soluk aldığın yerde kaldı güneş
toprak yolun taşlarıyla dertleşti terim
özlem yitik birgüne gizledi anlamını
ılık bir yağmurdu kokusunu yorumlayamadım
zamana kafiyeli bir uzaklıkla anılaşıyorsun ya bir de
ömrü değişik adsızlıklarla geçiriyor göğüm...
yaz sessizliklerine yürüdüm yüksek otlarda
yolu bucağı belirsiz böcekleri dinledim
kurak kasaba mezarlıkları gördüm rüyalarımda
tembel ve gölgesiz bulutlar saydım sıkıntıdan
orman kokulu bir karanlıkta ıslak sesindi
tonu öğlen uyanmalarına fit uykuma ilaç
acıma yeni bulvarlar açan son koşuda...
ömrün sözcüklere bölünme yerlerinde de
bir tek ve hep kendimi unutuyorum ne güzel
demek bu ağlama çölünde de tadındayım
pusulasız bir rüzgarın peşine kapılmanın
şehirlerle ve kalabalıklarla köprülerim atık
ıslak yanaklı bir dağa dönüşen kalbimin
belli ki temmuzsuz ikindisine haksızlık edecek ölüm...
saatler tam ortasındayken tüm yalnızlıkların
kalalar ve geçeler yorgunu yoğunluğun üşümesiyim
belli ki anlamını ezberlettiğin cehennemde
denkliği tanrıdan tanınmış bir okuldan terk
sonbaharının peşinde susuz
yokluğunun müziğine ayarlı
ve ayrılık yaşlı
bu sessiz kuşatmada
renklerin yengisine doğru...
gecenin camı kırık
sayılırken atlanmış yıldızım
çocukluk ırmağımda
hiçbir saf ayaklarını ıslatmamış
iç geçirmesiz ilk akşamda
kuşları vuruluyor masalımın
zamana beklemeyi öğütlüyor sabrım
hiçbir ufka hiçbir gemi düşlenmiyor
susmalar denizinde boğulan gözlerim
kirpik kirpik kulaçlıyor boşluğunu...
Kayıt Tarihi : 25.3.2016 03:21:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!