“Yine seversin kalbim,uslanmazsın ki” diyerek seni avutmak kendimi kandırmak olur biliyorum. Kaç kere sevebildin ki bu güne kadar, kaç kere korlara daldın yaralı yarı canlı çıktın yangınlardan,biliyorum çok değil, her defasın kapatıp kapılarını kendini dünyana defnettin, iyi mi ettin? her seferinde yalnızlıktan bunalıp sonuna kadar açılan da sensin.
Peki hangisini unutabildin yada hangisine kavuşabildin, hiç. Hangisinden bir kesik almadan kopabildin,hangisinin izi yok bir yerlerde ya da hangisinin yarası kapandı, hangisinin isminin duyunca titremiyorsun,hangisinin anıları zaman aşımına uğradı, hiç birinin değil mi? Ne zaman yalnız kalıp birini düşünsen kimliği belirsiz hüzünlerle doluyorsun,ne zaman sigaradan derin bir nefes çeksem sen hatıralar deryasına dalıyorsun ve her seferinde acılarında boğuluyorsun.
..
Ve yine bir sabaha seninle beraber uyanıyorum.Seni düşünerek,seni hissederek geçiriyorum günümün o tatlı saatlerini.Ama seni düşündüğüm zaman tatlı,hoş,sensizliği düşündüğüm zaman acı,fena.Yani zamanımın çoğu ömür boyu hapse mahkum edilmiş bir mahkumun zamanı gibi.
Kendimi çıkmazı olmayan bir sokak ortasında hissediyorum.Güzel bir güne merhaba dememe rağmen kendimden utanıyorum,benliğimden utanıyorum daha doğrusu her şeyden utanıyorum.Yalan ve sahte olan aşk bir kez daha çelme takmışken bana ben bu çıkmaz sokağın duvarlarını aşmak için en küçük bir gayret bile gösteremiyorum.Bu beni ne kadar çıldırtsa da hep o sokakta olmak istiyorum.
Zamanın hep bize düşman olan bir dostumuz olduğuna,hayatın bizim karşımıza sürekli acı çıkarttığına,aşkın bu hayat ve zaman ışığında onlara destek olduğuna şahit olduğum bir anda yaprakları solmuş bir hayat ağacının yaprakları olabilmek için neleri vermezdim...
..
Sıradan bir günün sıradan bir saatinde her zaman gittiğim yerde her zaman oturduğum arkadaşlarla oturup çay içiyordum. Fena halde saçmaladığımız, gelen geçen herkes hakkında konuştuğumuz ve konuşulan her şeye kahkahalarla güldüğümüz her zamanki gibi bir gün işte. Arkadaşlarımdan biri biraz da can sıkıntısından bütün masalara dağıtılmış referandum propagandası broşürünü altı parçaya bölüp altı tane küçük kayık yaptı. Daha sonra hadi bunları yüzdürelim dedi ve suyun kenarına gittik. Karşıya geçerken aklıma kayıklardan birinin içine bir dilek yazıp öyle suya bırakmak geldi. Tekrar masaya dönüp diğer arkadaşımdan kalemi aldım. Diğer kayıklar yüzmeye başlayınca herkes uzaklaştı ve ben elimde kalem ve kayıkla suya bakıp düşünmeye başladım. Ne dileyecektim? İlk başta aklıma hiçbir şey gelmedi. Elbette gerçekleşmesini istediğim pek çok isteğim vardır ama o an hiçbirini kayığa yazmaya değer bulmadım. Tuhaf bir şekilde oraya ne yazarsam olacakmış gibi bir şey hissettim. Sanki elimdeki kayık değil masallardaki meşhur cinli lambaydı. İçinden sanki cin çıkmış ve tek bir dilek hakkım olduğunu söylemiş gibi heyecanlandım. Sonra kalem neredeyse kendi başına hareket etti ve şunları yazmaya başladı. “O şu an nerede ve kiminle bilmiyorum. Ama onu bir zamanlar çok sevdim ve tek isteğim bunu hiç unutmayıp beni gülümseyerek hatırlaması. Umarım her neredeyse çok mutlu bir hayatı vardır” Tam olarak bunları yazdım ve kayığı porsuğa bıraktım. Neden öyle yazdım peki? Gerçekten bunu mu istiyorum? Bu sorunun cevabı yok galiba. Ama şundan eminim. Evet her insan gibi ben de unutulmaktan çok korkuyorum. Günün birinde, onun beyninde ve kalbinde anımsanmaya bile değmeyecek kadar silikleşmek ürpertiyor beni. Bunun herhangi bir beklentiyle alakası yok. Yaşamın, onunla ilgili tüm beklentilerimi öldüreceği kadar çok zaman geçti aradan. Yine de nasıl yaşamım boyunca yemeye, içmeye, tekrar aşık olmaya, sevişmeye, uyumaya, uyanmaya devam edecek bile olsam kalbimin ve beynimin bir kısmında hep o olacaksa, ben de onun kalbinin ve beyninin bir yerlerinde hep olmak istiyorum. Bu anlaşılabilir bir şey aslında, hiç kimse unutulmak istemez hatta “en unutulmaz” olmak ister. Bu tamamen kişisel bir dilektir. Ama şunu da fark ettim ki, hiçbir art niyet taşımaksızın ve benimle hiç alakası olmamasına rağmen bütün kalbimle onun mutlu olmasını çok istiyorum.İlk zamanlar ayrılmış olmanın verdiği acı ile insan pek böyle düşünmüyor. O da acı çeksin istiyor. Acı çeksin, sensiz yaşayamayacağını anlasın ve geri dönsün. Dönmeyeceğini anladığında bile onu mutluyken düşünmek sana haksızlığa uğruyormuşsun gibi bir şey hissettiriyor. Zamanla bu düşüncelerden sıyrılıyorsun tabi ve bir tür kayıtsızlık ortaya çıkıyor. Peki bugün o kayığa neden onun çok mutlu olmasını istediğimi yazdım? Neden onun mutlu olmasını istiyorum? Ya da bana ne? Galiba bu temenninin altında biraz utanç biraz da pişmanlık var. Biliyorum ki ben onu hiç çok mutlu edemedim. Mutlu olduğumuz zamanlar oldu elbette ama bunun hakettiği mutluluk olmadığını çok iyi biliyorum. Aradan bu kadar zaman geçince ve onu suçlu kendimi mağdur gibi görmekten kurtulunca daha çıplak görebiliyorum galiba her şeyi. Onun mutlu olmasını gerçekten çok istiyorum çünkü bunu ona borçluyum. Ona bütün kalbimle ve samimiyetimle mutluluk dilerken aslında utancımdan dileyemediğim bütün özürlerimi de diliyor gibi oluyorum. Onu üzdüğüm için, kırdığım için, çok istememe rağmen değişemediğim için; hep bencil, hep kibirli, hep küstahça davrandığım için, onu ne kadar sevdiğimi bir türlü belli etmeyi beceremediğim için, yaptığım bütün haksızlıklar ve uğrattığım bütün hayal kırıklıkları için kocaman bir özür borçluyum ona. Kibirim ve şartlar buna izin vermediği için karşısına çıkıp özür dilemeye cesaretim olmadı. Şimdiden sonra da zaten bunun onun gözünde pek bir anlamı olmaz. Yine de kayığa onları yazdıktan sonra gülümseyerek uzaklaşmasını seyrederken geç kalmış bir borcu ödemenin ferahlığını da hissetmedim değil. Kim bilir belki bir mucize olur, kayığıma yazdıklarım ulaşır ona bir şekilde. Affeder mi beni bilmem. Aslında bunun da pek bir önemi yok. Dediğim gibi bir beklenti yok artık. Bunu sadece aklımla değil kalbimle de söylüyorum. Ama günün birinde çok mutlu olduğunu, beni de unutmadığını ve ara sıra aklına geldiğimde gülümsediğini duyarsam, kayığımı hatırlayacağım sonra kafamı kaldırıp gökyüzüne bakacağım ve içimden şöyle diyeceğim. Teşekkürler tanrım…
..
Gece olunca insanın içine düşen aşk parçası idin sen yada acı,
evet evet acı,
sen acıydın bana acınası halinle...
*yt*
..
Modaya uyan kim, bu ne biçim söz?
Hem acı hem bacı dersin arkadaş
Modayı önemser donsuz ya dansöz
Hem acı hem bacı dersin arkadaş
Kızların hakkını yersin arkadaş
Ayetten bahsettin bildiğin neki
..
Bir çocuk bakarken miskin ve bitkin
Bin parçaya bölünür dünya gözümde
Bakıp geçivermek başka bir acı…
Toprak nasıl kayarsa yerinden
Taş nasıl düşerse yüksekten
Yaprak nasıl koparsa dalından
..
Bırakıpda gelmek çok kolay değil
Aramızda engel kendisi uçurum değil
Cehennem seninle inan kardanda serin
Gurbette beklemek çok acı gelir
Sevdamı elimden aldılar benim
Çöldeki sıcaktan çok yanıyor tenim
..
Ödün vermez acı meyvesi,yeşil renginden
Çam cinsi ağaçlar var kendi cinsinden
Sabah başlar tadılmaz olsada tadı olsada acı,acı
Dünyaya barış sağlayan,anlamı kutsal zeytin ağacı...
..
Hep bir aci hep bir hüzün var,
Dinledigim tüm şarkılarda...
Hızla gelip geçen yıllarımın
Tükenen gençligimin ardında
Nedense hep aci var hep hüzün...
Yapraklar dökülüyor bak tek tek
..
Milletin üvey çocuğu köylü.
Sahipsiz tarlası boş ölü.
Mazotsuz bekler düldülü.
Köylünün hali acı öykülü.
Milletin öksüz çocuğu köylü.
Bir zaman ürün alırdı türlü.
..
Şair, yazarların buluşma yeri,
Mecburen adımı atarız seri,
Üzgün görüyoruz tüm sakinleri,
Sivas'ın Kangal da acı yaşandı.
Gölette kaybolmuş bir delikanlı,
Düğün olacaktı şerefli, şanlı,
..
Ah incir ağacı, incir ağacı
Yaprağın meyvenden acı
Ölüm Allah'ın emri, ayrılık ondan da acı
Anne başımızın tacı, derdimizin tek ilâcı
Bahçemize dikildi, incir ağacı
Başımıza yıkıldı, büyük bir acı
..
Toz pembe dünyayı herkes arzular,
Birbirini sarar ana kuzular,
Üzücü haberle yürek sızılar,
Hayat bayram olsa acı yaşanmaz.
Orta doğu bile kan gölü sanki,
İşkence, katliam arttı inan ki,
..
Acı su deniz gibi acı ama
O çıktığı topraklar bereketli
Acı sunun havası temiz ama
İnsanları çok mu çok hareketli
Dağı ve taşı doluydu hep tütün
Tarlalar şimdi çıplak kaldı neden?
..
Acı yürege çöreklenmiş
Acı yürege kaymak tutmuş
Acı yüregi tam dağlamış
Acının da acısı olduğunu bu gün öğrendim
***** ***** ***** ***** ***** *****
Acı terfi halindeymiş meğer
Bir altı bin üstü varmış meğer
..
Adın koydum yabancı, sevgilim bana acı,
Gittin yapan ellere, benim derdim çok hancı,
Gurbet elde yabancı, kalbimde buruk acı,
Ne bir mektup, ne haber, çok dertliyim ben hancı,
Kalbimde binbir acı, sendin gönlümün tacı,
Mademki gideceksen, güle güle yabancı,
..
Şehir Gümüşhane merkez bucağı
Viraneye döndü baba ocağı,
Ne çatısı kaldı, nede saçağı,
İçimde kanıyor bu acı yara.
Baba ocağını özler gelirsin,
Evin barkın yok nerde kalırsın,
..
Acı biber tadılır mı
Yar yürekten atılır mı
Ben yari kaybedemem
Pazarda yar satılır mı
Acı biber dolması
Yar yiğidin aynası.
..
acı
dilime merhem
yüreğime nakış
beynime esas duruş...
acı
anafora çocuk
güle tomurcuk
..
Beklesem gelirmiydin benim yanıma,
Bırakırmıydın herşeyi aşkın uğruna,
İkimizde acı çektik bu yolda,
Unutalım herşeyi dönelim yalnızlığa,
Sen yokken yanımda,
Sanki kalbim boş acı cekiyorum,
..