Son on yıllık süreçte en çok zoruma giden ve mücadelenin ivme gücünü artıran hukuksuzluk ve adalet sisteminin çökmüş olmasına toplumun bir kısmının inanmıyor olmakla birlikte aynı zamanda bu zulme destek vermiş olmasıdır.
Çelişkisi kendi içinde iç içe geçmiş bir zulüm yaşadık, yaşıyoruz.
Mobbing davam ile ilgili avukatım ile her konuştuğumda oradan bir şey çıkmaz bu ülkede bu tür davaları bilen, anlayan hakim yok diyordu.
Avukat savunma gücü demektir. Bir avukatın savunma gücünün ufku bu mu olur? Ya da bunun sebebi nedir?
Medya da kitapla muhtıra veren bir Türk olarak sadece bu ülkede bilinmedim. Dünya harekete geçti. Türk ulusu medya aracılığıyla dincilik ve tüketim ile uyuşturulmuştu.
Bunun anlamı şuydu; Anadolu ve Türk ulusu birlikte bir mobbinge maruz kalmış tek yetki rejimi ile yasama, yürütme ve yargı bir niyeti yöneten bir anlayışa teslim olmuştu.
Mobbing bank kitabım zaten sermaye ve siyasetin kol kola girerek yaptığı soygunu suçüstü yakalamış ve buna bir yurttaş sorumluluğu ile muhtıra vererek devrim sürecini başlattı.
Beşeri kurumsal adaletin de etkisiz hale getirildiğini bilmiyor değildim.
Adaletin nasıl öldürüldüğünü insanlık tarihi ibretlik bir devrim süreci başlatmak için özellikle bu yolu tercih ettim ki kayıt altına girsin.
Bütün insanlığı zulme şahit tuttum. Kitapla başlayan ve sonra ki mücadele örneği dünyada tektir.
Türk farkıdır bunun yanıtı.
Mobbing davası haricinde ki haklarım ile ilgili davaları avukat olmadan da kazanırdım.
Türk ulusu adına savunma güçlü olsun diye bu yolu tercih ettim.
Kitabın ilk sözlerinden birisi de şudur bu asrın davasıdır ve tutarı 1 ₺'dir.
Bankadan işten 12 Eylül 2012 tarihinde işten çıkartılma sebebinin gerçeğinin dile gelmiş cümlesi burada saklıydı.
Mobbing davası mahkemede avukatın da buradan bir şey çıkmaz ilgisizliği (bunun böyle olacağını önceden hissettim) sonucu oldu bittiye getirildi.
Bir gün yine telefon da avukatıma sordum durum nedir diye?
Bende durumun ne olduğunu bilmiyorum isterseniz cimer'e başvurun dedi.
Bunu bekliyordun.
Davanın bir insanlık davasına dönüşmesi gerektiği ortada iken böyle bir şey yaşanmamış Türk ulusu sermaye ve siyaset ortaklığı ile soyulmamış gibi bunu unutturmak, ayrıca bir mobbing ile yıldırma çabası ile karşı karşıya kaldım.
Neden böyle oldunu da biliyordum.
Cimer tek yetki tek adalettir tek yetkiyi kullanan küresel soyguncu tefeciler tek güçtür kimse bizim soygun düzeninizi bozamaz eğer istiyorsan çaresiz sende tek yetkiye cimer'e basvur adalet ara bize yalvar vb bir niyet üredi.
Aynen avukata şunu söyledim;
Madem cimer'e gidip adalet bulacağız o zaman bu mahkeme ve hakimler neden var?
Asla böyle bir teslimiyet içine girmem o zaman bir yurttaş hukuku ve etik ahlakı içinde kendi hakkımızı bizim kendimiz uyanış devrim bilinci ile sağlayabiliriz.
Yanımda bir kendim bir de iç sesim vardı.
İç sesim bundan başka doğru yol yok diyordu.
Yaşam yolculuğumun iç sesi de buna uygundu.
On yaşımdan itibaren yaşadığım o talihsiz gibi gelen aslında Türk ulusunun yararına olacak bir yaşam harcamak zorunda kalacağım yaşam yolculuğu 12 Eylül 1980 zulmü ile başlamıştı.
O gün içimden geçen hissiyat şuydu; bu silahın arkasında kim veya kimler varsa bizim asker ve silahınızı bize karşı kim kullanıyor ise onları bulacağım ve bunun hesabını soracağım.
Yirmi bir yaşında doğudan batıya sefere çıkısım dahil o güne kadar olan ve o günden bugüne kadar olan bütün mücadelem Mustafa Kemal Atatürk sonrası Cumhuriyet devrimlerine yönelik yıkıcı niyetlerin harekete düşman yararına geçmiş olmasıydı.
Tarihin haklı çıkacağını içimde söyleyen elimde ki kalemi, dilimde ki kelamı ve cesareti veren başka bir enerji taşıdığımı hissediyordum.
Hiçbir şahsi çıkar ve beklenti içinde olmadan hiçbir ticaret veya örgütlü çaba güçler içine girmeden beklentisiz biri olmam gerektiğini de içimde ki aynı ses söylüyordu.
Doyumsuz aç gözlü talan bu zulmü üretmişti zaten.
Bunların karşısına bunlar gibi çıkarsanız onlara dönüşürsunüz.
Bugün Mustafa Kemal Atatürk'ün iki eserimden biri dediği Cumhuriyet devrimleri ve Cumhuriyet Halk Partisinin durumunu gözler önüne getirin.
12 Eylül 1980 sonrası ele geçirildi. O gün bugündür bu yıkımın bir parçası oldu.
Siyasi partilerin tümü siyasi partiler yasası ile ele geçirilmiş bir kişiye teslim edildi. Kim temsil yetkisi aldı ise emperyalizmin çıkarına uygun Anadolu ve Türk ulusunun soyulmasına aracılık etti.
İkinci adam sorunu ikinci adam bilinen ile başladı.
İkili anlaşmalar ile Amerikan mandası olmanın önünü açtı 1952'de demokrat parti ilk kan satışını yaparak teslim oldular.
O gün bugündür bu kanlı soygun devam ediyordu.
Bop projesi eşbaşkanı ise ölümcül son darbeyi vurmak için talan ettirdi ve bölgeyi siyasi istikrarsızlık görevini yerine getirmek yoluyla emperyal niyetin Asya yolunu açmak istedi.
Amacın bu olduğunu yirmi bir yaşında hissettim ve doğudan batıya bu sebeple İstanbul'a geldim.
Fatih Sultan Mehmet han ve Mustafa Kemal Atatürk'ün emaneti yeniden bizans oyunlarına kurban edilecekti.
Bu konuda da haklı çıkardı tarih ve yaşananlar.
Ve son yaşanan rezaletin kısa özeti zulüm kozmik devrim süreci ile bitiyor olmasıdır.
Bir bebek katili teröristi kurucu önder diye barış adı altında misyoner oyunu bu çabamı hedefe koynak için yaptılar.
Türk ulusu tarihi, kültürü ve basireti ile yine kazandı.
Tek yetki ömrü kadar süresi kaldı bu zulmün.
Mutluyum, huzurluyum Türk ulusunun birliğine beraberliğine ve Anadolu ve Trakya'nın bütünlüğünün korunmasına ve zarar görmeden iç ve dış savaşa sebep olmadan yurtta barış dünyada barış ilkesi içinde bir mücadele verdiğimiz için.
Asil kan Türk budur.
Bize içte ve dışta düşmanlık edenler de yaptıkları ile bitmiştir.
Adaleti devleti öldürmek için öldürdürenler adalet arayacaklar kendi öldürdükleri adalet içinde.
🔹Önder Karaçay 🔹
Önder KaraçayKayıt Tarihi : 6.12.2025 11:11:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
🔹♾️ TÜRK ♾️🔹




Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!