Küçüktüm,
Ne çok ağlardım..
Tombuldum,koşardım,düşerdim
Ağlardım..
Son lokmam daha ağzımdayken
Sokak kapısına damlardım..
Arkamdan bağırırdı annem;
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Çok hoş bir çocukmuşsun.
hayat bize zamandan sunulan bir kazanç mı yoksa ölümden çalınan küçük bir an mı?
ağla ey şair hiseden ağlar...
Tebrikler
E ağlamasını bilmeyen gözler.... gülmesinide bilmezmiş.... harika bir anlatım tebriler....
YALNIZIZ
Yüksel ÖNAÇAN
Şu akıp giden insan selinin aceleciliğinin nedenini hiç düşündüğünüz oldu mu? Hatta kendi yaşamınızı günde birkaç dakika olsun değerlendirdiniz mi? Paranın, aşın-ekmeğin, makam ve itibarın, etrafındaki kalabalığın sizi tatmin etmediği için, tutku olmayıp da tutkuymuş gibi sarıldığımız bazı yaşam şekillerimizin altında yatan gerçeği görebildiğiniz oldu mu?
Kimimiz dünyaya okumak için gelmişiz gibi okuruz; hep okuruz.
Kimimiz içmezsek yaşadığımızı hissetmediğimizi sanır, hep şişeye sarılırız.
Kimimiz çocuklarımızın vermek istedikleri sevgiyi görmez, görmek istedikleri ilgiyi vermeden alelacele koşar iskambil kağıtlarının, hokey taşlarının başına çörekleniriz.
Kimimiz işimize olması gerektiğinden kat kat fazla ilgi gösterir, çok fazla çalışırız.
Kimimiz üç dernekte görev aldığımız yetmezmiş gibi, dördüncünün yönetimine girmek isteriz.
Kimimiz değişik arkadaş topluluklarıyla değişik günlere katılırız.
Kimimiz dünyaya çocuk doğurmak için geldiğimizi sanır, altı çocuktan sonda yedincisine hazırlanırız.....................................................
* *
Bu sözde tutkuların çoğunun, hatta hepsinin altında insan olarak ruhen doyumsuzluğumuzun, kendimizi yalnız hissettiğimiz gerçeğinin ta kendisinin yattığını itiraf etmek bizi küçültür mü?
Seyfettin Bey’in şu kalabalık arkadaş grubu arasında attığı kahkahalara bakmayın. Kendisini yalnız hissetmiyorsa, az sonra evine vardığında güvercinleriyle saatlerce yaşamını paylaşması niye?
Aynı şekilde Munise Hamın’ın saatlerce akvaryumun başında oturması?
Kenan Bey’in tüm ilgisini evdeki muhabbet kuşuna vermesi?
Dilek Hanım’ın on sekiz saat örgü örmesi?
Abdullah Bey’in gece yarılarına kadar hiçbir zaman sergilemeyi düşünmediği suluboya resimler yapması?
Yaşamak dururken yaşanılanı ya da yaşanılabiliri yazan yazarların sabahlara kadar tuşlara basması?
Yalnızız. Hayatı doyasıya yaşayacağımız bir eş, bir dost bulmak imkansız gibi.
Ama belki de bu yalnızlık duygusu yüzünden insanlar yaratıcı oluyorlar. Yalnızlık duygusunu bastıramayanlar, buluşlarıyla kendilerini tatmin ediyorlar. Tatmin olamayanlar da intiharı seçiyor. Ve bu, gelişmiş kabul ettiğimiz toplumlarda daha çok.
İçimizde hayatı gerçekten hayatmış gibi yaşadığını iddia edebilecek kaçımız var?
Hayat, “Ben yalnız değilim! ” diyebilenler için hayattır. Yoksa çoğumuz kendimizi kandırıyoruz...
Açardım pencereyi bakardım...
Sen yoksun diye sokaklara ağlardım.
Nihal hanım yine dökülmüş elleriniz kelimelere.Satır aralarında soluklanmasak vallahi bizde ağlayacaktık.Ama çok güzel olmuş...çok güzel olmuş.Mizahi bir güleç yüz dokunuyorsa dizelere demek ki böyle hoşuna bile gidiyor ağlayışlar okuyan gözlerin.Kutluyorum.Ant+Tam puan
Merhaba benim şiir okumak gibi bir alışkanlığım yoktur.. Ama ben bile bu şiirleri okuyup birşeyler anlayabiliyorsam ve bu şiirlerden kendime dersler çıkarabiliyorsam. Demekki gerçekten bir şeyler anlatıyor. Yazarı için benim favorim bu şiir. Tebrikler ve Teşekkürler Yüreğine Sağlık.
Akşam olunca herşeyi,birbir babama anlatırdım.
Derdi ki; büyüyünce hepsini unutursun
Bir daha hiç ağlamazsın.... ilerde aglamayacaginizi söyleyerek mutlu bir hayat düslemis belki de babaniz size..hayat iste; hayallerin ya da hedeflerin pesinden kosuyor insan durmadan..Cocuklugunuzun duyarliligini hic yitirmemeniz cok güzel..tebrikler ve saygilar
Ben çok büyüdüm baba.
''Ve sen beni kandırdın.
Hem artık gözlüklü ve tombulda değilim.
E o zaman neden büyüdükçe daha çok ağlamaya başladım? .. ''
Kutlarım güzel bir çalışma.
Bence anne ve babalar çocuklarına karşı çok dikkatli olmalıdırlar her haraket her söylenen şey
ileride onların üzerinde büyük etki yapalir ve derin
bir hayalkırıklığı yaşatabilir
''Derdi ki; büyüyünce hepsini unutursun
Bir daha hiç ağlamazsın.... ''bu mısrada görüldüğü gibi oysa biliyoruz ki unutamadıklarımız çocukluk
anılarımızdır..Ve bir çoğumuzda derin etkiler bırakıyordur..
Şiirin hikasi yaklaşımlar bağlantılar ve akıcılık güzel
tekrar kutluyorum..Segiler..
biran kendi kızlarım gözümün önüne geldi onların bu şekilde sitemleri canlandı beynimde çok güzel olmuş yüreğine sağlık
E o zaman neden büyüdükçe daha çok ağlamaya başladım.........
kutlarım bir yaşamın ve toplumsallığın özeti bu kadar anlatılamaz..saygıarrr...başarılarr.
Bu şiir ile ilgili 12 tane yorum bulunmakta