Anne yaşanmış tecrübelerinin tohumunu toprağa ekmek istiyordu. İlerde kendisi görmese de iyi bir semere- semeresini vermesine niyetlenmişti…
Küçük kızının elinden tutarak çevre okulların yolunu tuttu. Yönetici-idarecileriyle birebir görüştü. Her gittiği ve kapısını Çaldığı okulun yöneticileri suratlarını asıp sırt dönerek kaba saba bir Cevapla” Hanım abla(bayan) bu sene kayıtlar adrese dayalı yapılacak” Anne, umutsuz ve cevapsız hüzünlü bir ruh haliyle kızının elini tutarak Eve doğru yol aldı. İçinden,”Kocam Haklıymış “ geçti. ”Hakikaten kimi idareciler üst makamlara şikâyet etmeyi hak ediyor. Şeytan diyor ki; git Şu saygısızları kaba sabaları üst makamlara şikâyet et. Ben çocuğumu bunlara nasıl emanet edeceğim. Aslında bunları, bu idareci, yöneticilerin yeniden ilkokula kayıt yaptırmaları gerekir… Vb. öfke dolu sözlerle iç geçirerek çocuğuyla berber yürüyordu. Akşam eve geldiğinde bunları eşiyle dertleşerek tekrarladı. Ayrıyeten ona eskiden kendisine yönetilmiş Olan ”kavgacısın! Suç senin vb. Özür dileyerek haklı olduğunu itiraf etti. Olayı baştan sona ona anlattı. Eğitimin 4+4+4 sistemine geçişle allak bulak olduğunu anlattı. Eğitimcilerin, yöneticilerin kızgın, öfkeli, velilere saygısızlığa varacak kadar içli olduklarını tekrarladı. Eşi” Her şey zamanla hal olur. Allah büyüktür. Allah işini rast getirir “vb. sözlerle teselli etmeye çalıştı.
…
Günler haftaları, haftalar ayları kovaladı. Zaman bir türlü ilerlemiyordu. Aile bir telaş içindeydi. Gerçi tecrübeleri vardı. Yetişkin, Üniversite bitiren,Öğretmen, Mühendis olan çocuklar vardı. Bu son semereleri olan kız Allah tarafından on beş yıl aradan sonra kendilerine armağan edilmişti. Kızları temmuzda yedi yılına giriyordu. Küçük olmasına rağmen bazı alanlarda karar alma yön belirleme konularında ebeveynlerine içindekilerini dökebiliyordu civar okullarda okuyan arkadaşları vardı. Hep onlardan söz ediyor, onların okuluna gitmek istiyordu. Kendini ona göre hazırlıyordu. Tüm hayallerini onların okullarına kurmuştu…
Aradan epey zaman geçmişti. Bir sonbahar akşamında iftardan sonra aile balkona çıkmış oruç yorgunluğunu sıcak çaylarla gideriyordu. Vakit epey ilerlemişti. Yaz geceleri çok kısaydı. Baba balkonda sesiz sedasız kanepesine uzanmış çayını yudumlarken ortanca kızından “ baba okullar belli oldu. Bizim Ayşe Saniye Sezgin İlköğretim okuluna vermişler. Okulun Adı; Yeni sisteme göre ilkokul, eskiye göre İlköğretim olmuştu. Fakat İnternette hala düzeltme olmadığı için ilköğretim olarak geçiyordu. Kız(Ayşe Meryem) duyar duymaz ağlamaya başladı. Hüngür hüngür ağladı. Gözlerin
deki yaşlar sel olup akıp geçmişti. Baba ve anne kıza bakıp dona dalmışlardı. Kız ”Ben okula gitmeyeceğim “ deyip, sağa sola ağlamaklı haliyle dönüp dolaşıyordu. Ebeveynleri kızlarının bu ağlamaklı haline çok üzülüyorlardı. Anne” ne olursa olsun yarın,… Okuluna gidip kaydını yaptırmaya çalışacağım.” dedi. Baba, ortanca kızana “ Kızım Aynur, sen internette bir gir bakayım. Bu Saniye Sezgin İlköğretim okulu hakkındaki bilgileri bir yokla bakayım. Nedir neyin nesidir? Gerçi ben okulun fiziki görünüşünü ve nerde kaldığını adresini biliyorum ama okul hakkında detaylı bilgim yok. Bir bak bakayım nasıl bir okulmuş. Belki istediğim beklediğimiz nitelikte bir okuldur. Ola ki Allah bize bu okulu bir hikmet eseri vermiştir. Vardı bunda bir hikmet. Ben diğer okulların Performansını parktaki tabelada birkaç kez gördüm. Çok düşük. Bunun performansına notuna bakalım” dedi. Bu esna küçük kız hala ağlıyordu. Gözleri mosmor olmuştu. Anne ve babası bu haline çok üzülüyorlardı. Bu esnada interneti yokluyorlardı. Küçük Kızda internete aşinaydı. İkisi büyük bir zevkle bilgisayara bakıyorlardı.
…
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta