Yürüyorum...
Yüzüm,yarısını denize teslim etmiş taşlara dönük…
Parmaklarımın arasından süzülüyor deniz.
Üşüyorum,
Tarih 2000 ya da 1900
Ne yapmayı özlüyorum biliyormusun üstad? ..
Uzanmayı şöyle denize parallel,
ıslık çalarken güneşin altında.
Kapatmayı gözlerimi,
korumak için, güneş ışınlarından,
ve kaybolmayı,
Şiirlerimde cinsel içerik varmış
E ben ne yapayım?
İnsanlar sevince sevişir!
Gerçi sevmeden de sevişir!
En azından ben, sevenlerin sevişmelerini yazıyorum.
Dudak ucundan dökülen fısıltılar,
derinliklerde gizlenmiş bir düşü anlatırlar;
büyüleyen bir lisanda,
güngörmemiş eski fotoğraflarda,
ve bırakmak istemediğimiz sanrılarda…
Yaprak hışırtısı gibi düşüyorsun zihnimin derinliklerine;
Alıp götüren, büyüleyen güzelliğinle.
Birazda rüzgara yenilmiş, titrek, üşüyorsun….
Velhasıl, hazin bir sonbahar ezgisi oluyorsun;
içimde dalgalanan, gelgitler oluşturan.
Kendinde son bulan bir yolculuğa çıktın mı hiç?
Güneşin kırılmaları ile renk bulan saydam bir nesnedir hayat!
Sana istediğini değil, var olanı verir, bütüne ait olanı.
Dedim ki ona,
İstanbul muhteşem şehirdir, gelirsen gezeriz.
Belki dedi, bir gün dedi,
Teklifini değerlendirebilirim dedi.
Bilmiyor ki cehennemdeyim gel dese
Ateşine aldırış etmem
Cehennem diye bir yer var,
işte orası cennetim;
senin olmadığın, benim yandığım,
sesini hiç duymadığım…
Bak! çizebiliyorum sessizliği,
O, sadece bir nokta.
Rafta asılı özlemler çokluğundan,
Sürgülerini çekiyorum kalp kapakçıklarımın.
Böylece, gömmüş oluyorum, sesimi sessizliğe.
Sonunda, bu sabah anladım!
Ruhunun atlasından kurtulmam için,
Bakmamam gerek pencerene.
Yüzündeki tebessümün aklıma düşürdüğü,
Hayalin çizgisinde, kıvrımı ellerimde!
Peki…
Dolaşan ellerim mi?
Ruhumun zerresi mi?
Hissede bilirmisin,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!