor. Tabiî ki bu yolculuğun sonucuda hüsranla bitiyor. Belki çok paraya sahip olabilirsin ama eğer kendi kişiliğinden taviz vermişsen psikolojik buhranlardan kurtulman mümkün değildir.
Acaba yeni neslin bu denli kötümser bir süreçten geçmesinde toplum önderlerinin, anne ve babaların, okulların, öğretmenlerin, basının, rolü yokmudur? Mesela bir TV ‘de cennete gidip gelen, istediği zaman dünyayı ziyaret edebilen, dünya aşkını yani dünyanın güzelliğini devamlı ortaya koyan bir dizi anlayışından sonra derslerde ahiret İnancını öğrenciye anlatırsan acaba ne denli eğitimden sonuç alabilirsin? Ailede devamlı şiddeti öngören bir aile anlayışından sonra okullarda demokratik anlayışı öğrencilere nasıl verebilirsin? İnsanlarla problemlerini şiddetle çözmeye çalışan bir toplumda hoşgörüyü yeni nesile nasıl vereceksin? Kazanda nasıl kazanırsan kazan, hangi yoldan eline para geçerse geçsin mübahtır anlayışı ile kimden doğruluğu, başkasının hakkını korumayı ve başkasının hakkına saygı göstermeyi bekleyebilirsin?
Şimdi ne yapıyoruz biliyor musunuz? kapitalizmin meydana getirdiği kültür erozyonunu yaşıyoruz. Maddenin ön planda olduğu ve maddeyle kişinin kendisini kanıtlamaya çalıştığı bir süreci büyük bir erozyon halinde yaşıyoruz. Kimlik bunalımlarımız kendisini almış gidiyor. Biz kimiz sorusuna o yüzden herkesin cevabı çok farklı. Avrupalı mıyız? Asyalı mıyız? Neleri korumak istiyoruz? Yoksa hepten başkasını taklitmi etmeliyiz? Kendimize göre bir yolumuz yokmu? Neden yok? Tabii, Bu soruların cevabını hiç birimiz bilmiyoruz.
Gelecekle ilgili planlarımızı ve yetiştirmek istediğimiz insan tipini önceden belirtmememiz lazım değimli? Eğer bunu hala belirleyememişsek kimden ne bekliyoruz. Basını yönlendiren basın mensupları, televizyoncular, acaba paradan başka şeylerde düşünüyorlar mı? Yaptıkları dizi ve filmlerde ne amaçlıyorlar, ne gibi mesajlar veriyorlar? Acaba gazeteler yayınladıkları haberlerde neleri ön plana niçin çıkarıyorlar? Yalnız amaçları trajmı? Öyleyse neden birazda yeni nesile örnek olacak projeleri ön plana getirip, desteklemiyorlar? Ülkenin geleceği ve gelecek nesillerin yaşam biçimleri acaba egoizme fedamı ediliyor anlamak mümkün değil.
Bu ülkede doğru bir şeyler yapıp, geleceğimizin teminatı gençlere güzel yarınlar hazırlamak istiyorsak, onları ilk önce manevi ve kültürel zenginliğimizle donanımlı yetiştirmeliyiz. Bu da ancak bütün kurum ve kuruluşlarla ailelerin ortak hareket etmesinden geçer.
..
Rabbim göçerken dünyadan nasip et iman
Şeytanın gölgesinde nefsim etmesin isyan
Ümmeti Muhammed dünyada sahibü izzet
Uğramaz inşaallah onlara bu gün zillet
Verdiğin nimetlere göstersinlerde şükür
..
Yel eser, su gelir, tohum ıslanır.
Islanıp uyanmak zaman istiyor.
Uyanır, büyürde dağa yaslanır.
Yaslanıp, dayanmak zaman istiyor.
Dönelim nâr ile yakıla, yana.
Değerin verelim iki cihana.
..