Terkedişinin izdüşümüdür bütün bunlar
Yol kenarındaki taşlar
İstenmemiş göçebe
Yabani otlar
Sabba'nın cennet bahçesinden atılmış gibi
Bir toz cam arayışında
Ömrüm gibi
Deniz kurutan iklimlere adım atma gayretim
Kızıl kanyona
Kalahari'ye
Atakama'ya
Sensizliğe attığım o ilk adım gibi
Bir umutsuzluk bak yediğim ekmekte
İçtiğim suda
Barındığım bu evde
Yine bir umutsuzluktur elleri boğazımda
Gör
Soyulmuş bir ağaç
Çaputsuz bir tapınak olur
Tan vakti güneş rengi utanmış yüzüm olur
Kaybolurum
Susma
Bir elin beş parmağını geçemiyorum
Kendi ekseninde büyüyor bir fide
Helal dairesinde bir kavuşma yeri
Bir kaçış yeri kendinden
Ayak nasırların çatlamış sevdiğim
Belli ki kendinden kaçmışsın
Al benim ömrümü de katet
Tepeleri andırma artık
Güceniyorum dikenlere
Hâlen erikleri anlıyor musun?
Gözlerinin şiltesinde uzanmıştım
Tekmeleme
Nazik öp ağrını
Bir baharın meyhoşluğu
Kulaklarından salınmıştı küpe yerine
Bağ bostanlı dağ laleli
Kirpiklerin arasında bir yerleşke
Kalbinde iyilik
Efsunlu gömü, büyülü yüzük, güzel kadın
Papatyaları unutturmuştun
Vaktini şaşırtıp bir namazın,
Orucunu bozdurmuştun bir ölümün
Nasılda hayat vermiştik kendi çağımıza
Nasılda güvenmiştik ateşböceğine
Öylece kafa tuttuk geceye
Düş ekip
Yol yordam unuttuk
Trene bindik cici bebe bisküvisi yedik
Sonra uzak kaldık
Kim kıblemizin önüne dikti mavi tabelaları
Kilometrelerce özlemi yüzümüze yedik
Sancı tuttuk
Sancıya cimrilik ettik
Bu döner daha ucuz sevgilim
Biraz daha çay
Daha çok burs lazım
Kolundaki yırtığı hiç unutmayacğım
Kırmış sapanını bir kuş cenazesinde
En çok ağlayan kırlangıç katili
En çok ağlayan ellerimi kırmış
En az öpülen tez soğumuş
En az seven gürültülü gitmiş
Bu kaos senin adım seslerin
Bu ayin dağ kabilesinin son sevgilisi için
Uzat saçlarını
Kovuluyor bozguncu
Gözkapaklarını öpeceğim
Hatırladın mı o yağmurlu akşamı?
Yağmurla yerin dibine batsın o akşam
Sığınaklı bir akşamın terkiyle
Gözlerimi fenerle oydum
Devlet teşfikiyle, dilenci dileğiyle
Ametalliğini aldım bir elementin
Yüzüm mat
Damarlarım iletimsiz
Derin uykusuna daldım kanmışların
Çık ortaya uyandır beni
Gel diyeceğim çocukluğuma
Annesiz babasız
Her sabahın yedisinde seni çağıracağım bir yatılı okula
Basamaklarını çıkacaksın merdivenlerin
Sonra vicdanın basamaklarında ineceksin
Çocukları ranzaya vuran nöbetçi öğretmenler göreceksin
Göreceksin çocuklar o an ağlamayacak
Börtü böcekli yarım ekmek yiyeceksin
Yırtık ayakkabı çıplak ayak çorapsız
Duvar dibine ıstıraplı çökeceksin
Gidemeyeceksin
Ağlayacaksın günbatımı
Karnım aç
Çürümüş bir portakala taptım
Al şirk koştum sana
Delhizlerde büyütüp,
Kendimi koyuyorum önüne
Sendeyim işte
Ya ateşte yak
Ya da tükürüğünle arındır beni kirimden
Benden daha nankörü yok
Benden daha duyarsızı, hilebazı, hayırsızı
Yok benden daha uğursuzu
Kırım kongo kanamalı bir kuş gribiyim
Sevmiştin beni bir zamanlar
Sadece bir defa bak
Guido'nun elleriyle sesleniyorum
Islak paçalarımı acıtma
Sev beni azıcık
Pencerene perdeler çekilsin
Kovalarını sana taşıtsınlar
Senin sırtından geçinsin koca devletler
Sabahlara ihtiyaçlı kal
6 ay kışı Antartika'da geçir
Aktif bir volkan ol
Ama yine de yüzsüzlüğümü anla
Bağışla bir sokağı
Dön
Azıcık sarıl bana
Bana bakıyor yoldan geçenler
Sivri tırnaklar boynum için
Bak suratımda toplandı Serez
Akşam ve yağmur kolunda
Dönmüyorsun yüzünü
Sesimi arkandan asıyorum
Ağlamam için yeterince kimsesiz yerler keşfet
Uzaklaşmadan önce
Vedanı mideme sapla
Hatırladığında anla sahilleri
Hatırladığında sev
Kırık bir kavala ada her birini
Elleri cüzzamlı artık
Hürmet edilmez yüzü suyuna
Vatandışı olunmaz bu dünyanın
Sensiz kalınmaz bu evlerde
Sanki ahtımız var kabristan halkıyla
Kimsesizlik benimle
Unutulmuşluk benimle
Kapkara bir ölüm sürekli kafatasımın içinde
Taşı ordan fırlat
Kır sabrımı
Kurtar beni bu dervişten
En çok terkedilmiş köylerde sürüyorum izini
Yitilmişliğin
Toprak damlı bir ev kalıntısı
Yitilmişliğin
Barajı kopmuş bir su baskını
Boğuluyorum nefesini ver
Kaybetmezdim belki seni
Kimdi bu sığınaklarımızı ihbar eden
Neydi bu binlerce mil seni öteye sürükleyen
Azalıyorsun sürekli
Kulak kesil yağmura
Korkunç gürültülü
Bu yağmurla toprağa düşen gözyaşı sesi
Dön devşir gözlerimdeki aydınlığı
Kırılıyor bak yarılıyor
Yaralıyor gece
Umutsuzluk bir paslı zincir,
Bir dikenli tel
Elime ayağıma dolanıyor
Durdur kanamalarımı
Sırtla acılarımı
Yürüyemiyorum
Al yüklen kahrımı sevgilim
Mevsimler kimin için yoksa
Kim doğurur güneşi
Hangi dal budak kaplar bahçeni
Asıl ordadır göçebe masal
Burda ağır aksak, topallıyor akrep yelkovan
Biliyorum bütün vagonlar ordan geçiyor
Ama orası bir kavuşma bile etmiyor
Iklimlerim kanıyor
Götür beni kapını aç bana
İnanıyorum hâlâ o banka
Sırtıma kaçak karlar yağıyor
Bak içi oyulmuş bir hayalim
Kemiğimden çekilmişim
Bundandır rüzgarda savrulup durmuşum
Uzaklarda yitip gitmişim
Ben böyle göğün kıyısında
Demir atmak istemiş bir uçurtma
Kendini diriltememiş bir İsa
Şifalı bir ağızla seslenebilir misin bana?
Kayıt Tarihi : 11.1.2019 03:42:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!