Ağlamak, sanki erkeklere yasak bir durum gibi,kadınlar özgürce ağlamaya kalktığında ise erkekler nedense kendi içsel duygularından olsa gerek ağlama dayanamam veya gözyaşlarınımı kullanıyorsun gibi ithamlarda bulunabiliyor,oysaki insanı insan yapan en güzel şey ağlamak değilmi!
Ya acılarını damla damla akıtırsın yanaklarından, yada özlemini salıverirsin yüreğinden özgürce yeryüzüne gözlerini aracı edipte. yoksa içinde biriktirmek en tehlikelisi.
Bazende ağlayamayacak kadar soğuk duygusuz erkekler ve kadınlar vardır,bahaneleride içime akıtıyorumdur...
Sen üzülme diye ağlamıyorum,oysaki hiçkimse kimsenin hakkında neye üzüleceğine karar vermemeli,en büyük yanılgı değilmidir başkalarının duygularını o başkalarına sormadan kendi içimizde dillendirip seslendirip cevaplamak...
Aslında ben ile başlayan her cümlenin sonunda bilirmisiniz sen istemesende ben bunu istiyorum ve yapacağım vardır, gizlice anlatılan...
Yanlış anlama ama ile başlayan her cümledede mutlaka yanlış birşey vardır anlamamız gereken...
Hayatta ertelememek lazım hiç bir şeyi çünki geleceğe dair Yaradanla anlaşmamız yokki.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...