Adını ihanet koydum
Kanadı kırık bir kuş gibi konmuştum avuçlarına,
Sığınmak istemiştim sadece… bir sıcaklık, bir nefes, bir omuz…
Senin ellerinse yabancıydı bana,
Bana değil, hiç bilmediğim birine alışkınmış meğer ellerin, bana ise soğuk dokunuşlar kanımı dondururcasına adını ihanet koydum .
Ben kalbimi taşırken titrerken,
Sen duygularımı bir eşyaymış gibi bıraktın köşeye.
Gözlerimdeki umudu görmedin,
Görsen bile dokunmazdın—çünkü yokluğun bile senden daha sadıktı bana.
İçimde bir çukur açtın,
Adını ihanet koydum, taşlarını sen yerleştirdin.
Biz dediğin şey hep tekti aslında,
Ben vardım… sen ise hep bir ihtimaldin.
“Hiç gitmem” dediğin o akşamı hatırlıyorum,
Sanki dudaklarından değil, rüzgârdan duymuşum gibi uçup gitti cümlen.
Sözünü tutmadın…
Ama acısını bende bıraktın; o sözü her hatırladığımda için için yanan bir iz gibi.
Kederden bir göl kuruldu içimde,
Dibi görünmeyen bir karanlık…
Her damlası bir pişmanlık, her kıyısı paramparça anılar.
Orada boğulmayı bile düşünmedim;
Çünkü insan sevdiği tarafından kırıldığında ölmek istemiyor,
Sadece yaşamanın ne kadar can yaktığını daha iyi anlıyor.
Senin gidişin bir rüzgâr değil tatlım,
Bir fırtınaydı; ardında bıraktığın ne varsa yerle bir eden.
Omuzlarıma çöken soğuğu hâlâ hissediyorum,
Üşüdükçe seni hatırlıyorum,
Seni hatırladıkça daha çok üşüyorum.
Biliyor musun?
İnsan kalbi kolay kolay kin tutmaz sevdiğine…
Senin için içimde tuttuğum tek şey,
Söyleyemediğim cümleler ve yarım kalan bir gelecekti.
Aşkı affedemeyince de, unutamayınca da taş gibi oluyor insan;
Dıştan sağlam, içten çürük…
Ve bugün, tüm bu enkazın ortasında dururken anlıyorum:
En ağır ihanet, gidenin ihaneti değil…
Kalanın kendini toparlamak zorunda bırakılmasıymış.
Ben tamdım, sen yarımdın,
Sen yarım kaldıkça beni de böldün ikiye.
Artık seni taşımıyorum içimde,
Sadece bıraktığın gölgenin ağırlığı var omuzlarımda.
Ve o gölge bile senden daha sadık.
Ayhan UluKayıt Tarihi : 11.12.2025 02:00:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.




peki,
güzel şiir...
bir hatura da bizden size olsun;
XII
aşk nerdesin,
bıraktığın yerde kalamadım ki ben,
acaba ne haldesin,
gittiğin yerde misin ki sen…,
sürgüne uğramış aşkın,
hatırında bir yâr vardır,
gurbetidir yârinin olmadığı her mekân meftûnun,
zaman solgun, küskün ve ölgündür sürekli,
ve donakalır zaman,
bozkırın güz güneşi altında, hep;
gidin bulutlar akdeniz sahillerine,
aşkın yurduna,
su serpin yangın yeri kömür gözlü pîrin yüreğine,
rahmet yüklü hava kütlesi,
sende yerinde kal
ki,
iri ve ılık yağmurumla,
her iklimden azâdım artık…,
gözlerinin uçurumuna bakmayı göze aldım,
o havasına güven olmaz kentin kış günü,
üşümüyordum ve çıkıp iniyordum koşarak,
o kaldırımları kırık dökük sokağın yokuşundan…,
ne geçmişte gözüm vardı, ne de gelecekte;
sağanak bir rahmet içime işliyordu,
ve baygındım,
ah;
/ve dikişleri yeni alınmıştı,
gökyüzünün/
dünyanın;
çizgili pijamasının
beli sıkmıştı ki,
gevşek bir don lastiği ile değiştirip,
ayırmıştı gövdesini ikiye;
/kuzey,
güney,
savaş,
sıcak,
soğuk,
erkek,
kadın,
aşk/
dünya öyle kurallı ve tertipliydi ki,
yoktu tahammülü hiç dağınıklığa,
her şeyi planladı, kurguladı;
ölçtü/biçti/tarttı ve;
/denizlerin,
ülkelerin,
göğün,
toprağın,
aşkların,
insanların,
hayatın/
kenarlarına makine çekti
ve kesti sarkan iplikleri,
dünyanın öyle usta elleri vardı ki,
ve öyle güzel dikmişti ki
herkesin göğünü kendine;
/kimseye,
bir başkasının göğündeki
turnayı sevmek,
hakkını tanımıyordu…,
oysa meşk,
dudaklarındaki
esrarlı cigarayla,
özerkti dünyadan/
başına buyruk ihtilâl adımlarıyla,
yürüdü;
onun gök kubbesine,
ve ama evet,
dünyanın öyle usta elleri vardı ki,
ve öyle güzel dikmişti ki
herkesin göğünü kendine/
kimseye,
bir başkasının göğündeki
turnayı sevmek,
hakkını tanımıyordu…;
oysa mey,
dudaklarındaki
esrarlı cigarayla
özerkti dünyadan
ve başına buyruk ihtilâl adımlarıyla;
yürüdü,
onun gök kubbesine,
bir izmariti çiğner gibi,
bir leşi tepeler gibi,
bastı başına,
kutupları ve ekvatoruna kadar,
kirli postalarının izini bırakarak,
had bildirdi atmosferine,
ah;
öyle çok seviyorum ki seni,
öyle çok,
sensin benim gökyüzüm
ve süreyya yıldızım,
yön duygum,
iç görüm…,
ne diyordum;
/ve,
çaldı dünyanın makasını
/ve,
kesti sevdalı parmaklarıyla
/ve,
söktü iplikleri…;
öyle çok seviyorum ki seni,
öyle çok;
sensin benim güzel ve zarif turnam,
ve yoktu,
zahirin ne çizgisi,
/ne sınırı,
ne de minimal bir raconu,
ah;
kanarız ki biz birbirine yeryüzü ve gökyüzü,
akarız ki birbirine…,
ve kanarsın;
sen, bende bakan okyanus gözlerime,
ve bir hekim tebessümüne
ben de…;
ah sevgili marjinalim,
boğuluyo/rum,
ki rotasız gemi,
ma/ss/mavi ummanına
atıyor demir…,
ah;
Üstadım yaşanmışlıklar varsa yazılıyor işte kadın ihanet ettiyse bu şiir ona yakışır beğendiğine sevindim senin şiirin de çok güzel yüreğine sağlık.
TÜM YORUMLAR (2)