Bazen kendi kendimize çekilmez kılıyoruz hayatı.
İnsana bahşedilen üstün ve güzel meziyetlerin yanında zaafımızı da barındırıyoruz içimizde.
Zaaflarımıza dair bugüne kadar çok şeyler söylenegelmiştir, kaldı ki birçoğunun adı da konmuş durumda.
Güçlü bir iradeye sahipsek ya da akılcı düşünürsek bu zayıf yönlerimizi yok edemesek bile kontrol altına alabilmemiz mümkündür.
Bana göre en vahimi sahip olma duygusu.
Bu öyle bir duygu ki; sanki var olan her şeyin aslında kendi hakkımız olduğunu ve bunun başkaları tarafından gasp edildiğini düşünürüz.
Kendimizi diğer insanlardan müstesna kılarak, onların sahip olduğu kariyeri, zenginliklerini, hoş kadınlarını vs. kişiliklerinde ve ya fiziki görünümlerinde bin bir türlü kusurlar üreterek bu varlıkların onlarda hiç de şık durmadığı kanaati oluştururuz.
Çok da matah bir insan olmamakla birlikte kendi kendimizi yücelterek bilmem o kaçıncı rakımda yapayalnız kalır ve kıskançlığımızla boğuşur dururuz.
Empati yapabilsek, o insanların da tıpkı bizim gibi düşündüğünü ve sahip olduklarını yeterli görmediklerini anlarız.
Aslında bu, elmanın kendi yiyip bitiren kurdu yine kendi içinde büyütmesi gibi bir duygu…
Hal bu ki düşünecek olursak, bizim sonsuz arzu ve isteklerimizin yanında, sahip olmayı istediğimiz kavram ve varlıkların ne kadar da sınırlı olduğunu görürüz.
Hepimiz, Yunus’laşmayı başarıp “Mal da yalan, mülk de yalan” diyemesek de, var olan değerlerimizle yetinmesini bilmeliyiz.
Sahip olduklarımızın güzel taraflarını büyütüp, bunların ötesinde her ne varsa boş ve değersiz olduğu düşüncesini geliştirip büyütmeliyiz.
Kısacası, eskilerin deyimiyle “Kanaat en büyük hazinedir”
Sami BağcıKayıt Tarihi : 11.8.2009 15:53:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (1)