Ah Ebed
Maziler tarlasına yıllar ekilir
tırmık bostandan
ayran bardaktan gelir
Hakkari yaşlı ağaç gölgesinde
nakışlı kelebek
Adem kızı gel çarpıtma kirpiklerini
kızamık dumandan öte beriye
Ah Ebed
Çağlar ötesinden firavun gibi
müşrik kavimler ortasındasın
Kiremit rengi tenini alevler almış
Gel ruhumun iki yakasından
düşelim yola
Binevş çiçeği altında
çukur gamzeler
yanağının kıyısından alsın çocuklar bisküvileri
iplerle insin mezarım
incinme sen
gül de diker devişler
Ah Ebeb
Anladım ki öldürülmüşüm
ağaçların dansı sarsıyor tepelikleri
horoz sesleri de vurmaz sabahlara
mutluluğumun kederine içeceğim
Kirpiğini yel eyledi şubat balıkçıları
ve limanı martılar sarmış
gözlerini sarmalayan şantajcılar misali
Gitme dinlemem bir daha pencerelerden
kapı çatlaklarından kokunu
Gitme Ebed
Dönerim elbet katır sırtında
koyun sağmadan
insansı sevdaları köylünün
yarı dolunay geceden
gaz lambası altında
ve teravih sonrasıysa zaman
söylerim İsa dan Muhamed Mustafa dan
Tozu dumana katarken sonbaharlar
gülleri de söker çekirdeğinden rüzgarlar
Ah Ebed
Bilsen nasıl düşmüşüm
varoşlarda sarkan bağların gülsüz derdine
Vakit sensizliğin öte yanıdır
Kör olurcasına sıkılıyorum
Tan yerine karşı güney köylüsü
Görürsem kör olayım
senden gayrı nisan yağmurlarını
Ağzından kokan karanfil gecelerden çekiyorum
Ne dem bir kuştan dinlesem
yeşil şarkılar
kırılır gözyaşlarım kirli yanaklarımdan
Ah Ebed
Çocuk sesini duydum kent balkonundan
Bu ses sen misin,senden kalan sesler mi
Koşar adım geliyorum senden yana gelmekle
delirdim mi yoksa ben
herkesi sen sanmakla
Nasıl bir sancıdır bu
keskin jiletler gibi yırtıyor
çürümüş hücrelerimi
ya bırak parçalarını benimle
ya kenti de götür kendinle
Kayıt Tarihi : 17.11.2013 11:26:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!