ACI ŞİİRLERİ

ACI ŞİİRLERİ

Mehmet Çobanoğlu

Yine tanklar, toplar çıktı alaydan
Karar alınmış bir kanlı saraydan
Fakat ateş akıyor sağdan, soldan
Yüreğe acı düşmüş can yanıyor

Her yer yangın her yer yine dumandır
Halk ayağa kalktı bu bir isyandır
..

Devamını Oku
Vahdet Mehmet Güneş

ne kadar zaman bilmiyorum
bu sevgi seni istemekte
yoksun ama nerede
seni bekleyeceğim gelmesende
aynı sevgiyle ve özlemle
biliyorum gelmeyceksin sinem ağlaycak
gezeceğim Güney şehirleri
..

Devamını Oku
Yasemin Kurt

Gecenin geç bir vakti.Karanlık bir tül misali çöktü üstüme.Tek yürek çarpıntısı var odanın içinde.Oda benim kalbimin inleyen sesi.Şöminemin alevi gittikçe sönmekte.Üşüyorum sensizliğin yüreğinde.Sen gittiğinden beri yaşamıyorum inan ki.
Sevginin bedeli bu kadar mı acı ödenir sevgilim.Afet ve dön geri bebeğim.Sana ihtiyacım yok derken yürekten söylememiştim.Kızgınlığın,kırgınlığın görünmeyen tokatlarıydı sadece sözlerim.Şimdi sensizlikle biçareyim.
Yok olan zaman değil sanki benim.Hatalarımın bedelini ödemekteyim.Sabreden sendin,Ben ise kıymet bilemedim.Küçük dağların efendisi benim sandım inan ki.Seviyor,beni terketmez diye inandırmıştım o gurur dolu kalbimi.Meğer yalan olan benmişim.Şİmdi bu köhne sarayımda sensizlikle gelen her güne isyan ederim.
İşte gece iyice üstüme çöktü.Damarlarımda sensizlik gezinmeye başladı.Her gezinti bir kırbaç darbesi yermiş gibi acı vermekte.Hiç mi sabah olmaz bu bedende? Hiç mi afetmez beni yüreğin?
İşte sabahın ışıkları vurdu bedenime.Büzülmüş kalmışım yerimde.Uykusuz gecelere bir imza daha attım yine.Sensizlik uykuya daldı seni bekleyen yerde.
..

Devamını Oku
Mehmet Bozdoğan

Sevgisizlik acıdır bunu anlamak
Sevipte sevilip eller için yıkmak
Değer verip değerini anlamamak
Anlayış beklerken zulüm ne acı

Bir ömür isterken geceye sığındık
En güzel duyguları biz paylaştık
..

Devamını Oku
Elazığlı Mustafa Kaya

..görebileceği kadar bir mesafeden balıkçı sandalında olanları düşündü çekilen bir balık ağının içindeymiş gibi dört duvar arasında sıkışmış hayatlar için ne söylenebilirdi ki dedi,sır gibi taşınan yaşanmışlıklar belki bir derviş sabrıyla hapsediliyordu belki de acıların boşuna olmadığına inanılan bir teslimiyetin devamıydı bu bir insan yalnızlığıydı, hafif esen rüzgar boğazın sularını buruşturuyor balıkçı sandalı bir görünüp bir yok oluyordu başlangıçta gün tuğçe için bomboş bir ayna gibi geliyor daha sonra son yağmur bulutlarının geçişine benzer sabah aydınlığını seyre koyuluyordu perdeleri çekip şehrin bu erken temiz kokusunu açık penceresinden içine çekmeyi alışkanlık yapmıştı geceden yağmur yağmış olmalı dedi yağmur damlaları tesbih taneleri gibi birikmiş pervazlara ve kuşlar hayatın varlığını hissettiren yaşama sevinçlerini artıran ötüşleri ile insana unutturuyordu yalnız olmadıklarını bugün hafta sonu dedi giyinip kuşanıp dışarı attı kendini bir yere yetişecek gibi yürüyüşlerindeki acelecilikten bir türlü kendini alamıyordu “..İşte bugün bir caddeden daha geçtim Beşiktaş’da bir ay önce bıraktığım renkteydi Beşiktaş “ diye içinden geçirdi insanların dünyasına merak salmış gibi her sese ve birikmiş kalabalığa kulak kabartıyor daha sonra kenarından geçiyordu aklına gelen her ihtimalle vedalaşıyordu “..canım acımıyordu eninde sonunda şafak söker derler geceden başka nerede bekleyebilir ki insan bu aydınlığı,kendi gecesinde kayan bir yıldız gibiyim sahte söze takılan var mıydı benden başka acaba? ..” kafasına hafifce vurur gibi yaptı mı yapmadı mı bunu söylenirken ama kendi kendine konuşması güven veriyordu ona,kaçıncı sokağa giriyordu beşiktaş’da kaç kez belki aynı caddeden yürüyordu Nüzhetiye cad.de dolanıp durduğunu gördü oysa yıldız cd.nin her zaman kendisine seslenir gibi boğazın sularına benzeşen akışı daha heyecan verici geliyordu oraya geldiğinde hiç beklemediği telafuzunda bile içine kapandığı düşünceler kaplıyordu ruhunu yine o düşüncelerin biri işte “..oysa aşkı ararken kendini kaybedenlerdendim ben! .aşk derindir..aşk serindir..aşk seninle olmaktır sevgilim…” gülmek geldi içinden hiç hazır olmadığı cümleleri kurarken fakat ne mümkün konuşacaktı kendi içinden yürümeyi anlamlı kılıyordu çünkü gülkurusu rengi parmaklarına baktı oje sürmemişti bugün gözlüğünü düzeltirken fark ettiği parmaklarını seviyordu düzenli kesilmiş tırnakları,eli ile son derece uyumluydu parmakları bomboştu herhangi bir takı takmayı bugüne kadar istemedi bu biraz hayretle karşılanabilir ama ben farklıyım dedi alışılmış yaygın sık görülür şeyler dışında kalmak kendisine ince bir mutluluk veriyordu,bazı arkadaşları gibi hayata asla küskün ve umutsuz değildi her şeye sahip olmasına rağmen işte hayat böyle bir şey dedi kimi az şeylerle kanaat ederken yol alır kimi de çok şeylere sahip olmasına rağmen bunalım ve buhranlarından kurtulamaz.Bu arada yolu adı kadar güzel ıhlamur kasrı’na düştü bu mekana bayılıyordu muhteşem bir tarih ve medeniyet inşa eden böyle bir kültürün evladı olduğu için gurur duyuyordu Çırağan sarayı önünden geçtiği zaman da benzeri duygularla dolu olsa da böyle mekanları muhteşem görüyor masalımsı buluyor ilgi ve merak içinde ruhunda heyecanlar yaşatıyordu...
...Şu modern,kent dayatmacı yaşam biçimi,taş binaları arasına sıkışmış hayatlara nasıl nefes aldırıyordu,ah giderek değişen ve yozlaşan değerlerimizle birlikte hayatları mutsuzlaştıran yaşam biçimleri insanı en kimsesiz en hırpalanmış durumlara düşürüyor diye iç geçirdi sesini yardıma çağıran birileri varmış gibi sürekli konuşuyordu tuğçe evet bu gezinti bu kendisiyle iç konuşma iyi geliyordu çerçevesi kırmızı gözlüklerine dokundu ondan güç alır gibi sık sık derin nefesler alıp veriyordu,dolma bahçe sarayının önünden geçiyordu ağaçlara tünemiş kuşları gördü ötüşerek kendi hal lisanları içinde coşkunluklarını insanlara duyurmaya çalışıyorlardı bir kuş ise kaldırımda geziniyor ileri geri tekrar baştan alıyor hareketlerini meğer minicik daha yeni tüylenmiş yavrusu yuvadan düşmüş onun üzüntüsü içinde bir müddet acı ile kaldı durgunlaştı dağılmış ve parçalanmış aile,insan ve toplum görüntülerini aklına getirdi böyle acılar içinde ve altında çoğu kez yorgun,hem müthiş yorgun olunduğu gerçeğini şehrin her köşesinde görüyordu,Dolmabahçe camisi önündeydi duygularını yokladı ilk kez bakıyor gibi adımlarını yavaşlattı taşın ve mermerin nasıl olur da bu kadar insana huzur verici oluşuna hayret ediyordu hangi mabedin önünden geçse ilginç olduğu kadar gizemli bir etkileşim yaşıyordu bunu sürekli hissetmese bile dikkatli ve isteyerek gözlemlediğinde ruhunun güzellikleri çiçekleniyordu bu çerden çöpten dünyaya rağmen,durduramadığı iç konuşma yine başlıyordu “..seni senli yerleri terkettikten hemen sonra affettim ben..aynı şehirde hissettiğim nefesini soluyamadığım anda..bazen hasretlik nelerin farkına vardırıyor biz insanlara...düşünüyorum düşünüyorum ne kadar özleyebilirim diye? sanırım ben kadar..” bunları düşünür olmasından utandı birden keşke yazabilseydi bir yerlere aklında nasıl tutacaktı şimdi eve döner dönmez hemen kağıda dökmeliydi nereden nasıl geliyordu bunca güzel hisli hoş güzel sözler bilmiyordu eli ile gözlüğünü düzelterek düşünen adam heykeli gibi bir an durdu, başını kaldırdı iki taraflı ağaçlı bir yoldan geçiyordu “..ve her renkte biraz ondan var.. işte, sevince olur böyle..gün batımının turuncusunda..gecenin siyahında..sabahın beyazında..semanın mavisinde ve aşkın kan kırmızısında ayrılığın zehir karalığında hep ondan vardır biraz.. “bu sözleri kesik kesik mırıldanırken bir taraftan düşünüyordu demek insanoğlunun hiç peşini bırakmayacak en etkili duygu sevgi kavramıydı,sahile gelmiş boğazın mavi tuzlu suyunun serinliğine heyecan ve duygularını seriyordu sabahtan beri kendini huzurlu yapan iyi doğru güzel işlerin üzerinde olduğunu hissettiren gerçeğin belki de bu şehrin manevi ve tarihsel dokusuydu Beşiktaş iskelesine gelmişti iskeleye önce eyüp vapuru yaklaştı daha sonra Üsküdar vapuru geldi.Martılar havalanıp konuyorlar balıkları yukardan bu şeffaf suda çok daha iyi gördükleri ortadaydı kendini onların yerine koydu bu karmaşık kaos dünyasında balıklardan biri gibi hissetti kendini şu şehirde bunca iyilerin yanında çokca kötülerin olduğunu her an herhangi bir bilinmez sıkıntının içinde kalabilirdi felaketlerin nerede nasıl beklediğini bilemezdi bir çok değerlerin eskisi gibi günümüzde devam etmediğine üzüldü “..değişen biz değiliz diğer şeyler..anlamını o gittikten sonra yitiren değerler..onsuz anlam buldurmaya çalıştığımız hayatımızdır değişen.. ancak onun yokluğundaki yaşadığım değişime göz yumdum ben..kayıplarım çok elbette şimdi bakıyorum da.. işte zamanın getirileri..pardon götürüleri demek daha doğru..ah nerede şimdi o güzellikler..“diye düşündü jetonu atıp vapura binmek için hızlandığında aklında tek duygu düşünce vardı okumak ve yazmak düşünmek ve başarmaktı.Martılar bu şehirde insana ne kadar cana yakınlar güvercinler kadar insana yakınlar vapur hareket ettiğinde gözlerini kapadı istanbul’u dinlemeye koyuldu doğanın yakından ve uzaktan gelen sesleri en güzel melodiler gibiydi kah açıyordu gözlerini kah kapatıyordu ve İstanbul her hali ile ruhunu kuşatıyordu aklına müzik dinlemek geldi kulaklarına gelen ilk şarkı göksel söylüyor “.. sevmesini bilmiyorsan bakma sakın gözlerime/ mutlu olmak istiyorsan inan inan sözlerime /yok yok yalan deme sevgi denen o gerçeğe/ sevmek acı gerçek acı benzer birbirineee…/ ah tekrar dinledi aynı şarkıyı daha önce hiç bu kadar güzel olduğunu fark etmemişti güneş bütün parlaklığı ile boğazın mavisi üzerinde dansını yapıyordu..


03.12.2012/Beylerbeyi
..

Devamını Oku
Ramazan Mutlu Doğaner

Marifet gymek değil tacı
Görmek lazım yüreklerdeki yaşı
Zamanın günaha çalışması
Mutluluğun karşısına dikilir acı acı
..

Devamını Oku
Süleyman Vardar

Evin mi bu meyhaneler
Senin mi bütün çileler
Yarın herkes bakıp güler
Dost söylerde acı söyler

Biter bu yalan sohbetler
Geçer kiralık saatler
..

Devamını Oku
Mustafa Yılmaz 4

AZ BİRAZ BEKLEMEK, BEKLEYİŞ BU HAYAT.

BELKİ DE BİRAZ GEÇ KALIŞ.

Oralarda sabah nasıl oluyor, bir de geceler? Ey can.
Seslerimi duyurmak bu yazdıklarım.
Sen duyuyor musun, benimkileri?
..

Devamını Oku
Yakup Icik

"Akrostiş"

Leyla.. adın üzüntü ve sevinç olsa da, aşkla dolusun ya
Ermeyen kalmadı t/adına, bir ben t/adıyorum acı acı adını
Yad ederken adını ah.. cendereler içinde senden çektiklerimi!
Lal-ü Aşk,ı bir ben miyim yaşayan bu dünyada, kimse bilmez ki
Ahımın adıdır Leyla, sen çekmeyecek misin mahşerde bu aşkı?
..

Devamını Oku
Adem Kocakaya

Kimseden yok dünyada vefa
Vefa umup ondan, etme kendine cefa
İnsana olurmu,böyleden şifa
Öğrensin gönülden acı çekenler...

İnsansın sen alma gariplerin ahını
Her kötülüğün sonunda vardır mutlak günahı
..

Devamını Oku
Melis Morsallı

Acı bir düdük sesi duyarız.Bu ses kavuşmalarda da aynı şekilde içimizi sızlatır ayrılmalarda da..El sallarız gidenin arkasından ama gelenin de sarılırız el salladığımız ellerimizle boynuna.Tren istasyonları hep eski albümlerdeki resimler gibidir.Giden ya gitmiştir gelende gidecektir zaten.Birkaç güne sığdırırız ayrılık zamanımızdan onsuz yada onlarsız geçen günleri.Eğer uzunsa yanımızda olacağı günleri sevdiğimizin, bir kaç gün sonra unutur gideriz herşey normale döner.Sonra el sallama vakitleri yaklaştıkça o geride kalan bıraktığımız günlerimize daha nice günlerin ekleneceğini hatırlarız.Rüzgar eser.Eser de yüreğimizdekini de alır savuru verir bazen.Sonra yine gardan el sallamalar.Mavi,siyah bavullar yanyana,küçük çantalar elde.Evden yaptığımız bir kek yanına damağına tat bırakılır.Yolculuk boyunca hatırlanmak üzere.El sallanır yüreklerde yine o acı tren sesi.Kimler kimlerinden ayrılır bakmayız o zamanda.Ara, sor belki mektup yaz diye tembih ederiz.Garın taşı,rayları duyar,duyarda duymayanlara gidipte arayıp sormayanlara duyurmazmı bu vefasız yer vefasız gar.

Yüreğimizden el salladığımız garda bıraktığımız her resim için.........
Haziran 2006
..

Devamını Oku
Hacı Yiğid

Atışma yaptığımız mekân Karalık
Arı soktu biraz avlarken balık
Araç kazası da yaptı ayrılık
İçimize acı koydun NURANİ

Beraberce gittik televizyona
Şiiri okuduk candan yan yana
..

Devamını Oku
Can Çalışkan

Gecenin ıssızlığına olta attım bu sefer
Varla yok arası hayalinden kalma acıları çekiyorum birer birer
Herkes yazmadan önce sevmeyi öğrenir de
En çok bu saatlerde sevmeyi bilmeyenlere heba ediliyor en güzel kelimeler...

Eli kulağındadır,birazdan başlar acı acı şiir öksürmelerim
Kül tablasına bol bol SEN söndürmelerim
..

Devamını Oku
Nizamettin Ergül

Yalan söylerken içten içe mutlu olmak
Kalp kırarken düşünmeden konuşmak
Hırsızlık yaparken dimdik ayakta durmak
Ne Kadar Acı Bir şey.

Dostlara çelme takarken huzurlu uyumak
Haram ile işkembeyi doldururken duada bulunmak
..

Devamını Oku
Hasan Sancak

Uzaklar sıkıntıdır-gurbet kaderin adı
Şu yalancı dünyada-insan bulamaz tadı
Sıkıntının büyüğü-yaşadığımız dünya
Kimi insanlar zengin-çoğu da gezer yaya
Gurbet acı bir çile-canı perişan eder
Aileden ayrılan-hayatını mahveder
Kişiler çeşit çeşit-gurbet çizgimiz ayrı
..

Devamını Oku
Lokman Peler

Bu yürek ne sevgiler ne acılar gördü
Acı çekse de sevse de,
O sevgiydi, o acıydı
sevsem de sevmesem de demedim, diyemem de

Sevsem de, acı çeksem de
o sevgi o acı o yürekte temiz, o yürekte saf
..

Devamını Oku
Bilgehan Emirşanoğlu

Acı

Beklemek, hancer yarasından bile acı!
Bulmalıyım, bana iyi olacak ılacı
Ben hancı, o salına salına, giden yabancı
İlacım, yabancının sol yanında bekliyor...
..

Devamını Oku
Kasım Akçay

Bugün sabah eve geldi postacı
Mektubunuz gel al dedi ay bacı
Asker oldun gideceksin ey Naci
Asker olmak hem tatlıdır hem acı

Akşam oldu çıktım gittim şehire
Gözyaşımı teslim ettim nehire
..

Devamını Oku
Onur Koza

İkimizde istemezdik böyle bir son biliyorum, içimiz öyle acıdı ki bittiğinde söylenecek bir söz bulamamıştık yasaklara yenilmişti sevgimiz… adı yasak olan herşeyi sevdim ben çocukluğumdan beri… sende yasaktın bana ve bir gün bitecekti, ya idam edilecektim bu şuç yüzünden yada müebbet hapse… ikisi de olmadı ama aslında en ağır ceza verildi bana seni benden aldılar, hemde bir daha vermemek, görmemek üzere, gözlerimin içine baka baka, yüreğimin en dibine vura vura, tekme tokat aldılar seni benden…. Hiç bir şey diyemedim onlara düzen bu dediler ben sustum hiç bir şey diyemedim… Ya sonra ben bu acıyla ne küfürler ettim onlara ve sessizce içime gömüldüm senli şarkılardan uzaklaştım, senli sözlerden kaçtım, ama yine yakaladılar beni.. İçimden çıkmayan bir parçan var biliyor musun? Böyle birisinin beni kemiklerime kadar kırıp dövse kan revan içinde kalsam bile çıkmayacak çıkartılamayacak bir şey var içimde senden kalan paramparça onlar, onlar işte seni yazılası yapıyor ve içimdeki bu satırlar ondan bu kadar ağır bir tavır alıyor… şimdi bu acılar, yazılar yerine sarılsaydık olmaz mıydı ya? En güzel yaptığımız şey değil miydi sarılmak… hatırlar mısın ? Aylardan aralık tı senelerden 2013 doğum günümdü ve biz yasaklara rağmen buluşmak için, sen bir yerden kopmuş ben bir yerden kopmuş gelmiştik izmire basmane’de kavuşmuştuk mesafelere aldırmadan sonrasında zaten akşam saatleriydi doğum günümde benimle olmak istemiştin ve olmuştuk da ama sadece 30 Dakika herşeyi alt üst etmişlerdi bizi bizden koparanlar onu bile çok görmüşlerdi bize ama hatırlıyor musun? o gece şehrin ışıkları ortasında onca kalabalığın içinde sana sarıldığımda ağlayarak bu da bize yeter be bi tanem bak doğum günüm yanındayım dediğimde gözyaşlarımı silerken söylediğin bir söz takılmıştı aklıma hala da aklımdan biz hep küçük şeylerden büyük mutluluklar yaratmadık mı? buda böyle olsun ben her zaman seni seviyorum demiştin ve ben sana tekrardan sarılarak seni iyi ki sevmişim demiştim şimdi bunları neden anlatıyorum biliyor musun? Çünkü içimde birikiyor artık, acı çekiyorum ne kadar kendimi kandırsam da acı çekiyorum sana sarılmak istiyorum olmuyor, sesini duymak istiyorum olmuyor, bende kendimi yazılara vuruyorum seni herkes biliyor umudum neden sende kaldı artık herkes biliyor …
..

Devamını Oku
Muhammed Gözübüyük

Ağzı süt kokan,mâsum bebelerden
Gözü yaşlı,yüreği yanık analardan
Aksaçlı,beli bükülmüş ninelerden
Size bir acı haber getirmişem.

Gönlü kırık,küskün babalardan
Ak sakallı,iki büklüm dedelerden
..

Devamını Oku