Adın… Muharrem’miş,
Bilmiyordum.
Sokaktaki, çıplak ayaklı çocukların da
Güzel isimleri oluyormuş demek..
Ah çocuk,
Diyemediğim şeyler var sana
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Güne düşmeyi çoktan hak etmiş şiiri ve şairini kutlarken, şiiri günün seçkisi olarak güne taşıyan seçki kuruluna teşekkür ve saygımla...
Birdeki canlılık ve güzel anlatım haz vericiydi. ++ kutluyorum. selam olsun.
günün şiiri ve şairini kutlarım
kutlarıöm güne düşen şiiri şairi
Senin göremediğin güneşli günler kadar
Uzak şimdi bana o sözcükler.
Yürüyemediğimiz yollar var çocuk
Ah ne kadar kırgın bakıyorsun
Ne kadar da kırılgan
Haklısın… ---
Ferda hanım bu anlamlı şiirinizi ve sizi kutluyorum saygılar.
günün şiiri çok güzel kutlarım...Ferda hanım..
İlk okuduğumda da çok etkilenmiştim şiirinizden...
Tekrar aynı hazzı alarak okuduğum şiirinizi içtenlikle bir kez daha kutlarım Ferda Hanım.... Sevgilerimle....
Yine sayfadayım..
Şiiri ve değerli Şaireyi bir kez daha kutlarım..
'Adı muharrem..
Ali, Mehmet, Hasan olsa ne değişir?
Çocuk mu değil mi?
Hikayesi 'kağıttan..' Hayattan.. Ama 'koparılıp alınmış' bir hayat!
Elinden tutan olmadı belki.. 'Hadi sana bayramlık alalım, oyuncak alalım.. ' diyen hiç olmadı.. Belki sıcak bir yatağı, akşama önüne konan sıcak çorba da olmadı.. Okşanıp sevilmedi belki hiç..
Ama onun da hayalleri vardı.. Kavgası vardı, yarına dair umudu vardı. Yoksa ne işi vardı 'yapayalnız Kızılay'da?'
Ekmeğini taştan çıkarmayı öğrense, büyüse, serpilse.. Kim bilebilir bir işin, bir masanın, bir kürsünün, tezgahın sahibi olamayacağını?
Karga kovalayan Mustafa nasıl oldu ise 'Kemal', o da olurdu kim bilebilir?
'Koparıldı' ya o meydanda yaşamdan!
Ne hakla, hangi vicdanla!
Öpemediği yanaklar.. Öpülmeyen saçları.. Kaldı mı geride şimdi?
Vicdanlarını 'mezara gömmüşler' onu da mı katletti?
Yazık!
Güvercinleri beyazdan 'kızıla' boyayalım artık..
Ne yazacağımı bilemedim şiiri okudukça.. Öyle dokundu ki..
Duyarlı, ince şahsınızı ve anlamı büyük şiirinizi kutluyorum Ferda Hanım.. '
Ah... O çıplak ayaklı çocukların adlarından başka ne çok şeyleri vardır güzel olan. Hani o bakıp da göremediğimiz. Bazılarının da görmek istemediği...Ahmet Mehmet, Hasan Hüseyin, Baran, Artin, ne fark eder adları.Her adımları tutsak, sokaklar onlara tuzak. Hem sokaklara salıverip acımazsızca, hem de sokak çocukları koymuşlar adlarını. YAZIK...
Ah o çocuklar... Onları yaksa da ısıtmayan güneşleri vardır onların. Mavisi çalınmış gökyüzleri. Belki kirden yapışmış, içine tarak işlemeyen saçlarını okşayanları yoktur. Ama o kocaman umutları vardır ya... İşte o her şeye bedeldir.
Belki sen toprağa düştüğünde,
Büyüklerin yüreklerini gömdükleri yerden
Kızıl güvercinleri de gökyüzüne salarsın…
Acaba mı diyesim geliyor... Ah... Ne çok düştüler toprağa da sızlamadı vicdanlar. Ne desem bilemiyorum. İçimden bir şeyler koptu şiirle birlikte. Kutluyorum Ferda hanım.Sevgilerimle...
Feyza Hepçilingirler'in 'Yazanak' adlı öyküsünde bir Ali vardır... Yazlıktaki kafelerde garsonluk yaparken tanıdığı... Zamanla dost olurlar ve ona neden 'Piç Ali' dediklerini anlatır büyük bir kabulleniş ve olgunlukla... Onu anımsadım şiirinizi okuyunca...
Sokaklar erken büyütür çocukları, aslında onlara artık çocuk da denilemez ya!.. Birçok 'büyük'ten daha büyüktür onlar... Bir konuşsanız, elinizi bir uzatsanız size dönüverirler günebakan gibi... Önce ürkek bakışları ve kısacık cümleleriyle... sonra pırıl pırıl gözleri ve peşinden atlı kovalar gibi nefes nefese konuşmasıyla sizi konuşturmaz... Anlatacak çok şeyi vardır... Onu her zaman 'adam' yerine koyan, fikrini soran da yoktur... hazır bulmuşken... çağlayan gibi gürül gürül akar...
Ha, adı mı?... Çok önemli değil... O sadece bir 'çocuk'... Hayat ona en ağır yükü vaktinden önce yüklese de... sadece 'çocuk'...
Çok şey daha yazasım var Ferda Hanım... Şiiriniz bana çok şey söyledi, ben yakalabildiklerimi yazdım...
Hep yazın!... Kaleminize, yüreğinize sağlık... İçtenlikle kutlarım... Sevgilerimle..
Bu şiir ile ilgili 31 tane yorum bulunmakta