Kara Kıta
Afrika
Gün geçtikçe alevlenen
Zulüm kir ve nefretten
Bir ateş
Afrika
..
YİNE AYNI SENARYO
BU ülke bu senaryoyu çok gördü. Bitti derken yine aynı senaryoyu görmek aslında bizi şaşırtmadı. Bazıları şaşırıyorsa da bu işin bu kadar kolay olacağını biz hiçbir zaman düşünmedik zaten
Bill Clinton ‘Türkiye kendi haline bırakılmayacak kadar önemlidir’ demişti de kimileri bundan övünç çıkarmış olabilir. Ama işin aslı öyle değil. Sömürücü yeni Roma İmparatorluğu ABD bu topraklardan elini çekmeye hiç niyetli değil. Bu da kan, gözyaşı ve zulüm demek. Amerika azılı katil ve canilerin ülkesi. Amerika’yı keşfeden batı oraya ilk olarak hapishanelerdeki azılı katilleri gönderdi. Bu katiller kıtanın asıl sahibi olan Kızılderilileri yok etti. Onların arazilerini gasp etti. Daha sonra zulümle gasp edilmiş bu bitmez tükenmez toprakların işlenmesi için güce ihtiyaç duyuldu. O da bulunmuştu. Kara Afrika kıtasının yerlileri. Orda da bir zulüm tezgahı kurdular. Vahşi Afrika ormanlarında yalnız gezen yerlileri yırtıcı canavarları avlar gibi canlı canlı yakaladılar, gemilere balık istifi doldurup yeni kıtaya götürdüler. Esir pazarında sattılar. Özgür insanları köleleştirerek çalıştırdılar. Dinlerini değiştirdiler ama kölelikten azat etmediler. Hâsılı büyük bir zulüm imparatorluğu kurdular. Onların sırtından sanayi devrimlerini yaptılar. Sanayi hammaddeye ihtiyaç duydu. Onu Ortadoğu’da buldular. Bu nedenle Ortadoğu’ya el attılar, Ortadoğu’yu karıştırdılar. Zulümlerini oraya da taşıdılar. O da yetmedi tüm dünyayı karıştırdılar. Dünya milletlerine hayatı zehir ettiler.
İşte Türkiye’de en çok müdahale ettikleri ülkelerden biri oldular. Yeni güç dengeleri oluştu. Onlarla savaştılar. Baktılar olmayacak bu zalim güçler birbirleriyle anlaşarak zulüm düzenini sağlama aldılar.
Bazen açık, bazen kapalı işgallerle sürdürdüler bu zulüm düzenini. Kapalı işgal açık olanından daha güvenliydi onlar için. Manda yerine kendilerine dolaylı yollardan bağlı yönetimleri tercih ettiler. Bazen kukla diktatörlerle, bazen de güya demokratik yönetimlerle sürdürdüler sömürü düzenlerini. Ama ne sömürüden vazgeçtiler, ne de zulümden. Milletlerin kanını emdiler, iliklerini sömürdüler.
Batı Gladyolarla sürdürdü bu düzeni. Sömürecekleri ülkeleri önce geri bıraktırdılar, sonra aşağılık kompleksi içine attılar. Gerek medya gerekse diğer bütün güçleri ele geçirdiler. Ülkelerin istihbarat teşkilatlarını ele geçirdiler, ordularını kendilerine hizmet eder hale getirdiler. Bürokrasiyi gönüllü ajanları haline getirdiler. Seçimlerle elde edemediklerini kanun dışı eylemlerle elde etmeye çabaladılar. Bugün hala yürürlükte olan Gladyo’nun ordu içinde Seferberlik Tetkik Kurulu, Özel Harp Dairesi- geçmişteki duyumlara dayalı olarak söyleyebiliriz ki -görünen yüzüdür. Ayrıca ülke içindeki yabancı istihbarat ve kontrgerilla ajanlarının varlığı kuşkusuzdur. Basındaki paralı ve gönüllü elemanlarını da düşünürsek geleceğimiz için kaygılanmakta haklıyız derim. Hatta içimizdeki palazlanmış sermayenin azgın azınlıkla birlikte yapmayacağı şey olmayacağını da hesaba katmak zorundayız. Bütün bunlar yanında Soros gibi spekülatörleri karlarını daha fazla artırmak için yapmayacağı yoktur.
..
BU ZULÜM DAHA NE KADAR SÜRECEK
Bir el sürekli dünyayı karıştırıyor. Dünya bu el yüzünden hiç rahat yüzü görmüyor, göremiyor. Dün neyse bu gün de öyle. Şöyle bir düşünün dünyanın hiç rahat bir günü oldu mu? Her zaman bir olayla çalkalanıp durdu dünya. Dün el kaide bu gün Işid belası sardı tüm dünyanın ufuklarını. Dün Esad zulmü bu gün Sisi zalimiyle kan ağladı durdu dünya.
3, 5 senede bir Filistin’e saldırarak yakıp yıkan İsrail barış zamanlarında da adım adım Filistin’i yok ediyor, masum insanların başına evlerini yıkıyor, dünyanın bu zulme sesi çıkmıyor, hatta bazı zalimler bu zulmü tasvip ediyor, zalimi mazlum gösteriyor, mazlumu zalim. Çin her fırsatta Doğu Türkistan’da zulmünü tekrar ediyor, zavallı Türkmenlere hayatı zindan ediyor.
Avrupa’nın hapishane kaçkınları gemilerle Amerika kıtasına çıkınca oradaki çiftliklerin sahibi olan Kızılderililere jenosit uygulamış, koca bir ırkı yok etme dercesine varmıştır. Yok, edemediklerini de dönüştürmüş, zulüm sisteminin bir parçası haline getirmiştir. Kızılderililerden boşalan toprakları ekip biçmek için kölelere ihtiyaç duymuş, bu köleleri bakir topraklar ola Afrika’dan hayvan gibi avlayarak gemilerle yük gibi taşımış, gayr-i insani şartlarda nakledilen zavallı zencilerin yolculukta çoğunu telef etmiş, cansız bedenlerini okyanusta vahşi balıklara yem yapmıştır.
Bakir Afrika daha önce de hem Fransızlar, hem İngilizler tarafından sömürülmüş, zavallı yerliler hiçbir zaman batılıların zulmünden kurtulamamıştır. Rusya ise ezel ebed tahakküm ettiği halkalar jenosit uygulamaktan geri durmamış, Stalin’in Sibirya’ya sürdüğü Kırım ve Ahıska Türklerinin acıları bir türlü sona erdirilememiştir. Komünist ihtilalin Romanya, Çekoslovakya ve Polonya’da yaptığı zulümler hep söylenegelmiştir.
Hindistan’ın Keşmir’de sürdürdüğü zulüm düzeni, Arakan Müslümanlarına Myanmar’da Budistlerin yaptığı katliam ve zulümler daha yakın zamana dek sürmekte, masum Müslümanların çığlıkları ve çaresizliğin ıstırabı böğrümüzü yakmaktadır.
Yakın zamanda Amerika’nın başlattığı zulümler en çok da Asya kıtasında ve Müslüman coğrafyasında olmaktadır. Önce Afganistan, sonra Irak ve Suriye ve Arap baharıyla karıştırılan ve iç isyanlarla boğuşmaya itilen Müslüman halklar…
Bunca zulüm ancak Cahiliye devrinde vardı ancak. Amma bu Cahiliye eskisini aratmıyor 21. Yüzyılın cehalet ve zulmü ayyuka çıkmıştır. Dünya bu zulüm ve cehalet içinde inim inim inlemekte, kan, gözyaşı ve masum ve mazlum halkların çığlığıyla zindana dönmüştür. Bu gün Polonya, Tunus, Yemen, Irak ve Suriye tam bir cehenneme dönmüştür. Bu Cehennemin baş zebanisi Amerika’dır. İçinde yananlarsa mazlum dünya milletleridir. Yeni Roma dediğimiz bu büyük zulüm devletleri dünyayı kana boyamaktadır. Mazlumların gözyaşları sel gibi akmakta, kan oluk oluk akmaktadır. Masum ve mazlum halkların çığlıkları arşa çıkmaktadır.
..
YENİ ROMA’NIN PLANI TIKIR TIKIR İŞLİYOR
1
Yeni Roma’yı eski yazılarımızda belirlemiştik. ABD’yi bu Yeni Batı Roma’nın Batısı, AB’yi doğusu olarak tesmiye etmiş, Rusya’yı ise Bu Doğu Roma’nın Batısı, Çin’i de doğusu olarak göstermiştik.
Bu tespitten sonra dünün Roma’sından farklı olarak bugünün Roma’sını Siyonizm’in Dünya devleti emrinde olarak değerlendirmiş, dünyanın Siyonizm emrinde bu Yeni Roma eliyle bir kaosa sürüklendiğini aktarmıştık.
Şimdi biz bu Yeni Roma’nın planlarının tıkır tıkır işlediğine işaret edeceğiz. Bu Yeni Roma şimdi Ortadoğu’da büyük operasyonlar yapıyor dün yaptığı gibi. Yıllar önce Osmanlıyı devirme planları yapmış ve bunu başarıyla uygulamıştı.
Abdülhamit’ten Yahudi yerleşim yeri alamayan Siyonist mihraklar onu derviş vahdeti isimli bir zavallının başını çektiği bir çapulcu çetesi marifetiyle şeriat isteriz naraları ve medrese öğrencilerinin Sarayburnu’ndan atıldığı şayiası yaymış, bu karışıklığı bahane eden Satanistlerinmerkezi olan Selanik’ten hareket eden hareket ordusuyla devirmiş, yerine gelen İttihat-Terakki hükümetinden hem Filistin’de yerleşme hakkı almış, bu zavallılar eliyle koca Osmanlı Devleti maceradan maceraya sürüklenmiş, Önce Balkan savaşı hezimetiyle Balkanlar elden çıkmış, sonra Dünya savaşına sokularak koca imparatorluğunu parçalayarak tarih sahnesinden tasfiye etmiştir.
Bu yeni Roma geçen yüzyıl aralarında anlaşarak İslam dünyasını bölüşmüş, sömürge alanı olarak emirlerindeki kukla yönetimlere bırakmış, zaman zaman bu yönetimlere müdahale etmeyi elden bırakmamıştır. Osmanlı’nın tasfiyesinden sonra Afrika ve Asya’da sömürge alanları edinmiştir. Bu alanları korumak için her türlü entrikayı denemişler, bu entrikalar öyle iç içe, öyle girift olmuştur ve olmakta devam etmektedir ki dünya bu entrikalarla tam bir cehenneme dönmektedir.
..
BÜYÜK OYUN
Bu oyun neden büyük? Bu oyunu kim hazırlıyor? Bu oyun hangi oyun? Bu yazımızda bu sorulara cevap arayacağız.
Aslında her oyun kendi içinde büyük olma vasfını taşımasa da büyüme hazza ve azmi taşıdığı, büyümek için bir fırsat aradığını bilmek lazım. O halde bu büyük oyun hangi oyundur? Bu oyun ‘Hakka karşı batılın oyunudur ve şeytanın saltanatını kurmak için tezgahladığı oyunlardan biridir. Bu tezgahta neler var. Öncelikle hakkın unutturulması batılın yeryüzünü hak suretinde kaplaması var. Bu batının şahsında timsalleşmiş şeytanın saltanatıdır. Adı ister ABD olsun, ister AB olsun, isterse Rusya veya Çin olsun, her biri bu zulmün ve batılın değişik görüntülerinden ibarettir.
Şeytanın saltanatının bir ucundan ABD ve AB diğer ucundan Çin ve Rusya tutmaktadır. Japonya’nın yedek güç gibi durduğu bu ortamda Hindistan’ı da unutmayarak diyeceğiz ki bu büyük oyunun oyuncuları bellidir. Bütün bu ülkeler zulmün büyük kaleleridir ve dünyanın hiçbir yerinde bunların dahli olmadan zulüm yapılamaz.
Myanmar’da, Orta Afrika’da, Suriye’de Mısır’da Müslümanlara katliamlar yapılıyorsa bütün zülüm denizlerinde en büyük dalgayı yapan bu dev ülke ve devletlerdir. Her ne kadar İsrail ve Yahudi lobisi şerrin baş odağı olsa da u devletler Yahudi muharrik gücüyle hareket etmekte ve Müslümanlara karşı zulümler planlamaktadır.
Şimdi manzaraya bir bakalım. Müslüman halklar Osmanlı şemsiyesi altında şeytanın gazabından korunmakta devam etti yüzyıllardır. Osmanlı yıkılıp tarih sahnesinden çekilince Müslümanlar sahipsiz yetim ve öksüz çocuklara döndüler. Ve birçok coğrafyada zulüm görmeye başladılar.
Çin Türkistan’ı işgal edip Sincan yeniden kazanılan ülke olarak topraklarına kattığından beri oradaki Müslüman Türkler Çin zulmü altında inim inim inlemektedirler. Ve dünya bu zulme kulaklarını tıkamakta, gözlerini kapamakta, adeta dilsiz kesilmektedirler. Aynısı Güney Afrika Müslümanların devlet ve Hıristiyan halk öncülüğünde yapılmakta, daha kötüsü Myanmar’da Budist zalimler oradaki Müslümanlara uygulamakta dünya bunlara adeta alkış tutmaktadır. Geçmişte Bosna’da, Çeçenistan’da aynı zulüm işlenmiş, binlerce cana kıyılmış, kadınlara tecavüz edilmiş, o kadınlar düşmanlarından istenmeyen çocuk elde etmişler, dahası soykırım yapılmıştır.
Aynı zulüm Irak’ta yıllarca Saddam tarafından sürdürülmüştü, sonra Amerika askerleri ve en son ABD kuklası Maliki yönetimi tarafından sürdürülmektedir. Yine İslam dünyasının birçok yerinde aynı zulümler sürmektedir. Ürdün’de Rabia işaretine ceza veren zihniyet aynı zulmün bir devamıdır.
..
20.YÜZYILIN YANILGISI
20.yüzyıl dindışı öğretilerin ayyuka çıktığı, kitlelerin adım adım dinsizliğe iticiliği bir zaman dilimi olarak anılacaktır medeniyet tarihinde. Rönesans ve reform hareketlerini batıda her alanda mutlak bir hakimiyet kuran kilise zulmüne son vermişti. Bu zulüm o derece ileriye varmıştı ki kadınları şeytan sayıp yakmaya varmış, engizisyon mahkemeleriyle toplum baştanbaşa korkunç bir zulüm dalgası altında ezim ezim ezilir hale gelmişti.
Üstelik bu zulüm din adına yapılmaktaydı. Kilisenin toplum üzerindeki bu totaliter baskısı toplumsal başkaldırı yoluyla alt edilmiş, tersine bir gelişim ve yönelişle din dışı eğilimler artmıştı. Pozitivizm, nihilizm gibi dini dışlayan felsefelerin öğretisi dünya çapında bir yayılış göstermiş, komünist ve kapitalist sistemlerin koruyucu şemsiyesi altında bütün yeryüzünü sarmıştı.
Kilisenin büyük yanlışı İslam’ı da zora sokmuş, gelişen ateist düşünceler İslam dünyasında da boy göstermeye başlamıştı. Ruhban sınıfının eski gücünü yitirmesi, laikliğin din adamlarının toplumu ezen gücüne son vermesi, İslam dünyasında da din adamlarının ikinci plana atılmasına, onların yerinin önce edebiyat sonra diğer sanat adamlarının almasına yol açmıştı.
Bu yer değiştirme de dinin toplumdan büsbütün dışlanmasına ve büsbütün baskı altına alınmasına yol açmıştı. Komünist ülkelerde mabetler kapatılmış, Marks’ın din afyondur ilkesi gereği din adamları ve dindarlar takibe uğratılmıştı.
Türkiye’ ve diğer İslam ülkelerinde de aynı yol takip edilmiş, toplum din önderlerinden koparılmış, dindışı öğretilerin cirit attığı bir eğitim sistemiyle din dışı, ateist bir nesil yetiştirilmişti. Din her alanda tu kaka edilmiş, dindarlar takibata uğratılmış, dini ayinler güvenlik güçlerince basılarak katılanlar tutuklanarak cezaevlerine yollanmıştı.
Dinin emrine uygun giyim tarzı yasaklanmış, dini yaşayış bütün uygulama alanlarından kovulmuştu. Tekkeler, zaviyeler, dergahlar ve camiler kapatılmış, inananların inançlarını yaşaması son derece kısıtlanmıştır. İnançlar salt gelenek görenek seviyesine indirilmiş, içki, kumar ve zina teşvik edilmiştir. İçki üretim ve satışı devlet eliyle yapılmış, kumar milli yaftasıyla özendirilmiştir. Kadın iffet elbisesinden soyulmuş, her ortamda bir cinsel obje olarak takdim edilmiş, erkek cinsi onun bu yönü üzerine kışkırtılarak yöneltilmiştir.
Kadının anne erkeğin baba vasfı ikinci plana itilmiş, içki ve kumarın da etkisiyle aile müessesesi büyük bir baskı altına alınmıştır. Gazinolar ve eğlence yerleri yaygınlaştırılmış, sinemalarda porno filmlerle gençlik dejenere edilmeye çalışılmıştır.
Diğer Arap ülkelerine Baas iktidarlarıyla toplum sosyalist düşüncelerle dinden koparılmaya çalışılmıştır. Çin Maoizmin etkisiyle dini öğretilere düşman kesilmiştir. Türki cumhuriyetlerde Sovyet imparatorluğunun yoğun dinsizleştirme baskısı yaşanmıştır. Afrika ise Hristiyanlaştırma politikasıyla sömürge alanı haline sokulmuş, bu yolla batılı pozitivist ladini düşüncelerin akış alanı haline getirilmiştir.
..
Sana Yalnız Sana
seni gözlüyorum Sevgilim
doğacak günlerimin neşvesi olarak
güneşin kızıllığı yüzüme yansıyarak
seni arıyorum Sevgilim seni arıyorum
ayın parıltısından işaret alarak
iyi günler diliyorum güzel günler diliyorum
..
Yeni Roma: Batı Medeniyeti
‘BİZ BU FİLMİ GÖRMÜŞTÜK MÜ? ’ DİYELİM NE DERSİNİZ?
İŞİD mişid bahane, petrol şahane… Batı İslam dünyasını sömürmek, bu sömürüyü kökleştirmek için her defasında yeni argümanlar icat etmiştir ve etmeye devam edecektir bundan böyle. Bu yeni bir argümandır ve aynı senaryo tekrarlanmaktadır
Onun için diyoruz ki; ‘biz bu filmi görmüştük, görmeye de devam edeceğiz.’ Geri dönerek bakalım, Libya’da Arap baharı vesilesiyle kan döken Kaddafi’yi bahane yapmış, Irak’ta Saddam’ın katliamlarını sebep göstererek iki defa harekat düzenlemiş, yanına aldığı batılılarla birlikte savaş tazminatı adı altında başta petrol olmak üzere bu ülkelerin zenginliklerini talan etmiştir.
Afganistan’ı iç sebep bile arama gereğini duymadan ikiz kule komplosunu gerekçe göstererek işgal etmiştir. Kuveyt zaten işgal edilmiştir kurtarıc(!) sı eliyle. Şimdi Ukrayna’da bir paylaşım savaşı verilmekte, ülke iç savaşa sokulmaktadır. Türkiye için senaryo budur baştan beri, önce Türk- Kürt, sonra Alevi-Sünni ayrışması planlanmış, başarılamayınca şimdi laik- anti laik ayrışmasıyla gezi kalkışması görüntüsü altında karıştırılmaya çalışılmıştır.
İslam dünyası bu zalim kapitalist sömürücüler yüzünden kan ağlamaktadır. Devletler parçalanmakta, bitmeyen savaşlar planlanmakta, Müslüman Müslümana kırdırılmaktadır. Çin Doğu Türkistan’ı ezim ezim ezmekte, yok pahasına Firavun esirleri gibi çalıştırdığı Türkleri en ufak bir başkaldırıda katletmektedir. Ucuz üretim için köleleştirdiği Müslümanları en ufak bir kıpırtıda kanla boğmakta, zulüm düzeninin sürmesini sağlamaktadır.
Hindistan’da Müslümanlar ezilmekte, Keşmir’de Müslümanlar esaret altında yaşamaktadır. Bangladeş’te yine Müslümanlar baskı altındadır. İngilizler yıllarca sömürdükleri Hindistan’ı özgürleştirirken parçalamış, Müslümanları büyük güç olmalarını önleyerek zulmün ve sömürünün devamını sağlamıştır.
Mısır’da İslamcı iktidar darbeyle alaşağı edilmiş, Filistin İsrail tarafından adım adım yok edilmiştir. Lübnan yıllardır iç savaşa mahkum edilmiş, Ürdün İsrail yanlısı bir yönetime teslim edilmiştir. Çeçenistan Rus sömürüsüne terk edilmiş. Gürcistan bir sömürgeciden öbürüne devredilmiştir. Afrika yüzyıldır Batılıların sömürge kıtası olarak açlığa ve sefalete terk edilmiştir.
..
İSTANBULİSTAN 3
Gümüş tenli kızlar yeri ürkütmeden gelir
Sen minberden gülüşürsün
Ben mihraptan kâh kâh kâh
Bölüştün bir ekmeği kaç yoksula
Sarhoştum
Oturup beni kırk parçaya böldü
Kaynattı eritti ve pişirdiler
..
ÇANAKKALE DESTANI
(Üçüncü Bölüm)
5
Hamilton
Hamilton Hamilton
Esirleri yiyen millet siz misiniz biz mi
Niye yalan söylüyorsunuz
Niye iftira atıyorsunuz Necip Millete
..