Yaşadığımı işitmek istiyorum
Bir ses uzaktan yakından ya da içimden
Düşen yaprak örneğin
Kağıt hışırtısı olsun
Ya da eski tahtaları içten kemiren bir kurdun çıtırtısı
Bir inilti derinden
Damlayan su
Kara gözlüm bu ayrılık yetişir,
İki gözüm pınar oldu gel gayrı.
Elim değse akan sular tutuşur
İçim dışım yanar oldu gel gayrı.
Ayların sırtında yıllar taşındı,
Devamını Oku
İki gözüm pınar oldu gel gayrı.
Elim değse akan sular tutuşur
İçim dışım yanar oldu gel gayrı.
Ayların sırtında yıllar taşındı,
Sinan Atik bey kardeşimin söylediklerinin büyük kısmına katıldığım gibi "Çöl Şulesi" rumuzlu kardeşimizin de dediklerinin bir kısmına katılıyorum ve netice olarak şöyle diyorum; Aziz Nesin kendi ifadesiyle ömrü boyunca kendisinin kim olduğunu bile bulamamış ve kendi isteğiyle soy adını "NESİN" olarak değiştirmiş olmasına rağmen bu milletin-Türk milletinin- "YÜZDE DOKSANI AHMAKTIR!" diyecek kadar da haddini aşmış rotasını şaşmış zavallı bir sözde edebiyatçıdır. Çünkü onun kitaplarında bile edebi ifade bulmak gayet müşkül iken sol kesim tarafından şişirilmiş ve kendisine sahte bir şöhret bahşedilmiştir. Peki bunun müsebbibi kimdir veya kimlerdir? Elbette ki başta onu devlet okullarında bu hale getiren öğretmenleridir. Malum onların okudukları dönemlerde öğretmenlerin büyük çoğunluğu ilk okullarda bile çocuklara Allahsızlık dersi veriyorlardı ve kendilerini tasdik eden masum çocuklara da şeker ikram ediyorlardı. Bu şahsın babası "Rufai" tarikatına mensup birisiydi ve Aziz'i onların dergahlarına tekkelerine göndererek tarikat dersleri aldırmıştı. Aziz'in kendi beyanlarına göre oralardaki akla mantığa ve gerçek dine uymayan bir kısım saçma öğretiler de onun şirazeden çıkıp dinsiz olmasına vesile olmuştur ki doğrudur. Çünkü bu tarikat illeti benimde tam kırk yılımı çaldı. Ne zaman ki Kur'an ve sünnete dayalı gerçek İslamla tanıştım o zaman ufkum aydınlandı ve gerçek bir Müslüman kimliğine kavuştum. Allah neslimizi her iki tehlikeden de-ateistlik ve tarikat sapıklığı- muhafaza etsin amin!
Başarısı mizah öykücülük üzerine yazdıklarındaydı. Edebi değerine atıf yapanlar bu nokta üzerinde dururlar . Şiir yan dal . Dolayısıyla zayıf.
Keşke bir çeşme yaptırsaydı yaşadığını hala hissederdi!...
Düzeltme: evlenmek üzere anlaştığınız kadınlar.
Şunu da ilave edeyim ki eski zamanlarda bazı insanlar mal mülk ile ilgili yetimlerin mallarını korumak konusunda velisini görevli (yetkili) kılmış yuce Allah. İşte peygaberimiz sonrası asırlarda bahsettigim bazı insanlar çok açık bir hataya duşerek bu ayete kıyaslama yapıp çocukları velileri evlendirebilir demişlerki bu ayet sadece onların mallarını korumak idare etmek ve buyuduklerinde teslim etmekle ilgilidir.
Bir kardeşimizin yorumu üzerine
İslam kolelik ve cariyeliği bir anda kaldırmamıştır. Büyük ihtimalle köle ve cariyelerin bir anda ayakları üzerinde duramayacakları için. Ancak dondurmuş
zamanla sona ermiştir.
Şoyle ki: Savaşta esir aldıklarınızı (köle ve cariye) ya fidye alarak yada karşılıksız serbest bırakın der ayette yüce Allah.
Yani köle cariye yapmayı haram kılmıştır
İkinci eleştirisi hırsızlık ve devlet malını çalmak büyük günah kabul eder dinimiz verilen ceza malum. Peygamberimizin bir kişinin cenaze namazını kalmadığı rivayet edilir. Çünkü o kişi devlet malından çaldığı için.
3.eleştirisi 6 yaşında kız çocuklarının evlendirilmesi böyle birşey islama kurana kesinlikle aykırıdır. Böyle hüküm uyduranlar var ancak afedersiniz halt edi
yorlar.
Kuran da yüce Allah buyurur ki evlenmek üzere anlattığınız kadınlara mihirlerini ödeyin buyurur. Çocukla anlaşma yapılamayacağına göre ve kadınlar dedigine göre çocukla nikah yapılamaz.
Burası bir şiir ve edebiyat sitesi. Yayımlanan şiirlere bu noktadan bakmak gerekir. Yoksa antoloji yöneticilerinin şair ve yazarları ne takva ne de kişilik yönünden değerlendirmeye açmak gibi bir niyetleri olduğunu sanmıyorum.
İnsanlar, hayat tarzlarına ve inançlarına aykırı buldukları şair ve yazarlara katkıda bulunmamak adına kitaplarını almayabilir, onların yazdıklarını okumayabilir ve hatta onları yok da sayabilirler. Tabi bu tutum Mina Urgan Necip Fazıl örneğinde olduğu gibi çok basitçe görünecektir. Ancak kişinin yazdığını okuyorsak ve burası bir edebiyat sitesi ise kimliğine, kişiliğine aldırmadan eserin hakkını teslim etmeliyiz. Yazarın inancı ve inançsızlığı Ahiret Günü Allah ile kendisi arasındaki meseledir.
Şiire gelince, Aziz Nesin'in daha güzel şiirlerini biliyorum. Keşke onlardan biri günün şiiri olarak seçilseydi.
Maalesef ki o şahıs adam gibi adamlık iddiasında asla bulunmamış ve kendisi bile 1983 yılında bir dergiye verdiği röportajında aynen şöyle demiştir; "BENİM NESİN SOY İSMİNİ TERCİH ETMEMİN SEBEBİ ONCA YILDAN BERİ KİM OLDUĞUMU BİLEMEMEM VE BULAMAMAMDAN DOLAYIDIR. ÇÜNKÜ YILLARDIR KENDİ KENDİME AZİZ SEN NESİN DİYE SORAR DURURUM?" .Ayrıca yine kendi itirafıyla onu babasının bile evlatlıktan ret ettiğini ve kendisiyle olan diyaloğunu torunlarının hatırı için devam ettirdiğini ayni mülakatında dile getirmiştir.Biz buna rağmen onun kimliğine değil ne dediğine ve şiirindeki manaya bakarız ve de bakmamız lazımdır lakin şiirinde de öyle ahım şahım bir mana bulmak söz konusu değil. Sıradan ve adiyattan şeyler vesselam.
Allah-cc- kitab-ı keriminde kendisine hasımlık edenlerin sözlerine de yer vermiştir ama takdir etmek için değil onların batıl ve gayr-i mantıki olduklarını nazara vermek ve onları yermek için vermiştir sayın Bamedi.
Evet; bir şeyi kimin söylediğine değil o kişinin ne söylediğine bakmak yani muhtevadaki mana ve kaliteye bakmak lazımdır. Şiire o mealde baktığımız zaman da muhataplarına ders olacak bir mahiyet arz etmediğini ve bilinen sıradan şeyler içerdiğini görmemek mümkün değildir. Yani malumu ilam kabilinden şeylerdir vesselam.
Yaşadığımı görmek istiyorum
Bir ışık uzaktan yakından ya da içimden
Sesindeki pırıltıya
Gözündeki ışıltıya benzer
Bir kibrit çakımı
Bir yanıp sönse yeter
Sabahın yağan toz mavisi göğsünde çıplak
Ya da gün batımı pembesi dudak
Bir yıldırım hızında çizilsin
Bir şimşekçe yazılsın karanlığım
Bir fener ki uzaklığı bilinmeyen
Bir yıldız parlayıp sönen
Dişlerinin aydınlığını
İçimdeki mağaralarda besler büyütürüm
Her ne olursa olsun bir ışık
Yeter ki bana ispat etsin yaşadığımı
Ölürse kalp boğulur insan ve hep acıdır tattığı, kokladığı, işittiği.
Ölürse kalp (yok olursa iman) acı çeker insan ve ona ne kadar da acır inanan insanlar.
Kalp ölürse hayat zehirlenir ve insana acıdan başka ne verir.
Ben bu şiirden bunları hissetim dostlar. Herkes başka başka şeyler hissedebilir bilemem.
Bu şiir ile ilgili 13 tane yorum bulunmakta