Açıklamalar:
cc.
olayın arkaplanı ve şiire bir nevi bir ilham açıklamaları:
1.Lostromo: ticaret gemilerinde tayfaların başı. 2.Punç: (bileşimindeki beş madde nedeniyle Hindu dilinde beş anlamına gelen ‘panç’tan.) çay, şeker, tarçın, limon, ve romun ya da kanyak gibi damıtılmış bir alkollü içkinin karıştırılmaıyla yapılan bir içki. 3.Borda: Su kesiminden yukarıda kalan kısım. 4.Pruva: geminin veya sandalın ön tarafı, baş bölümü. pupanin tersi.5.Gemi kaynıyor terimi.: geminin batış anı
6.Alabanda: Bordanın iç kısmı veya dümenin 35° ye kadar basılması... 7. İskele alabanda: dümeni sonuna kadar iskeleye çevirme.. dümeni 35 dereceye kadar sola çevirmek 8.Aborda: Bir teknein diğerine veya bir iskeleye yanaşması. 9. Ağır fırtına: Ağır Fırtına Yüksek dalgaları oluşturan, uzun ve tepeleri öne doğru devrilmeye başlayan, deniz üzerini beyaz köpüklerle kaplatan ve saatteki sürati 48-55 mil olan rüzgar. 10.Açık deniz: Kıtalar arasındaki büyük denizlerdir. 11. Sanck ve iskele: gemilerde sancak tarafı iskele tarafına göre kıdemlidir. açıkta gemi komutanı, komodor veya daha üst rütbeliler sancak tarafından gemiyi terk ederler. Sancak: Bayrak veya teknenin sağ yarısı, sağ tarafı... Sancak alabanda: Dümenin sancak tarafa doğru en çok basılabilmesi için verilen emir... 12.Flama: Üç köşeli sancak... 13. Bandra: Milliyeti gösteren sancak... 14. Orsa: Yelkenleri elden geldiği kadar rüzgarın estiği tarafa yaklaştırarak seyretmek. (Orsasına seyir) ... 15. Pupa yelken: bir seyir cesidi... yelkenlinin ruzgari tam arkasina alarak gitmesidir. Pupa: geminin arka tarafi.-bocek metamorfozunda bir a$ama. 16. Miço: gemide tayfadan sonra gelen, ayaki$lerine bakan kisi.
17.Başkasarası:Asıl güverteden yüksek olan güverte.Geminin baş ve kıç tarafında olmak üzere iki tanedir. 18:Küpeşte: kayiklarin gövdesinin en ust kismini cepecevre ceviren, gövdeden biraz daha kalin kesim
Pikaresk: Pikaresk roman geleneği: İngilizce picaro roman, alt tabakadan serüvenci birinin bir toplumsal ortamdan bir başkasına savrulup duruşunu, bu arada başına gelen çeşitli olayları, gene kahramanın ağzından veren türdür. Pikaro, geleneksel yaşama tarzına tepki gösteren, ahlaki değerlere sırt çeviren biridir; toplumun sosyal katmanları arasına yollanmış bir sondaj aracı gibi bir şeydir o. Yerleşik, sınıfsal toplum yapısına alt katmanlardan gelen bir tepki olarak da okunabilecek pikaresk roman, 18. Yy’ın ortalarına doğru gerçekçi anlatımlar karşısında bir bakıma eleştirel ve eğlendirici işlevini yitirip gerilemeye yüz tutmuştur; Pikaro, başıboş sürüklenir, olaylar arasında, bugünün deyişiyle bir kamera gibi yol alır; onlardan etkilenmez; kişiliği ile olaylar arasında etkileşim aramak boşunadır, oysa Crusoe, doğal çevresinin ortasında, birey-çevre ilişkisinin etkileşim ağında, hem kendini hem de çevresini dönüştürür.
Robinsonad: Bu adla tanımlanan roman türü adını Daniel Defoe’nin Robinson Crusoe’sinden alır ve kendinden önceki ada edebiuayını simgesel olarak kapsayan bir kilit nokta olmakla birlikte, gelecekteki ada edebiyatının da bir öncüsü konumundadır ve doğal olarak, önceki bu tür edebiyatla sonrakini bağlar.akın
Robinson Crusoe ve Daniel Defoe üzerine kısaca: Rousseau’ya göre, Robinson, emek üzerinden duygu ve yeteneklerini geliştirirken temel bilimsel yasaları, doğanın zorunluluk yasalarını da öğrenmektedir… (Kitapları; 3 ciltlik ‘Boydan boya Büyük Britanya gezisi’, 2. Kitabı Moll Flanders, son kitabı Roxanna, ingiltere’de hizmetkarlara nasıl davranıldığını incelediği kitabı The Great Law of Subordination Considered (1724) … Irk ayrımının geçersizliğini savunduğu nükteli şiiri The True-Born Englishman (Safkan İngiliz) , 1701. Vb. siyasi gazetecilik, hiciv yazarlığıvs.
Açıklamalar kısmında, geminin bölümleri açıklamaları ve cümlenin sonuna adımı getirdiklerim hariç; açıklamalardaki bilgiler ‘bordo siyah, robinson crusoe romanı ön sayfalarından derlenmiş olup, geminin bölümleri (terimler vs) eksisozluk ve http://denizcilik.terimleri.com dan, http://www.sgk.tsk.mil.tr/baskanliklar/istihbarat/denizci_dili/dd/denizcidili_alt.htm dan, gereğince, derlenip düzenlenmiştir..
Esaslı bir link: http://cografyadersanesi.blogcu.com/magara-olusumu_4225029.html
-
Romanda ilgimi çeken üç örnek bölüm aldım, okurların ilgisini çekebilir (parantez içi düşünceleri not tuttum ara ara burada) :
1
“….Bu durumda birkaç şeyi göz önüne almamın benim için daha iyi olacağını düşündüm. Birincisi, bulacağım yer sağlıklı ve bir temiz su kaynağına yakın olmalıydı. İkincisi, güneşin sıcağına karşı korunaklı olmalıydı. Üçüncüsü, insan ya da yırtıcı hayvanlara karşı güvenli olmalıydı. Dördüncüsü, Tanrı bir gemi gönderirse, kurtulma şansımı kaybetmemek için denizi gören bir yer olmalıydı; henüz bütün umudumu kesmek istemiyordum çünkü.
Bu koşullara uygun bir yer ararken, yüksek bir tepenin eteğinde küçük bir düzlük buldum. Tepenin bu düzlüğe bakan tarafı, yukarıdan üzerime gelebilecek tehlikeleri engelleyecek bir ev duvarı gibi dikti ve bu kayalığın eteğinde mağara kapısı gibi bir oyuk vardı, ama aslında bu oyuk bir geçide veya mağaraya açılmıyordu.
Çadırımı bu oyuğun hemen önündeki yeşil düzlükte kurmaya karar verdim. Bu düzlük aşağı yukarı yüz metre genişliğinde, iki yüz metre uzunluğundaydı ve kapımın önünde yeşil bir çimenlik gibi uzanıyordu.Ucundan da her yandan eğimli bir şekilde deniz kıyısındaki düzlüğe iniliyordu….” (Bence bu anlatımlar, öyle ya da böyle bir cennet tasviri gibi…) s. 104
2
“….karadan uzak kaldığım süre boyunca bazı endişelerim vardı, en azından birileri gelip karadaki yiyeceklerimi yiyebilirdi. Ama geri döndüğümde bir ziyaretçim olduğuna dair herhangi bir ize rastlamadım., yalnız sandıklardan biri üzerinde yabankedisine benzer bir hayvan oturuyordu. Ona ilerlediğimde biraz öteye kaçtı ve sonra kıpırdamadan orada durdu. (buraya kadar bile, bir hissiyat verdi, ve sonra dvm ediyor) Çok sakin ve kayıtsız oturuyor, sanki benimle tanışmaya karar vermiş gibi yüzüme bakıyordu. Silahımı ona doğrulttum, ama bunu anlamadığı gibi bir de silaha karşı son derece ilgisiz kaldı, kaçmaya bile yeltenmedi. (burada ben de heyecanlandım ve o yabantavşanını kurtarmak istedim, :) ama dvm ediyor) Bunun üzerine ona biraz peksimet attım, yiyeceklerimin kısıtlı olmasına rağmen yine de onun için küçük bir parçasını feda ettim; o da yaklaşıp peksimeti koklayıp yedi, daha verecek miyim diye baktı, belli ki hoşlanmıştı. Buna sevinmiştim ama daha fazla veremezdim, o da yürüyüp gitti….” (Burda, Robinson’un yabantavşanına silahı doğrultmasından itibaren onu bir barbar olarak niteleyebiliriz, bu adaya düşse bile. Ne var ki yabantavşanına dair tüm bu detaycı gözlemsellerinin yüreğe uzandığı bir nokta olduğu gözüküyor, o da peksimeti yemesinden duyduğu sevinç. Öldüren biri sevinebilir mi? Bu soru sorulmalı toplumsal… Burda Robinson bu hayvanı öldürmüyor, ve yediği peksimetten de sevinebiliyor. İlgimi çeken bir noktaydı) s. 99
3
“….Gece için ne yapacağımı ya da nerde yatacağımı bilmiyordum; çünkü beni parçalamaya kalkacak yırtıcı bir hayvan olup olmadığını bilmediğimden yerde yatmaya korkuyordum….” s.97 (Burada çok ilginç şeyler fark ettim; öyle ki, cümlenin ilk parçasındaki ‘nrde yatacağını bilmemesi’ni ‘çünkü’ ile bağlarken ‘ilk cümle parçasını, yırtıcı hayvanlardan korkutuğyla’ açıklamaya girişmesi hayli ilginç, şunun için: 2 cümlecik arasında tam bir bağ yok gözükürken, Daniel Defoe’nin düşüncelerini kendisi nasıl anlıyor, yansıtıyorsa okuyucunun da aynı hünerle anlayacağını sanmış olması bence. Bu da, her şeye karşın, bir çeşit saflığın göstergesi olabilir. Çok ilginç.)
Ayrıc. Romanı okuyanlar için diyorum, Robinson’u köle edenlerin yanındaki küçük bir çocuk var, onla yardımlaşa kaçıyor ilk etapta Brezilya’ya, o çocuğun konuşmaları da çok safça belirtilmiş.
Akın AkçaKayıt Tarihi : 28.11.2008 03:11:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Akın Akça](https://www.antoloji.com/i/siir/2008/11/28/ada-kumsali-aciklamalar.jpg)
hayat yaşamaya devam ediliyor..
teşekkür ederim can abim.
sevgiler umudasevda. günlerin güzel geçsin.
Gel de anla, çıkabilirsen çık işin içinden...
TÜM YORUMLAR (4)