AFRİKA ŞİİRLERİ

AFRİKA ŞİİRLERİ

Mustafa Cilasun

Ne vakit efendim aklıma gelse
Gözlerim yaşarır, içim dolar, nefesim bir hoş olur nedense
Lisanen yakın olsamda, kalben ve zihnen ne kadar sığ olduğum sorulur
Sual ederim bazen, neden bu kadar kayıtsızsın, dünya için çırpınırsın, mizandan korkulur, üşüten düşler neden soldurur diye

Çocukluğumdan itibaren
Onun hakkında duyguğum herşey bir başka güzeldi
..

Devamını Oku
İsa Yazıcı

Yaptıkları baştan başa
Sersemlik ve aptallıktır.
Başındanan sonuna kadar,
Bir uçtan
Bir uca.
Kasabayı baştan başa
Dolaşan davulcu yorulmuştu.
..

Devamını Oku
Eminnur Acar

Düşündüm yine derin,derin
Ne altı var ne üstü yerin
Ne başı var ne sonu
Ne zamanı ne mekanı var, alemlerin


Yükseldikçe, sanki yoksun
..

Devamını Oku
Vahdet Mehmet Güneş

gür akan Fırat nehri
uğrak köprü şehrin içinde
gidiyor,gidiyor Bağdat şehrine
sahilinde fundalıklar,söğütler
özel bahçeler,ökalüptüsler
yarı Afrika ormanı benzeri
amcazademle geldik otomobille
..

Devamını Oku
Vahdet Mehmet Güneş

demir atmış sonunda limanına
o eski geniş hanesiyle
Zengibar adasından gelen gemi
okyanus-deniz dalgaları
yıkadı bir havuzda gibi güvertesini
seyir hikayesi İskenderuna kadar
seviyoruz beklenen duygudan öte
..

Devamını Oku
Ercan Akbay

Bir ozan anlat bana
Yaşamı mücadele olsun
Bir şiir oku bana
İçeriği sevgi ve barış olsun
Kuşlardan bahset bana
Gökyüzünde özgürce uçan kuşlardan
Balıklardan bahset bana
..

Devamını Oku
Kadir Bıyıklı

öleceğim yerde olmalı umudumun gölgesi
ağaçları götüremem
bir çocuk dudağından sızar ekşi süt damlası
kapalı ağızlarında dişleri gülümser
güneş kıllardan yakar geçer
ince bir bıçak yarası
ayaz geceden derilerim
..

Devamını Oku
Tuncel Karaagaç

Bulut olsam gökyüzünde
Yada balık olsam mavi denizlerde
Ama insan olmasam....
Bodrum da papatya olsam mesela,
belki karınca yada arı,Anadolu da
Bir geyik yada bir aslan Afrika da
Ama insan olmasam.
..

Devamını Oku
Salman Aliyev

Bir Kadın
Gözleri mavi
Bir Adam
Maviye Aşık
Bir İhtiyar
Gözleri tozlu mavi
Bir çocuk
..

Devamını Oku
İlhan Kurt

Tavanı tomruklardan çakılmış bir ev.
Direk, sanki evin ortasında bir dev.
Odayı aydınlatıyor derin bir pencere.
Ocağa kurulmuş, Afrika zencisi tencere.
İçinde yarma tanesi olan su, kaynamakta;
yarma ile su çiftetelli oynamakta.
Tahta bir sofra toprak zeminde duruyor,
..

Devamını Oku
Celik Senator

Asırların Başkenti

Peygamberin Müjdelediği,
Evliyaların çok sevdiği,
Her taşında bir tarihin izleri,
Kutsal bir Kent’sin sen İstanbul.

..

Devamını Oku
Mahmut Ali Buluç

Kar yağıyor yine bizim ellere
Don vuruyor yeni açan güllere
Bülbül konmaz Afrika da çöllere
Kar yağıyor saçlarıma gördün mü

Kuru ayaz gözlerimde yaş oldu
Bir sensizlik birde kara kış oldu
..

Devamını Oku
Vahdet Mehmet Güneş

erenlerin,dervişlerin güzergahında
biçare oldum,gark oldum havuzunda
özünde parlayan nuru var
gelen meleklerden kudret sırrı var
dört imamın nazarı aslen var
mürşidin velisi,mollanın tevbesi
feyiz dolu etrafı geceler boyu
..

Devamını Oku
Vahdet Mehmet Güneş

İMKANSIZ VUSLAT LİMANINDA
Resmin baktığım her hücrada
Sevdam berrak tatlı çağlayan
Aşkım o yaralı geyik dönmez yaylaya
Derelerin suladığı orman gülleri
Kalbimizde açınca bir kuş gezer vadilerde
Seni öptüm büyük özlemle
..

Devamını Oku
Ömer Dalman

Şair’in kafası; “Beyoğlu”,
İstanbul...
O, en lüks, sık girilemeyen restorantlar...

Bazen en marjinal barlar
girilemeyen arka sokaklar
ağıza alınamayacak kelimeler
..

Devamını Oku
Sevinç Kavuk

Kınamaya ek olarak: Avrupa televizyonlarında ne kadar bilgisi az Türk veya aslı Türk vatandaşımız varsa, onları Kürt-Türk, İslam-ılımlı din vs. gibi sorulara düşüncelerini sormaya yaygınlaşmalarını, tanıtımın bu halini iyi bulmuyorum… Kınamaya ek olarak: Avrupa televizyonlarında ne kadar bilgisi az Türk veya aslı Türk vatandaşımız varsa, onları Kürt-Türk, İslam-ılımlı din vs. gibi sorulara düşüncelerini sormaya yaygınlaşmalarını, tanıtımın bu halini iyi bulmuyorum… Onlar, halkını böyle yanıltmayı üstlenebilir, ama Türk milletine dürüst haber (acısı, tatlısı, iyisi, kötüsüyle) vicdan borcudur.

Avrupa ülkelerinde bu kirlilik sürerken, Türkiye’de Başabakan da, bu milletten ne çalarsan o kârdır, savaşmaya başlayana kadar yeter de artar der gibi: ‘bu millet çok dertler gördü, buna da katlanacaktır’ gibi sözleri sarf etmeye çekinmiyor bile… tuhaf olan, söylerken gizden bir tebessüm yayılması, toplanmış olan halka hakaretin dozajı… Senin davarlığınla, ben daha çoook gelirim insanlık yüceliği hakkından, deyişin dozajı… Firavun onları küçümsüyor, onlar alkışlıyor… Şu dilencilerin, o ülke bu emirlik gezip dileniyorlar bir tv kanalı ihalesini ödemek içindir galiba, demokrasi örtüsüyle hukuk horozluğu örtünen soyguncuların dilenci sadakası dağıtması, ilginç… sanılmasın ki, taviz aldıkça dayatıyor AB. Sadece bir anlaşmalarıdır diye bir düşünceyi önemsemeyi tercih ediyorum…

Taviz tavizi doğuracaktır elbette. İki kıskaç arasına girmeyi üstlenen AKP, yoruldum deme haklarından kendilerini soyutlamış olduklarıyla, baskı ve tehdit baş vurusuna da hakları kalmamıştır böylece. Bu ancak diktatörlük olur, demokrasi değil… Demokrasi lafları, suçlarını örtmez, kadın başını örtmekle İslam olma şartlandırması gibi. Zira, dinimiz yumuşak, sevecen saygıyla merhamet dinidir.

Tek millet, tek vatan, tek yürek, tek düşünce olmanın zorunluluğuna öncelikle AKP kusursuzca uymalı, diğer partiler muhalefet olarak bir başarı koruyabilir bu şartlarda… Gazeteci, gözlemci yetiştirilip, korunmalı. Vatanın her yöresinde her yenilik, yabancı tavsiyesi hislerini bildiren bir millet bilincine desteklenmeli. Yörelerin yaşamı yerlilerin yürek sağlığında dayanıklılık seyrettirebilir. Vicdani tutumlar sıkı kontrol gerektiriyor. Zira, vatan toprağının yüreğine kazı işleri çoktan başladı. Kişisel çıkar histerisi vatan ve millet çıkarını yıpratmaya ahlak sızlatacak bir fırsatçılık eşiğidir. Bu hükümet bunu, dış ülkelerle ortaklaşarak dayatıyor millete… yerli işçi bile hayal daha hâlâ…
..

Devamını Oku
Esin Ege

İnsanlık tarihi kadar eski dememden kasıt sömürgecilik döneminde Afrika kıtasından Amerika ve Avrupa ya köle ticareti adı altında başlayan göç bu gün sadece şekli ve içeriği değişmiş olsa da göç yüzyıllar da geçse özde anlamını yitirmemiş ve göçmenleri göç ettikleri ülkelerde yabancı bir anlamda da sığınmacı tiplemesinden uzaklaştıramamıştır.
Önce emek sonra beyin göçü veren ülkelerin ekonomilerine kısaca her alanda gelişmişlik düzeylerine bakacak olursak gelişmeleri göç alan ülkelerin ekonomilerinden geride kalmıştır. Durum böyle iken beyin ve emek gücüne dur diyememişlerdir. Emek göçünün büyük dalgalar halinde yaşandığı altmışlı yılları bizzat yaşamadığım büyüklerimizden ve yazılı kaynaklardan incelediğim üzere bir furya halinde başlayan emek göçü kendi yağınla kavrulan Türk toplumun tam ortasına öyle bir düşmüş ki belki önüne geçilmek istense de dev dalgalar halinde büyümüş ve kar topunun yuvarlanması ile dev bir çığa dönüşmesi şeklinde olmuştur. O dönemde her kez için göç tek çare olmuş ve hızla büyük yığınlara ulaşarak kısa zamanda Türkiye ‘ nin tüm illerine yayılmıştır.
İlk giden kitleler yabancı ülkelerde en zor ve en çetin şartları olan hatta o ülkenin insanlarının yapmasına razı olunmayan işleri yapmışlardır. Yapmak zorunda bırakılmışlardır çünkü bir kere ev köy mal mülk satılmış ve yaban ellere gidilmiş dönülmek olmaz dönülürse köyde ki eş dost akrabaya alay konusu olmak vardı bu şartlarda başa gelen her şeye boyun eğildi ve göçün acımasız şartları ve getirileri sineye çekilerek yabanda yeni hayatlar kuruldu. İlk giden gruplar kendi örf ve adetleriyle uzun yıllar yaşadılar bir kısım kesin dönüş yaptılar halen kalanlar ve halen hayatta olanlarda yine kendi örf ve adetlerini devam ettiriyorlar ama ilk günlerdeki yaşadıkları da hatırlamak bile istemiyorlar. Onlardan ve yabanda doğan ilk yeni kuşak ebeveynleri gibi örf ve adetlere bağlı olamadılar ama tam olarak da dışlayamadılar. Çünkü bambaşka bir dünyada bambaşka bir örf ve adetin içinde sadece anlatılarak bir şeyler verilmek istendi.
Bu ilk yabanda doğan nesil belki en zorunu yaşadı. Çünkü sadece evde anne babadan anlatılanları dinlediler; adetleri, gelenekleri, dinlerini hep ebeveynler anlattı ve onlardan sadece böyle olunması istendi. O dönemlerde kitle iletişim araçlarından en etkilisi olan tv uydu yayınları yoktu. Bu çocuklar evlerde hep bunları dinlediler oysa sokağa çıktıklarında gördükleri hayatlar adetler gelenekler ve din bambaşkaydı,sonuç da iki toplum iki kültür iki din iki millet iki vatan arasına sıkışıp kaldılar.
Ben bu grubu göç den en kötü etkilenen grup diyorum çünkü doğru yada yanlış insanın bir taraf da olması farklıdır doğru yada yanlışın tam ortasında olması bambaşkadır.
İşin en entresan tarafı birinci kuşak doğan Türkler, Avrupa ülkelerinin hiçbir zaman hedefi olmadı. O dönemlerde Türk milletini tam olarak algılamayan Avrupa bizlere sadece emekçi gözüyle baktı,ne tam sahip çıktı ne tam ilgisiz kaldı onların amacı ilk doğan grubun çocukları yani ikinci kuşak gurbetçiler olarak tayin edildi. Çünkü sonuçta bu grup bir şekilde Türk kültür ve tarihine dinine çok da uzak değildi, içtiği suda, yediği ekmekte,ruhunun derinliklerinde Türk topraklarının parçaları vardı ve bu grubu asimile etmek zor olacaktı. Bırakın bildikleri gibi yaşasınlar mantığını güttüler ve yakın tarih de gelecek olan ikinci kuşağa kucaklarını sonuna kadar açtılar,sebep ise iki toplum arasında sıkışmış insanlar bu çocuklara hiçbir şey veremeyecek ve bu çocuklar Avrupa ruhuna çok daha çabuk asimile edilecekti. Uzan vadeye yayılmış ama kalıcı ve etkili bir yöntemdi bu.
Şimdi Avrupa ülkelerinin caddelerinde gezerken karşılaştığımız gençlerden başlarında örtüleri olmaz ise kaç tane kızımızı gerçek bir Avrupalı kızlardan ayırt edebiliyoruz.
..

Devamını Oku
İsmet Can

Turuncu kum savanda
Bol rüzgarlı havanda
Kuru tayın, katıksız
Duruyor, küflü sahanda

Bir kaç çadır savunmasız
Açlık zorluyor, avunmasız
..

Devamını Oku
Cihat Barış

Tenim esmer olsa da içim ap ak
Bekledim nice zaman
Benim için hiç doğmadı o parlak şafak
Ancak yaşamın kıyısında rol biçildi bana bu senaryoda
Hor görüldüm, itildim, azarlandım…
Üçüncü sınıf insandı vasfım
En amansız hastalıklar bende bulundu
..

Devamını Oku
Recep Karagöl

Coğrafya

Coğrafya dersinde öğrenilir ülkeler doğal ve beşeri yönden
Türkiye coğrafyasında ülkemiz 7 bölgeye ayrılır ilk günden
Her bölge anlatılır, dağları, ovaları, iklimi ve nehirleriyle
Ormanları, madenleri, tarımı, sanayisi, nüfusu ve şehirleriyle

..

Devamını Oku