(Eskiden evlerimizde kömür sobasının üzerinde tepsi içinde ekmek kadayıfı pişirilirdi. Ve, pişmek üzereyken, ağdalı olsun diye, üzerine biraz da tozşeker serpip, hafif ateşte bir süre demlerlerdi....)
..................................
Ben, sevdâların hep ağdalı olanını sevdim;
Kanımdaki şekeri yükseltse bile
Damağımda tadı daha güçlü kalsın diye...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Annem kısık ateşte pişen yemek lezzetli olur derdi :)
hüznün demlenişide şiirde böyle lezzetli duruyormuş demek ki yazan Ünal Beşkese ise böyle oluyor işte kutluyorum hocam..
Hüzün mü sevdaya yakışır sevda mı hüzne yakındır bilinmezancak hüzün kokan şiirler hep hoşuna gitmiştir sevdalıların.Kutlarım değerli şairi ve güzel şiiri.
Sevdanın bir yüzü karanlıklarda kalır..Gizemi hüznü saklar o taraf ... Hüzün en çok aşk'a yakışır...Yine mükemmel bir şiir okudum...Şiirdi..Sonsuz saygılarımla...
Tadıyla, balı kaymağıyla okumalara doyulmayan, lakin şairin her zamanki müstesna şiirlerinden biriydi...
Biz okurlar sanırım sizin şiirlerinizi okuyan okurlar olarak her zaman sıra dışı o sıcacık şiirlerinizden büyük keyif alıyoruz.
Teşbihte hata olmaz dağarcığınızdan doğan o bebek misali saf, masum narin şiirlerinize öyle giysiler giydiriyorsunuz ki, onları el bebek gül bebek sevmekten vazgeçemiyoruz.Kendi adıma konuşursam yaşadıkça şiirlerinizi okumaktan vazgeçmeyeceğim.
Şiir nasıl yazılır nasıl bir disiplin ister, her konuda sizden öğreneceğimiz çok şey var...
Bizlerle bu güzellikleri paylaştığınız için gönülden teşekkürlerimle sevgiler gönderiyorum baki selamlar.
Ben meslekten Aşçı fırıcı olduğum için burada anlatılanları da çok iyi anlayanlar arasında olduğumu düşünüyorum
Bazı şeyler uyuya uyuya pişince tadı olur bazı şeyler harlı ateşte pişmelidir
Bazı şeyler pişmeden önce mayalanmalı
bazı şeyler sıcakken
bazıları soğuyunca güzeldir
Aşkın tarifini veren çok şiir var ama bu kadar güzel anlatanını her zaman okuyamıyoruz
tebrik ve teşekkürler:)
yaşanacaksa sevda en derinden en güzelinden yaşanılmalı.. tutacaksa maya tam tutmalı.. kaleminize yüreğinize sağlık üstat tatlı tadında bir şiir okudum sevgiler yolluyorum..
sevdalar hüzünsüz olur mu Ünal hocam, biraz gam biraz keder ve hüzün sevdayı demler .. dediğiniz gibi.. elinize sağlık, tebrikler..
Sevgiler yüzeysel olursa, tadı hemen kaçarsa yürekte iz bırakmaz ki...
Aynen damakta kalan tad gibi, durdukça hissedilen, zaman geçtikçe aranılan, özlenilen olursa kıymetlidir.
Çok güzel şiirinizi tekrar ziyaret etmek güzeldi efendim. Sevgi ve saygılarımla...
Sevgi olunca, yürekten olmalı tabii ki... Yürekte silinmez iz bırakmalı. Aynen benzettiğiniz gibi, tadı damaktan gitmemeli. Gerçek sevgi ise zaten, ne yıllar, ne yollar unutturur o sevgiyi. Sevgiler engel tanımaz. İstense de unutulmaz.
Müthiş güzel bir şiirdi. (İnanın şimdi ekmek kadayıfı istedi canım.:))
Saygılarımla ve tam puanımla kutluyorum efendim.
Nice güzel ve mutlu günlere diyorum.
Hâlenur Kor
Kaleminize sağlık
Mesut Özbek
Bu şiir ile ilgili 118 tane yorum bulunmakta