Önce soruyu sormaya, bir yaşanmış gerçeği incelemiş olmalı. Yaşamış olmak ise gerçeğin kendisidir. AKP”nin Adalet Bakanlığı niye hakim tayinini üstlenmeye bu kadar düşkün? Istanbul-Sariyer de bu örneği sırıtıyor. Dolandırıcıların birini ev sahibi, ötekini mal sahibi etmeye karar veriyor. Hukuksal oluyor soygunculuk. Bu hukuk, sivil yaşamı çökertip, esirliğine hız verirken, Tarım gibi her alan, örneğin, her çiftçi, borcunu bir başka bankanın sırtına aktararak sürüncemede bir hal ile can çekişiyor olarak, devlet makamlarının içini boşaltmaya da rahatlık sağlanıyor. Esirlik çalışmasına köklü hizmet. Tahılları ithal etmeye başlamakla, ekmeğini bekleyen esirler olmaya alıştırılıyor. Üniversite, okullar, memuriyetler keza öyle. Eğitici, hukuk, bilinç, ilim ele geçirilip, kuran ezberlemeye çıkar donunu ört başını imamlarının ellerindeki sopaları, iştahlandıkça kükrettirir yine, imam da kendisi istahlanır gün ve gün, padişaha (padişahlığa yani) hevesliyim der kendince... Puta tapıcılık çağına dönme hevesini alkışlayan bir millet yaratıyorlar, akıllarınca...
Böylesi sorunlarla böylesi bir toplum varlığı hükümet yaratabiliyorsa bir ülkede, o ülke AB”ye alınmaz! AB, sadece içine vahşet almaz, vahşet üretir, sömürür orayı önce! Afrika gibi. Sonra açlıktan ölmelerini seyre dalar. Afrika, bağımsızlığını kurmak için çok savaştı, korumakta ama yenildiler. Türk, beş bin yıldan beri bağımsızlığını korumakta başarılı, başarılı kalacak! Afrika”nın acılarına el uzatamıyor bu ülke içi terörle.
Toprağa sahip olmayı bilmeli millet! Hür milli ruhlu özelliğini benliği taşıyor bu millet, ruhumu bedenimden ayır diyemez! Yardıma muhtaçlar bekliyor onları diyeydi. Şimdi ise, bunu dile almaya bile cüret edemiyoruz denilen sınırında işte. Saldırmaya kokuşmuş bir illet, evrensel olarak terör açıklandı. Öyleyse bu kez, hukuksal soygunculuk terörlenirim diyen bir hükümet denenmiş oldu. Bu cesaret, sadece Türk milletinin büyüklüğünde denenebilirdi. Öyle oldu. AB, halkını bu yürekliğe büyütemiyor, millet yüceliği sıfatını kazandırma eğitimine yüreklenemiyor. Para verip susturuyor sadece. Parayı da bulmak için hukuksal soygunculuk hükümet bilinci oldu. Sömürü ile beslenmek insanlık değil, ırk türeme vahşetini yaratmak demektir. Kendini kendisi ile tehdit oluşan bir varlık olmak insanlık değil, insan halleri diye bir huy sapıklığı sadece. Zayıfı bulunca saldıran ahlaksızlık cüretini sahiplenmektir bu. Bu eğitim kolay geliyor elbette. Zayıfa saldırmaya cüretlenmek yani...
Oysa, analar kolay doğurmuyor, ölümle burun buruna geliyor. Bu gezegenimiz, yani dünyamız, doğayı, kolay bir basitlik barındırmıyor bağrında!
AB ile düşmanlık yaşamıyor Türkiye, AB ile düşmanlık yaşamaz Türk milleti! Bu derdin üstesinden gelecek, huzur ve refahın güzel bir geleceğine süreklilik kazanmak için dayanılacak buna! İnsanoğlunun tek ırkı insanlıktır! Türk, insanlık emeğini ödev bilinci koruyor. İnsanlık emeği, toplumlar birliğini bütünleşmeye azimdir!
..
Vatikan insanlığa azap kurumu. Yeryüzünde insan ticareti hiç azalmadı, önlenemedi. Kadın, çocuk, erkek satışı ve kaçakçılığı esir kampı namını korudu. Bir istatistiğe göre (4 ocak 2009 tarihli Stern dergisi, Almanya) : Bir tek beden satışı ile 79 000 Dolar yıllık gelir sağlanıyor, satılan beden sayısı ise ülkelere göre 10 000 ile 975 000 arasında. Gelir toplamı ürpertiyor. 30 milyar dolar yıllık bir düzenli gelir kaynağı…
Esir işçiler bunlar. Bu bir işçiliğin diğer alanlarını düşünmek zor geliyor vicdana, araştıranlar sağolsun, varolsunlar. Ne zaman bir silah buluşu olsa, seçilen denek toplumlara uygulanıyor serkeşçe. Hiroşima, Nagasaki, Filistin bir türü, Irak, Afganistan, Afrika diğer türü… Silah ve işkence sömürge saltanatı, insan ise bilim, ilim kaynağında düşün birimine toplu değeri ile bilgilenme sanatı. İnsan sanat varlığıdır, şeytan sanatı ateş ile yakan. Belki bu yüzden yakılmıştı onlara bu aynı ateş ve ‘soykırım’ diye adlandırılan insan ayıbı. Yahudi hukukta boğuluyor, insanı ise hukuksuzluk boğuyor.
Beden gibi dünyanın da dörtte üçünü su oluşturuyor. Vatikanın toprak, mülk varlığı yeryüzünün dörtte üçünü aştı belki. Putperestlik çağı paraperestliğe dönüştü beş bin yıldan bu yana varılan çağ dönüşümü olarak. Çocuklarımıza paraperest bir yarını emanet bırakabilecek miyiz? İnsanlık deyimi böylece yerini şeytan şeytanlığının uzmanıymış demeye bıraktı.
Hukuk yürürlüğünü korumalı
Obama’ya başarı dilemek yetmez ki
Her ülke Tarikat’ını kontrolde tutmayı bilmeli. İnsanlık insan yaşamını bile koruyamıyor, nükleer enerji bataklığını, pardon, nükleer enerji santralını kurar ve denetlerse eğer tehlike de olmayacakmış. Ne ilginç savunma değil mi? Yıllarca deneyimdeydi, neticesi belli halbuki…
..
Sorumluluk nedir? Kendime mi, başkasına mı diye bir bireysel sorumluluktan toplumsal, siyasal sorumluluğa okumuş yobazlıkta ahlak ezen ile aydın kavramına yücelmek arasında düşünen ben miyim birey olarak, düşünce pazarlama meydanında taraftar tellalı mıyım acaba? Onulmaz bir yara mı var? Yaranın adı ve cismi ile geliş, gelişme neticelenmesi ne? Bu söylenirse kim hesaplaşıyor oluyor? Veya sorumlanacak mutlak bir şey, bir kimse olacaktır…
Uygarlık parfümüdür kaos, karmaşa. Avrupa uygarlığı parfümlüdür diyorum elbette; Refahın hevesinde toplu savaşa götüren huzurun ahlak değeri olmadığına kanıttır kendini inşa etmeye basitleştiren, yani bireyden sosyal sigortalı Allah yaratmaya hevesi ahlak anladılar, sıkıştılar, tıkandılar bu bedava yaşam histerisini de anlamaya kafamızı karıştırmaya zorlayanlar… Yaptığını anlayan, anlamazlığa vurma ustalığı ile de satarak bir daha kazanç sağlarken, kıvrananları övmek deyip yıpratmak işinde koşuşturan çalışma heyecanı. Ne mi bu? Küresellik işte.
Tıkanıklığını küresellik satıyor, Afrika sömürgeydi soyup soğan etmeye, Asya bu amaçtı, ama hesap dönüştü biraz… Çok şükür demeye hacet var mı? Asya’da insan yaşıyor, insanlık yaşatılıyor. Afrika gibi binlerce yıllar esir yaşatılan millet değil elbette. Esir insanların hürriyet kazandıkları bağımsızlıklarına soysuzca saldırarak General yüceldiler galiba… Her neyse… Konum bu değildi…
Bu kaosu, karmaşayı kullanan bizim medyamızda kendi kendilerine aydın sıfatlanmalar eziyor yüreğimi. Kaygı sembolleşiyor, parti, bez, çaput, hukuk kakalayan bu kaygının neresindeymiş hesaplaşma? Yarın bu kaos, bu karmaşa, eğer kontrol edilmezse Cumhuriyet ilke ve ülküsüyle, aydını da boğacak, yoksulu, haklıyı, haksızı, günahsızı, suçluyu da… Bunu işte şimdiki aydın yobazlıkları anlamak istemeyecek, görmemişin cebine para koyulacakmış hevesiyle, köpek gibi dili dışarıda tıslayıp duruyor. Çok iyi biliyor çünkü, bu kaygıyı sunanlar alıyor bütün ahlak değerinin sıcaklığını, milli varlığını, korku satıyor, yine kazanıyor refah ve huzurda tıkanan Avrupalılar… ABD, İngiltere uşaklıkları veya Yahudi, Arap kuyruklarıyla sağa sola koşuşanlar da desem ne olacak ki artık bu ar sızlatılan sınırda… Yediler bizi de. Becerebilirsek hazımsızlık yaratırız. Onu da dışkıyla atar. Bizim aydın yobazlıklar yalan rüzgarları eserek kilitletenler…satılmayı satın alan hükümet, hükümetin satın aldığı medya, medyanın kakaladığı siyaset kuyruklanmalar… Yukarıdan aşağıya bir aile ağacı gibi… galiba, aşağıdan yukarıya satın alınan aile ağacı benzeşmeleri de doğru…
Bu amaç için yarım asır boyunca hükümet seçilenler, Demokrat parti, CHP, (diliyor ve istiyorum, bir nebze vatan aşkı olanlar derhal ayrılsınlar şu illetlerin başkan sıfatlıklarından da, - bu ısmarlanan uşak kuşağıdır: Mücevher yetenekleri görsel olmaktan uzak tutarak, milletin burnunun ucuna örtülü öcülük öteleyerek, arabesk hayalet sesini uluyan davarlığını yığarak… üzüm üzüme baka baka kararır tabi. Sanılıyor hani. Sefiller işte, ne diyelim o zavallı görmemiş ibibik horozluklarına…
..
Yaşamın mimarı olan önderler nadirdir. Bugün ‘yaşamın mimarı’ Batı medeniyetinde ‘Yönetici’ diye anlatılıyor olsa da, Allah her yüzyılda bir dahi yaratıyor diye güzeller güzeli Mustafa Kemal Atatürk’ü anıyoruz aşkla. Terimler davranışları belirler. 21. Yüzyılı adımlıyor olduğumuz halde, anlaşılmıyor, anlamaya yanaşılmıyor tavrını takınıyor insanoğlu. Günün 24 saatini meşgul ettirmedikçe yaşamdan zevk almayan bu gönlü boş insanlar, ruhunu boğarak ancak, ruhsal hasta olarak sömürüyle beslenmeyi yeğler… Ama, ‘yaşamının mimarı’ kavramını Yahudi uşaklığı tadıyla Batılıların iyi tanıyan, iyi bilen oldukları inkar edilmez. Üç bin yıldan bugüne taşıdıkları küresel paranoyaklığı dünyaya leş gibi saçıyorlar.
Terimlerin sözcüklerde anlamı giderek yozlaştırılıyor. Günlük sohbetlerde kullanılmaması için yeterince meşgul ediliyor: yenilik diye sonu gelmez olur olmazlığı uygulatarak, hatta ‘post modern’ terimi ile cazipleştirerek, para kazandırmaya özendirme ile, ithal mal tüketiciliğine alıştırma ile vs.… Çünkü, alışkanlık başlayınca borçlanmış olarak köleliği başlayacaktır. Sosyal yardım, işsizlik parası, çocuk parası, kadına annelik aylığı vs. ile iş arama, çalışma hevesi uyuşturuluyor. Oysa bütün bu güzellikler gerçekten bir medeniyet olabilirdi. Teknoloji de öyle. İnsan yaşamına kolaylık sağlama amacı yerine vahşet, dehşet, soygunluk, hastalık saçıyor, kolera, veba hastalığından daha şiddetli kırıp geçiyorlar insan topluluklarını. Bir tür doğal kaynak alış-verişi sanki…
Afganistan, Irak, Afrika bu felaketi ebediyetine vahşet yaşıyor. Ülke toprağının yer altı kaynakları hızla kontrole alınıyor. Gürcistan örneğinde siyasetçi şebeke organizesi halkını sindirmeyi başardı. Sindirmeye ülke gönüllüleri olarak AB, ABD’de ders bile almışlar.
Bir taraftan sömürü haklarını koruyorlarken, diğer taraftan boşalta boşalta hem yakınlaşıyor, hem daraltıyorlar çemberi, Asya çepeçevre sarılı… İnsanlıktan bu kadar nefret etmeyi öğretmeye Yahudi başarılı oluyor da, biz insanlığı öğretemediğimiz gibi, insanlığı yaşama faziletinden uzaklaştırılıyoruz; ilk 50 yıl yavaşça sokuştular, şimdi düpedüz ve insanın yüzüne baka baka sırtarıyorlar ahlaksızlığı… Türk milletini bu uşaklığa alıştırmaya üç bin yıldan beri uğraşıyorlar, bu yüzden sırtarıkların içimizden çıkması doğal. Bu sırtarıkları hoş görmeyi doğal bulmuyorum. Günahsız binlerce yuvayı acılara boğmalarının nesi hoş bulunuyor anlayamıyorum. AKP’den sanki farklıymış gibi, MHP çirkin hevesi ümitlenmekten ve başkanlarından arınmalı. Baykal da rahat bıraksın artık Partiyi. Satılmadık yanları kalmamış eski siyasetçiler: Çekin elinizi. Toprak bedeninizi kussun, Allah ruhunuzu güneşin ateşine sürsün…
Demirel’den başlayarak, yarım asırdan beri bütün partiler halkı uyuşturdular bilinçli, organizeli olarak. Zorbalık ülke icadına bu kadar heveskâr cehaletini önüne katarak ne olacaklarını ümitleniyordu bu başkanlar? Ve anlamadılar mı o hizmette çalışanlar? ABD, banka ve eğlence pazarlıyor dünyaya. Yatak odamıza kadar iştirak ediyorlar. AB stratejisini unutmalı şu an. Önce, partiler duyabilecek kadar gür ve hür ‘vatanda tek ses’ gösterebilecek kadar ‘vatanda tek millet’ olmalı. Oyalama her geçen gün zayıflatıyor vatan varlığı ve bütünlüğünü. AKP bu yüzden ve diğerleri de ezelden süregelen laf uçuşturma huylarıyla gün kazanıyorlar. İstifa etmezler! Derileri araba lastiği sanki… Araba lastiği malzemesi hakkında ama bilgim yok. Bilgisizlik de köleliğe teslim eder böyle… Para kulluğuna…
..
Kınamaya ek olarak: Avrupa televizyonlarında ne kadar bilgisi az Türk veya aslı Türk vatandaşımız varsa, onları Kürt-Türk, İslam-ılımlı din vs. gibi sorulara düşüncelerini sormaya yaygınlaşmalarını, tanıtımın bu halini iyi bulmuyorum… Kınamaya ek olarak: Avrupa televizyonlarında ne kadar bilgisi az Türk veya aslı Türk vatandaşımız varsa, onları Kürt-Türk, İslam-ılımlı din vs. gibi sorulara düşüncelerini sormaya yaygınlaşmalarını, tanıtımın bu halini iyi bulmuyorum… Onlar, halkını böyle yanıltmayı üstlenebilir, ama Türk milletine dürüst haber (acısı, tatlısı, iyisi, kötüsüyle) vicdan borcudur.
Avrupa ülkelerinde bu kirlilik sürerken, Türkiye’de Başabakan da, bu milletten ne çalarsan o kârdır, savaşmaya başlayana kadar yeter de artar der gibi: ‘bu millet çok dertler gördü, buna da katlanacaktır’ gibi sözleri sarf etmeye çekinmiyor bile… tuhaf olan, söylerken gizden bir tebessüm yayılması, toplanmış olan halka hakaretin dozajı… Senin davarlığınla, ben daha çoook gelirim insanlık yüceliği hakkından, deyişin dozajı… Firavun onları küçümsüyor, onlar alkışlıyor… Şu dilencilerin, o ülke bu emirlik gezip dileniyorlar bir tv kanalı ihalesini ödemek içindir galiba, demokrasi örtüsüyle hukuk horozluğu örtünen soyguncuların dilenci sadakası dağıtması, ilginç… sanılmasın ki, taviz aldıkça dayatıyor AB. Sadece bir anlaşmalarıdır diye bir düşünceyi önemsemeyi tercih ediyorum…
Taviz tavizi doğuracaktır elbette. İki kıskaç arasına girmeyi üstlenen AKP, yoruldum deme haklarından kendilerini soyutlamış olduklarıyla, baskı ve tehdit baş vurusuna da hakları kalmamıştır böylece. Bu ancak diktatörlük olur, demokrasi değil… Demokrasi lafları, suçlarını örtmez, kadın başını örtmekle İslam olma şartlandırması gibi. Zira, dinimiz yumuşak, sevecen saygıyla merhamet dinidir.
Tek millet, tek vatan, tek yürek, tek düşünce olmanın zorunluluğuna öncelikle AKP kusursuzca uymalı, diğer partiler muhalefet olarak bir başarı koruyabilir bu şartlarda… Gazeteci, gözlemci yetiştirilip, korunmalı. Vatanın her yöresinde her yenilik, yabancı tavsiyesi hislerini bildiren bir millet bilincine desteklenmeli. Yörelerin yaşamı yerlilerin yürek sağlığında dayanıklılık seyrettirebilir. Vicdani tutumlar sıkı kontrol gerektiriyor. Zira, vatan toprağının yüreğine kazı işleri çoktan başladı. Kişisel çıkar histerisi vatan ve millet çıkarını yıpratmaya ahlak sızlatacak bir fırsatçılık eşiğidir. Bu hükümet bunu, dış ülkelerle ortaklaşarak dayatıyor millete… yerli işçi bile hayal daha hâlâ…
Orada burada olur olmaz, bilir bilmez ve bir amaca koşullandırılmış konuşmayı destekleyen Batılı, bu Yahudiliği, karmaşa yaratıklanma histerisine yeteneğini insanlık sanabilir, kendi hakkını kendisi üstleniyor, bedelini de hesaplıyordur mutlaka ve böyle tükettiler bilgiyi, teknolojiyi sahiplenen vahşetleriyle Afrika kıtasını da…
..
Eş, dost selam bekliyor dedim babama
Hangi konuyu daha nasıl işlesem hangi amaca?
Kahvaltı ikramıydı, imar dedi sohbetin adına
Su, yağmur ormanı, Afrika, ceza, vefa
Olay yaratıklandıkça insanlık kazandı hep aşkıyla
Yaş 80’i bitiriyor, diz dermanı diyorken varlığı
Ağır yürek yarası, seçkin daha gönül aydınlığı...
Köyü kentleştirmek mi sorun?
Köylü bilmeliyken kalifeli işçisi de olmayı
..
Cumhuriyetçilik, halkçılık, laiklik, devrimcilik, milliyetçilik, devletçilik... Nurlu oklar bunlar.
Atatürk’ün ölümüyle, henüz alt yapıya oturtulamamış bu değerli yüksek anlayışı yıpratmaya, sürekli Partiler geliştirilmiş olduğuyla, halkı uyuşturan bu çalışmalar, Avrupa’da devam eden savaşın hakim olduğu, Hitler ve soykırım, bu savaşa girmemek için azami dikkat, örneğin gıda sorumluluğu, gelişmeyi dondurucu etkenli yıllara kürt ayaklanması ile süregelen maddi ve manevi sarsıntılar, yetim ve dul artılarıyla, özürlü gazilerimiz, maddi olarak sürekli geriletmeye dış güçler kaynaklı bir iç kargaşasına hiç ara verilmemiş, halkın soluk almasına şans bırakmadığı gibi, uyuşturulması, yani toplum dinamikliğinin öne çıkarılması başarıyla engellenmiştir… Bunlar, bugün bilinciyle henüz taze bir şans olabilir… bu karar, halkın egemenlik hakkını kullanmasına dayanan ilk başlangıç şansı olduğuna yönlenebilir…
Cumhur-başkanlarımız, neredeyse hepsi, hiç bir vizyon sunmaya en az bir emek vermediler deniliyor. Eleştiri abartıcılığına alıştırıla alıştırıla, düşünce şımarıklığı yayında ok gibi fırlatılıyor. Laf edepsizliğine karşı fikirle durabilmeye dayanıklı, sürekli, hızla organize olabilme düşüncesine şimdiden güçlenmeli…
Demokrasi, her ülkede, içinde bulunduğu o an haliyle, farklı kullanılmıştır. Parlamenter seçimle bir devlet başkanı tercih edişime neden olarak, halkın seçimiyle yarı parlamenter bir dönem başlayacağına endişemdir. Demokrasi, taşıyıcı gücü insani hissiyattır düşüncesiyle var olan birlik ve bütünlüğü şansıdır, kötüye de kullanılır iyiye de özendirir ve AK Parti topluluğu; tamamen dış destekli olduğuyla, Anayasayı tehlikeye sokmaya güç seçkini… halk bu yönetimle, çoklu bir devlet sistemine adım adım sürütülme başarısında hem zorlandırılmayacak. Çoklu bir federal süreci, belirsiz tehlikeyle bir yönetim olacaktır… her federal, tercihindeki her ülkeye, toprakları işletme hakkını tanımaya, keyfiyetini kullanacaktır…
Zorlandırıldıkça düşünme hız alır… hep bu zor ile düşünüyor Batılı güçler… bu zoru yaratmak için başka ülkeleri hep zorlandırmaya yüklenirler, bu tecrübe ve iştahları kabarıktır, kabartıyordur bolca denilmiyor henüz, tuhaf bulmuşumdur hep bu dikkat duruşunu…birine totaliter bir baskın uygularken, diğerlerini oyalamaya alırlar… biz de düşüneceğiz böyle, bir daha geri kazanamayacağımız kayıplar vermeye direnemeyecek hale gelene kadar. Ekonomi piyasada nasıl işliyorsa, toplum da öyle değerlendirilecek. Türkiye’de bu ruhsuzluk sıçraması, sanırım buna nitelik değişimi denilecek, çok yakında bu tür laflar etmeye mutlak başlayacaklardır, bu sıçrama CHP yıkımı, MHP yalnızlığı olduğu doğru elbette, içim acımıyor demeyi esirgemeyeceğim onlara, başarısız oldukları için değil, en azından halkı bilgilendirmeye bu kadar gecikmelerinden dolayı hep suçlayacağım… diğer yönetim grupları üyeleri AKP çatısı altında olarak, toplumsal bir dinamik olacak denilen bu dönem ile Türkiye, Türklüğün geleneksel insani yapı varlığını koruyamayacak kadar ezilecek, hırpalatılacak, tamamen kaybetmiş olacak… ve buna devam etmeye gözlerini bile kırpmayacaklar… akıllarınca tabi…
Gücü yeten yetene bu bir döneme alışılır üstelik… insan, canlılar arasında her şeye en rahat alışan bir varlıktır … gücü yeten yetene döneminde, Türk varlığı olacak daha gücün var mı durumuna düşürülen, Allah Türk milletine sabır ve direniş gücü bağışlasın… keşke iyimser olabilmeye şansım olsaydı… Laik sistem tartışması çok acı bir şekilde özlem ve hasret olacak…
..
Platform kürsüsünde konuşanlardan, tv haberinden sadece, alıntı olarak şu bölümü aldım düşünmeye, kendimce: ‘Batılının iflas etmesine faiz neden olmuştur, faiz sömürge olduğuyla ahlaksızdır. Batılı iflas eder diyen, daha çok bekler, çünkü Batılı çökmez’ denildi.
Fikrin kendi içinde çelişkisini düşünmekten es geçeyim de, Batılı çökmez konusuyla ilgili olarak: kullanılmış, yani endüstri eskilerini, silah eskilerini satan Avrupa yenisi için yatırım kaynağını çöp satıcı olarak sağlarken, satın alan acaba ne konumdadır, bir düşünülmeli. Bir ülke çöksün de öbürü yükselsin diye bir sıralama değildir siyaset, olmamıştır tarihlerde de. Biri çökerse öteki yükselir diye mi beklenir acaba siyaset denilen kavramlarla? Bu ne mantığıdır diye bir düşünülmeli. Onları krize sürükleyen uygulamalarını niye öteki ülkeler de uygulamalı acaba, anlaşılması hoş bir mantık olmadığıyla veya bu gerekliliği bir düşünmeli. Batılı çöküntü tecrübelendiyse, bütün çare denemesiyle de başarısızlık göstergelediyse, o başarısızlığı yaratan uygulamaları, acaba niye köle muamelesi gibi başka ülkelere emirvarilik edilmeli ve bunu sistem diye üstlenecek ve uygulayacaksın diyerek üstelik?
13. maddede Türkiye’yi nükleer enerjiye teşvik kınanmalıdır. Bir İslam teşkilatı maddesi de vardı, açıklanmalı, tanıtılmalı içerik olarak anlamı. Bu çalışmaları kutluyorum, ancak: Orduyu çözmek demek ne demek? O ne biçim maddeydi öyle? Benim bir canım bir de Allah’ım var. Ordu bu canım işte ve Allah aşkı soluyan bu canım yine. Bütün kaleler zaptedilmedi demeye zorlandırılan ülkelerden resimler hoş değildir sanıyorum.
Gazeteciler gezgin mimar, mimarlar yapılayandır
Ordu ulusal mimar, ulus uygarlığa yapıdır toprağıyla
Düşüncenin mimarı olmak, yaşamı uygar kılmaktır
..
Bir ana sevgi yüreğini sarar sarmalarken belki de
Bir erkeklik taslayan zavallı görmüşse demiştir ki kendine
Bebeğin kıçına sardığı şu bezi geçirelim yüzüne…
Çene bağlamaya şu cinnet hali bir sıkma baş masalı
Türban terörü kadın erkek, ana baba, kardeş savaşı mı?
Adem baba Havva anaya bez mi vermişti çeyiz diye?
Allah kesilmeye bu sömürü kuduzluğu belki desem de
Dünya yörüngede dönüyor, havadayız hepimiz sadece
..
Bana derken ben zamirinin
Yönelme hâli ekli biçimi
Bana göre hava hoş
Göreceliğince de anlaşılır bu
Bana mısın dememek, örneğin
Teklifsiz bir seslenme ve gözdağı sözü
Bana ne deyişlerin
Bana mısın dememek hâli
Hiçbir şey etkili olmamak
..
Kimin niyeti neydi, etken neydi? Saldırganlığa engel örmek nedendi?
Hangi ilişki hangi ülkelerde ve asırlardır demokrasi içi de günceldi?
Afrika, Balkanlar, Ortadoğu bu hep aynı projeler geleneği değil mi?
Artık suç ne, kim günahsız öldü, ödenen ne, ne istendi, niye gelişti?
Suç suçu tetikleyecek, bu tezgah savaş molasına hesaplı bir çileydi…
Bu sorgulama kaç asır sürer, kim ödeyen oluyor, vatan bedel mi?
Vicdan köreltiliyor, canı, malı, ırzıyla yaralıyor yine milleti…
Ergenekon davası sanılır ki, ulus soykırımı için bir hukuk cinayeti
..
Fertik fetret fıkırtılarda tehdit dozajıydı
Yine mi ayrışıyoruz sorusu ağlatır ahlakı…
Ülkeyi 60-70 bölükle bu hayal sapıklığı
Boğazlamaya iştah oynunun da gönüllüleri…
Hiçbir ülke, diğer ülkeye ne maddi, ne manevi müdahale edemez. Sadece, gel müdahale et denilirse ve bu müdahaleyi karşılayacak bir kadro varsa, elbette seve seve yapılır. Bedava değildir bu hizmet. Kredinin fırsatçılık çarkı veya krediye muhtaçlık döner durur böyle de… Alış-veriş merkezlerinin yükselişi bu andır. Esirlikten kurtuluş olanaksızlığı rahat kurulur geleceğe. Ortak çıkarlar kadroları her ülkede zarar da verebilir bu çapta, zararlı da çıkabilir kadroları... böylesine bir dönemdir yine bu başlamış olan.
Milletler, ülke varlığının korunma değerini taşıyacaktır her bedeli ödeyerek, insan toplulukları yaşamının refahı ve huzuru için sorumluluk bilincine vicdanı olduğu ile. Bir ülke değil, hatta bir kıta (Afrika) yok edildiyse, yok oluşlarının belirtisidir bu ülkelerde. Zira, ülke varlığıyla değil de, masa başı kadrolarıyla yönetilen ülke olduklarıyla, çıkmazlığın bu acısını engelleyemiyor, Yahudiliğine teslimiyeti sürüyor onu hep savaşa…
AKP bile bile ve böylesine düpedüzlükte kapatılmaya niye acele ediyor? Kriz yönetimi için ipi başkasının elinde bu haliyle, vahşete iştahlılığı ne büyük tehlike…
..
Uzak bir ülkenin yabancısını sevmiş
Onun güzel bakiresiymiş…
Bir aşk düşüne bir gemi geçer su üzerinden
Ya da Afrika akrep burcu çıkar bulutların içinden
Açarsın gözlerini uykudan biri göle dikili öbürü gökyüzüne
Ay olur gözbebeğini kararsız düş beyazında bulduğun
O beliren genç kızlık dönemindir...
Kargalar havalanır mermer bir şatodan
..
Bölme histerisine kapılmışlıkla Slogan atılmasın!
Türkiye birliği AB birliğinden önemli midir?
Millet aşkı yok, Türk halkı aşkı yok deyip hevese durma…
Asya kıtasında işgal edilen bir halk toplumu
Tekrar bağımsızlığa kavuştuğu zaman durabiliyor ayakta
Artık ‘zaman’ da ayakta durabiliyor ve ancak bu varlıkta…
Avrupa-Amerika kıtalarının düşünce kampı bunu yutar mı?
Toplama kampından gerçekten farklı ne varsa
Yahut kolonileştirmek istedikleri her ülke namına
..
6............Bir Şeyler Olacak Mutlak
‘’’’-* Yok Ediliş
'''Kadir Pırasoğlu’na: yarınımız, bıçak sırtında…''''
''''sıkıldı fikirler
namluda kurşun tedirgin
hedef yurdum gençliği
dar ağaçlara teslim……….’’’’’’’…Mehmet Kuvvet’e
..
Bir ülkeyi politikasıyla konuşabilmek
Toplum birimleri olarak yeterli midir?
Milli birlik bayrak yükseltmeli değil mi?
Hangi okuldan kim, mezuniyet, başarı ne ile?
Korunmayı bilmek niye? Kimdir yazar?
Ne yer, ne içer, ne eser, nerede gezer?
Sevmek, kendine güven değil miydi hem?
Zihinsel, koşutsal, uygulamsal düşüncelerde
Özgürlüklerden birer birimler ise ve laiklikte
..
Kaynakların, pazarların bu diyarı
Genç nüfuslu Türkler uykudayken
Koynunda yatanlara vurdurulmalı diye
Gönülleri çöküşmüş akıllarıyla geçinmeye zorlanan
Nice soysuzluğun bu berbat tarih tekerrürü
Edindiği başarıdır alnında taşıyacağı
Ey yukarı mercideki bazı zavallılar!
Unutulan hazırlıksızlaklar mı yoksa aynı kusurda bu bir neden?
Vatanımda beni bilmem ne din ve dille
..
Yeryüzünde Amerika, İngiltere, Avrupa kağıt üzeri zırt pırt yazılanlarla huy edindikleri ahlak dışı ticaret, ahlak dışı saldırı, ahlak dışı kışkırtı, ahlak dışı cezalıları kurtarışı cirit atıyorlar vatan yüreklerinde, doğayı zina etmekte, insan haklarını ezip geçmekte… Kanun açıkları diyerek bu terörlüğe cüretlerinden hepsini şiddetle kınıyorum! Çocuk ticaretini bırak çağrısı bu!
Hayvanlar, çocuklar, milli değerlerde maddi, manevi geçerli olmak üzere, ülkeler arası kaçakçılığın suçüstü yakalanması yetmiyormuş gibi, çocukların davar gibi süründürülmeleri karşısında daha hala; ‘burada sefil büyücek, bizim zenginliğimizde rahat büyüyecek’ diyen Amerikalı, Fransız çocuk ticaretçisi bu eşkiyalara suçlarının içeriği olarak, sözüm ona evlatlık keyfiyeti de dayatarak kaçırılmak istenen ülkelerde bu çocuklar için beklenti olarak:
- ilaç için denek, plastik ameliyat için denek, psikolojik, bedensel, ruhsal işkenceye denek, organ bağışı için denek, savaşçı olarak denek, kiralık katilliğe hizmete denek diye sayısızca suçlamalar sayılmalı…
İngiltere’de sadece 1700’lü, 1800’lü, 1900’lü yıllarda bu denemeler şuursuz boyutlarda, özürlüler dahil, ispat olarak yeterliliği geçerli kılınmalıdır! Bu ticarete hangi ülke akıl üretici, hangisi uygulayıcı diye sormanın önemi olacak, tazminatı ağır bedellerle ölçülecek olarak:
Avrupa, Amerika, İngiltere yeryüzünde yaşayan vahşet olarak, yaşamı, ulus varlığını kağıt üzeri değerinde sadece laf bolluğu keyfiyeti hakkıyla taşıyan olarak, ne zaman hangi insanlığa hangi hizmeti verebilmişler de savaşı hep hortlatan, kaynatan olmaktan niye kurtulamıyorlar, ki kanun boşluğunu dahi böyle cezasız elini, kolunu sallayarak bırakılıyor olduklarıyla, şiddetle kınıyorum! Bir PKK’ya Terör diyerek kağıt üzeri, bir düşünce dikkatini hatırlatma karşısında da dil ucu dileği ve gerçeğini ise onaylamaya, anlayışlarına sığdırmaya, insanlığına adım atabilmeye otuz yıl ihtiyaç duyan, otuz bin bebek katliamını gerçekleştiren katile ceza verilmemesi talebine cüret edenlere karşı;
..
’’Karlar eridi çapulcu köpekler çıktı meydana,,
Terörü destekliyenler her kimse ocağı yıkıla
Onlarında genç fidanları kökünden kuruya,,
Böyle bir vahşeti kaldıramıyorum anlayana,, ‘’... Şairimiz Ramazan Gökçe’den ve
’Karlar Eridi Köpekler Çıktı Meydana...’ şiiriyle içimde oluşan ve sesli düşüncelerim....eriyen karlar gibi destek verenler de eriyeler hortlattıklarıyla birlikte... Afrika kıtası gibi 168 ülkeye bu hain saldırıyı hortlatan ülkeler ve Generallerine bir çift sözüm var:
binlerce yıllar esir yaşamış bir halkı tüketmeye
edindiğin vahşet başarısıyla kahraman mı oldun sünepe
general olma bunaklığına iyi bir seçim değil Asya
..
Canım Filistin! Barış diye ölüm kaderi
Umarım çözülecek komedisine ağlıyor yüreğim…
Siyonist ideoloji buna izin vermez
Üç bin yıl eseri bu naneli masal soysuzluğu
İsrail şekildir, Batı şerhası izin vermez
Çelişkiler yumağı teoloji sefilliği
Siyasi amaca ayrımcılık yumurtlayan bakteriler
Nerdeyse orda yaşamalı Yahudi mahlukatlığı icadı
..