Ah Nasrettin Hoca Şiiri - Leyla Gülsüren

Leyla Gülsüren
96

ŞİİR


7

TAKİPÇİ

Ah Nasrettin Hoca

Bu gün Aralık soğuğuna inat gülmek istedim, komik bir şeyler aradım, düşündüm sonra aklıma fıkralarımız geldi. Naseddin Hocanın bir çok fıkrası vardı. (Allah ona Rahmet eylesin)

Onun fıkralarından birini kendi kendime anlattım:

Adamın biri hocaya bir kuş gösterir, “bak hocam Allah ne güzel yaratmış değil mi? ” der.
Bu kuş bir Leylek’tir. Hoca “şu kuşu yakalayıp bana getirin” der. Kuşa uzun uzadıya bakar ve “canım bu kadar uzun bacaklı, uzun boyunlu ve uzun kanatlı kuş mu? Olurmuş” diyerek yanındakilerden bir bağ makası ister. Leyleğin, boynunu, bacaklarını ve kanatlarını makasla budar” ve işte şimdi bir kuşa benzedin der. Bu fıkradan sonra düşünceye dalmıştım.

Şöyle ki:

Biz Türkler, Allah (c.c.) katında sevilen bir ırk olduğumuzu düşünürüz ve bende öyle düşünenlerdenim.

Peki hiç düşündünüz mü? Allah (c.c.) bizi niye sever?

Bir düşünün kimse kimseyi sebepsiz sevmez, her ne kadar şarkılarda nedensizde sevilir demiş olunsa da, aslında işin aslı bu değildir.

Yani bir anda hissedilen şey sevgi olamaz, sevgi zamanla olur, emek ister. Hem sevdiğinizi ne için sevmişseniz, hangi özelliği ve davranışı için, hangi yüzü için sevmişseniz, o ahval üzere onunla yaşamak istersiniz.

Onun bu özelliklerini, bir gün tamamen yitirip size bir yabancı gibi davranmasına üzülürsünüz.

Gerçekten sevmişseniz, sevdiğinizin sevdiği şeyleri de seversiniz, bu sevginiz kendi nefsiniz namına değil, sevdiğinizin hatırınadır.

Mesela pek çok hanım, sırf eşi istiyor diye saçını, sarı, siyah, kızıl bir çok renge boyatır, yada çocuğu ve eşi seviyor diye, kendi vejeteryan bile olsa, bir çok çeşit et yemeği öğrenir pişirir.

Tabi insanların birbiri için yaptığı fedakarlık zamanla birer vatandaşlık görevi, mecburi vazife gibi algılanmaya başlanır. Oysa bu, sevdiklerine ayak uydurmak için yapılan fedakarca bir ameldir.

Biz insanlar, sevdiklerimizin bizim için yaptığı fedakarlığı unutabiliriz, aynı şekilde mukabele edemeyebiliriz.

Fakat Yüce Rabbimizin yanında hiçbir amel, hiçbir emek heba olmaz, üstelik bu amellerin karşılığını, sahibine hem bu dünyada, hem Ahirette misliyle verir.

Yani Rabbimiz, kendi hatırına yapılan fedakarlığı unutmaz ve misliyle mukabele eder.

Peki Türk Milletinin, Allah için, onun rızası için, severek, isteyerek yaptığı ameller ne idi?

Birincisi; Önce Ulu Allah’ı sevdiği için, Sevdiğinin istediği kimliğe ve görünüşe büründü. Yani Allah Müslüman olunuz dedi ve Türkler bunu itirazsız kabul etti.

İkincisi; Allah Peygamberime Hürmet eden bana hürmet etmiş olur dedi. Türkler severek, isteyerek, Peygambere Hürmet etti, her evde bir Muhammet, Ahmet, Yasin oldu.
Peygamberimiz “ Müslümanlar kardeştir dedi, Türkler de Müslümanlığının Kalesi oldu.

Böylece yine, Peygambere Hürmet ederek Allahını sevdiğini İspatladı.

Üçüncüsü; Allah Müslümanlara Cihat yapmalarını emretti. Türkler yine severek Allah için cihat yaptı ve İslamiyeti Geniş bir coğrafyaya yaydılar.

Biliyormusunuz? Bediüzzaman Saidi Nurside bir Kürttü ve oda Yüce Allah’ın Türkleri sevdiğine inananlardanmış ve Türkiye’ye hizmeti, Hakka hizmet olarak görmüş ve şu Ayeti Kerimde Türklerden bahsedildiğine inanıyormuş:

Bismillahirrahmanirrahim

Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse, (bilin ki) Allah onların yerine öyle bir topluluk getirir ki, Allah onları sever, onlar da Allah’ı severler. Onlar mü’minlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı güçlü ve onurludurlar. Allah yolunda cihad ederler. (Bu yolda) hiçbir kınayıcının kınamasından da korkmazlar. İşte bu, Allah’ın bir lütfudur. Onu dilediğine verir. Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir. (Maide Suresi 54)

Keşke bu tarif bize hep uysaydı. Maalesef, yavaş yavaş gevşedik ve biz değil de, Hrıstiyanlar kendi cihatlarını yapmaya başladı.

Oysa Allah bizi Ayetlerle uyarmıştı!

Maide 90 -91 Ey iman edenler! İçki, kumar, dikili taşlar (putlar) ve fal okları şeytan işi birer pisliktir. Bunlardan kaçının ki, kurtuluşa eresiniz. Şeytan, içki ve kumarla sizin aranıza düşmanlık ve kin sokmak ve sizi Allah’ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık bunlardan vazgeçtiniz değil mi?

Biz bu uyarıları dinlemedik ve ya, duymadık, Bölündük! Irklara, Mezheplere, arzulara bölündük!

Önce gevşedik, sonra yanılıp, birer birer Allah için yaptığımız amelleri, girdiğimiz kimliği, görünüm, söylem ve yazılımları terk ettik.

Şimdi Allah için ne yapıyoruz?

Ya da kim için ne yapıyoruz?

Aslında birileri için çok şey yapıyoruz, saymakla bitmez ki, kimimiz bıçak altına yatıyoruz moda için, kimimiz uyuşturucu satıyoruz Terör için. Kimimiz rezervasyon yaptırıyoruz Mayami de tatil için. Kimimiz rejim yapıyoruz Yazın bikiniye sığabilmek için. Kimimiz kupon yatırıyoruz milyoner olmak için. Kimimiz iftira atıyoruz, kazanmak için. Kimimiz resmiyette boşanıyoruz dul maaşı almak için. Kimimiz hile yapıyoruz, sınav, ihale ve daha pek çok şey için.

Nerede Hayrat, Nerede zekat, Nerede Ulu Allah’ın Sevdiği Türk.

Oysa bize, Bir zamanlar Türklerin yaşadığı yerlerde sadaka verecek fakir bulunamadığı ve olanı da, utandırmamak için sadaka taşları bulunduğu anlatılır. Hatta, deyimlerimiz ve Ata Sözlerimiz bile bu konuda bizi uyarır:

“ Aç koyma Hırsız edersin, Çok söyleme Yüzsüz edersin”

Biz Allah için yaşamayı, Allah için sevmeyi, Allah için Hürmet etmeyi, Allah için çalışmayı unutunca, üzüm gibi kararınca, Ata Sözlerimizin yerini bile duvar yazıları, Kamyon yazıları sonra pankart yazıları aldı, oysa en son yazımızı Mezar Taşımıza yazacaklar, oda kısmet olursa.

Allah cümlemizi gazabından esirgesin, çünkü uzun yıllardır o ne dediyse biz aksini yaptık. Nasrettin Hocanın Leyleğe yaptığı gibi, Bizde operasyon geçirdik. Kesilip, biçilip, Hrıstiyana benzedik. Ah Nasrettin Hoca, Niye Karışırsın Allah'ın işine! Bu fıkra bana hiç komik gelmedi. En iyisi dua edeyim;

Bismillahirrahmanirrahim

Bakara; 286-Allah, bir kimseyi ancak gücünün yettiği şeyle yükümlü kılar. Onun kazandığı iyilik kendi yararına, kötülük de kendi zararınadır. (Şöyle diyerek dua ediniz) : “Ey Rabbimiz! Unutur, ya da yanılırsak bizi sorumlu tutma! Ey Rabbimiz! Bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Ey Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmediği şeyleri yükleme! Bizi affet, bizi bağışla, bize acı! Sen bizim Mevlâmızsın. Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et.” Amin!

Saygılarımla..

Leyla Gülsüren
Kayıt Tarihi : 10.12.2013 20:47:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Bedri Tahir Adaklı
    Bedri Tahir Adaklı

    Çok doğru tesbitler ve güzel
    sözler. Tebrik ediyorum..
    Türkleri Türk eden vasıf malum
    islamiyettir. Ama İslamiyetten
    çıkan Türkler; Türklükten de
    çıkmışlardır Bulgarlar ve Macarlar gibi.
    Bütün izmler yani sekülerizim gibi,
    bu milleti perişan etmişlerdir.
    Büyük bir ekseriyet, BİNDİK BİR ALAMETE
    GİDİYORUZ KIYAMETE hesabı, keyfiyet
    çok önemli olduğundan kemiyetin yolundan
    gidilmiyeceğine göre yerimizde sebat
    edip masumlara hakikatleri anlatmak
    zorundayız ve onları kurtarmak zorundayız
    Öldükten sonra bile Mezar taşına o hakikatleri
    yazıp bırakmalıyız. Gelen geçen okusun.
    Efendim tekrar tebrik eder saygılar sunarım.

    Cevap Yaz
  • Perihan Pehlivan
    Perihan Pehlivan

    emeğinize sağlık. keşke ilk halimiz kadar temiz kalsaydık bozulmasaydık. sade adımız değil Türk benliğimiz de daim olsaydı.

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (2)

Leyla Gülsüren