köhne vapurlar kalkar bulutların maviliğinden
sonra yağmur kokuları çığlık çığlığa, safran sarıları
evrenin gezegenleri sanki bize ödünç verilen
ve tutkunun yabanıl atlası
bakıp ta göremediğim anahtar deliğinden
bireysellik umutlara yaslanır öğle saatlerinde
ben can sıkıntısı yetiştiririm çiçek bahçelerinde
çıtır çıtır çekirdek çitlerim güneşin kalbinde
ışığını yansıtır geçmiş zaman aynaları
geçerken uğramış gibi gölgesinde kendimin
hoyrat yalnızlıklar kanatır yürekleri gün batımları
sihirbaz hüneri el çabukluğu hüzünlü derinlikte
ve içimizdeki kelimeler
sanki hiç bir şey gibi bir şey ve sonrasızlık
sanki her şey illüzyon ve simülasyon doğada
ve imgesi puslu geceler
sanki umduğumuzdan fazlası her şeyin
her şeyle her şey arasında korelasyon
sonra gözlerimiz duragan sanki yarınlara
uzayan noksanlığın yansıması gibi düşünceler
bir kıvrım bir kıvrım daha bilinçlerde
olursa olsun ne çıkar örneğin
varsın dökülsün umutlar düşlerden aşağı
dökülürse dökülsün umutlar, ne çıkar
gün gelir göverir aydınlığın gülleri nasılsa
sonra derin bilinmezlikte nefesler tutulur
ve gizli çekingenlikler gökkuşağının altında
rotası belli olmayan gemiler gibi
bir yanı da koyu bir imgelem
işte sana kaldırım taşları asılı kalmış esrik dumanlarda
her yer yangın yeriyse neyi ararız der erasmus ki haklı
ve insan yolculuğa çıksa kendi dünyasında
zaman yolculuğu zamanın ötesinde örneğin
söz önemlidir önemli olmasına ama
anlatacak şeyleri olmalı kuşbakışı gözlerin
sustuklarınızla konuşmalısınız biraz aslında
sonra sarı tedirginlik, koyu ürpermeler sonbahara doğru
sen sürgün günlerini bekle, ben tutkulu geceleri
güvercinler alıp götürürken haberleri
kırağıda aşısı tutmamış sesler
ve hercai saklamalarıyla anılır posta pulları
ezberi kuvvetli kelepçe gibi gecelerin etkisi
ve kimlik göstermek gibi sızısını duymak acıların
o ahu bakışlı acıların kör bedende
her daim eksilmeyen varlığınız olduğunu
unutmayın insanlar,
çünkü umuttan az, hüzünden fazladır acılar
ikindi güneşinin nefesinde
şimdi sen hadi gel, dağıt saçlarını rüzgarda
savur bakışlarını üstüme üstüme, hadi gel
sabah mahmurluğu poz verirken geleceğe
kaçıncı kar sayıklaması bardağın kenarında iz
eski yazlar eski hayaller gibi şimdi
saptamaların gücü gözlem kadardır biliriz
sonra ıslığı ıslanır sessizliğin
ve usumda gizlene gizlene bir giz
anlamını kuşanır derin suların
boşluk boşlukla dolmaz üstelik
soyunurken zamanın belleği
biraz gecikmiş gibiyim kendime, biraz erken
boşluk boşlukla dolmaz üstelik
kendiyle dolar çokçası yelken
sonra mutluluğun resmi yapılır mı acaba
etrüsk heykelleri, ikonlar ve urbalar arasında
fildişi mermerlerde gülümseyen yüzlere
ve onur savaşı şövalyeleri olmalı bir yerlerde
rüzgar aldırmazken yüze vuran esintiye
serinlik işte gelir geçer öylesine birden
ben ben olalı böyle bir şey görmedim arkadia'da
çatır çatır çatlarken tomurcuğu umutların
sonsuz mutluluğa doğum günü partisi havada
sonranın sonrası doğar elbet
kimse kendinin dışına çıkamaz varoluşta
herkes kendi çemberinde öğrenir yaşamı
herkes kendinin eseridir bir anlamda
herkes kendinin tanımı
ben saf bir adamım ruhumun içinde
sonra yıkarım bütün paradigmaları
varoluşsal iradenin bilincinde
ben saf bir adamım ruhumun içinde
ben saf bir adamım saçları ortadan ayrılmış
hafiften kırlaşmış sakalı
bıyıkları havaya kıvrılmış
cepheden resim çektiren kendine
ben saf bir adamım ruhumun içinde
ben saf bir adamım
ama nasılım
istanbul; 15.07.2012
Zeki TüyenKayıt Tarihi : 7.8.2013 13:00:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!