Akşamın tülleri indiğinde Beşiktaş’a
bakkal Agop Ağa’nın üzümlerini seyrederek büyüdük biz
uzun küfenin kenarına özenle dizdiği
aralarına mum yakıp aydınlattığı iri taneli
karanlıkta mercan renkli
mum ışığında her biri bir elma şekeri
salkım, salkım bağ üzümleri
Dirseklerimizi dizimize, ellerimizi yüzümüze dayayıp
ta ki Agop Ağa dükkanını kapatana dek seyre dalardık
biz o zamanlar kısa pantolonlu birer afacandık
rüzgar mumlara dokunur kaçar, korkutur söndürmez
titreyen ışıkta kehribar üzümler yıldızları kıskandırırcasına parlar
gözlerimizle sonsuz özlemlerimiz arasına köprü kurardı
O zamanlar meydanlarda at oynatılırdı
yani büyüktü meydanlar parklar
ondan sonracığıma;
o zamanın adamları da büyüktü, evleri de bahçeleri de
trafik derdi yoktu bizim çocukluk çağımızda
yirmi dörde durağından binip
Yenimahalle’den Fındıkzade’ye kadar geze, geze gidilir
lacivert ceketli gri pantolonlu biletçi Bey bir koluna oturttuğu
iki tarafı tahta kapaklı çantasındaki biletleri
arkası lastikli kalemiyle çeker,
gideceği yeri işaretler para üstü verir,
arka kapı yanındaki özel koltuğuna geçer otururdu
herhangi bir duraktan müfettiş biner biletleri kontrol eder
öğrenciler pasolarını veya üniversiteliler şebekelerini
gösterirdi her defasında
Kırmızı ve bej renkli otobüsler artık yeşillendi
yeşillikler bitti, dutluk otel oldu
ve İstanbul sarardı soldu
yüzümüzün rengi de İstanbul’a uydu.
Kayıt Tarihi : 15.11.2007 15:45:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Yer yüzündeki tüm güzellikler senin olsun.Hoşca kal.Sevgiler.Dost.
TÜM YORUMLAR (2)