Ada kumsalı-2 Şiiri - Akın Akça

Akın Akça
1865

ŞİİR


3

TAKİPÇİ

Ada kumsalı-2

bb.

'Köreldi kollektif bilincim,
belki de kasım 18'le doğanın kasım 18'le göçüşü bu.
Emin değilim çoğu insanın insan olduğundan,
o yüzden kollektiflikte güvenilmezim
-diğer konularda güvenilirim-
hiçbir zaman bir gruba,
bir toplumsal oluşuma girmek istemiyorum.
İstemediğim şey konusunda
başarılı olma hüviyetim yok.
Çok istediğim bir şey için
sonuna kadar gitmek gibi var bir huyum
İnsanları şu istemedikleri bir şey konusunda;
hiçbir isteğim yok o yüzden
toplayıp bir etme hususunda.
Arıcılık, çiftçilik, bireysel ekicilik,
fırıncılık, adalet şövalyeliği;
işte, böyle tedricen arıtılıyor rafine,
kör kuyudaki gözlerin açılıyor uyum!
Çıkarcılık, saman altından su yürütme,
içten pazarlıkçılık, safsata maskeler kuşanış
ve utanmadan dışa da yansıtma günümüzde
Tarih tekerrürlerden ibaretse de
değişen şekil oluşumları, tavırlar
olanca bekleyişiyle duruyor önümüzde;
aynı düzlemlerden bir daha geçmiyor
yörüngesinde güneş sistemi, dönüp dolaştığı.
Hem yumurta hem de tavuk çıkıyor o halde.
İstemeyen insanları üzen kötülerin
ebediyen karşısındayım şeytanın yanında.
Bir kavga verilir tek göz odada
ve arşınladığımız
şu sokaklar boyunca'

Rakımı aldığı ama
bildiği nerden geldiğini
bu düşenlerden sonra aklına,
kendisine yemek hazırlamaya girişti;
yontup hayata diklenmeye esnekleştirdiği,
mızraklık yolunda eğittiği
dal parçasıyla balık avladı...
Bahar gününün akşamüstüsüne
yaklaşan birikintiler sezildiğinde gökte;
rahatlamalar çakacağını anladı
komilonimbüs bulutlarında.
Yeryüzünde sıkışan bunalma
dolulara sebep oldu hızla düşen;
üstüne bir de bulutlar çarpışmaya başaldı:
yıldırım boşalması oldu,
ardından da şimşekler görüldü…
Arkasındaki sıradağlarda;
bazenleri hep gittiği
kendince yüksek bir noktaya başladı tırmanmaya,
mümkün mertebe.
Kovuk gibi bir mağra yapıdan
içeri uzandı, ellerini başladı ovuşturmaya.
Yıldırımlar düşmeye başladı çevresine,
çok sayıda ve akıncılar gibi.
Ne zaman gideceğini hiç düşünmemişti
bu adaya düştüğünden beri.
'Yalta-Kırım'daki o dev ahşap şarap fıçıları..' dedi;
'..girebilseydim onlara,
yüzebilirdim de şu denizde...'
gök yarılıyordu.
Aşığın ötesine
sadeleştirme-sınıflandırma
uygulayışında doğa düşkünü
Linnaeus'un, Linnaeus'un
suya bakan nergis çiçekliği;
sevinmek içindir, o, çiçeklere aşk verdiği
botanikçi çardağı
yeşil yaprak yataklar: Biciko!
sen ne aşığına kaldıramayacağı yükler yükledin,
ne de bakanlara inanılmazı sezgilettirdin;
olan biten olağan mucizedir..
İçinde bulduğu şiir kağıdıyla
oturur buldu kendini bir serada,
sudan gelen boş şişenin:
Bir cam ev var, o sera, belki az alaturka,
ve içerisi boş ve dışarısı
ama her an biri gelecek gibi,
dışarıda var rüzgar.

Yaprak rüzgarların aldığı eller
aşağıya dek taşıdı onu,
bu adanın kumsalına.
Başladı orda izlemeye gelenleri,
dalgaları, ve köpüklerini;
bunun haricinde gelen şey yoktu.
Gök gürültüsünden önce yayılıyor
ışığın simgesel şimşeği, yıldırımın ardıl öncüsü:
Mağma yol alırken volkanik yanardağdan,
lavlar halinde belirir yıldırım
şimşekler şekline dönüştüğünde
dev hortumdan bunalan burgaçlar.
Kaldırmıştı gök yeryüzünü gözleri önünde,
şimdi elektronlarından sıyrılan çekirdek
atomun organizmaya girmeyen
virus yapısında destekliyor oluşumu;
Şeker hayalet Casper
rüyaları uykusunda görmedi…
Ve aradaki rengahenk iristen geçerek
daha büyüyor, büyütüyor kendini mercek;
O ki, ateşi yakmıştı
bu adada ağır aksak..

Akın Akça
Kayıt Tarihi : 25.11.2008 05:06:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Akın Akça