Kul sıkışmayınca Hızır yetişmezmiş
ah benim aklım pek nazlı, çağırsan da gelmiyor
bekliyor ki ayrılık cenderesiyle posamı çıkarsınlar
doğum kontrolünden bihaber tavuklara yem olayım
gözyaşı olayım salak saçma tepelerden aşağı
umutlarım harmanımda yel olsun
Uslu gecede kıpırtısız göl
seni doğuran zaman mı yoksa
beyaz ıslak çiçeklerle dindirdi
dibindeki depremi
yansıyan ben olmadım hiç
sana bakarken
Kıyıya set çeken kayaların üstünde
yırtıcı bir hayvanın kanlı ayak izleri
vurmuş da biri; biri yarasına sarmış da gibi
takılıp kalmış acılı bakışları geriye
Ve hançer ürpertisi ipeğin yüreğinde
Şu senin eşsiz sessizliğin
kabaran yerlerinden duyulabilir pekâlâ
mesela kolunun dirsek içine dokununca
göğsüne başını dayadığında herhangi biri
ellerin tutulduğunda bir kedi karşıdan karşıya geçirilirken
kokunu içime derin bir solumayla çektiğim zaman
Ben savruk göçerliğini yüzümün
Öyleyse bir şarkıya başlamalı
Çiçekçilerden çalınmış bir şarkıya
Haydi aklını zorla, başka ne söylenir ki
Ansızın doğacak bu aşkın adına
Hangi çiçek yakışır yakasına
Bilmem nerden gelirdim, yolumu zaman kesti
hayata lime lime ödediğim borç
artıyor bir, beş, on; derken bir ömür
ucuza kapatılmış yıllar yığını
anımsanmayan bir dolu şey sonra
Büyük konuşmamalı insan birgün yenilebilir
ıssız bir patikanın dar bükümünde
neler bekler insanı kimler karşılar
belki güneş yağmuru belki çığ
Mızıkmasın kimse; kağıtlar eşit dağıtılıyor
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!