zahmet etme aşk,
ben ölürüm yatağımda kıvrılıp
kendim kalarak
güneş okşayarak alır su damlasını
sen... acıtarak
istemem
Dinle sevdiğim, bu ayrılık saatidir.
Dünya var olalı beri çirkin ve soğuk,
Erken içeceğimiz bir ilaç gibi.
Tadı dudaklarımızda acımsı, buruk.
Bu saatte gözyaşları, yeminler,
Boş bir tesellidir inandığımız.
Devamını Oku
Dünya var olalı beri çirkin ve soğuk,
Erken içeceğimiz bir ilaç gibi.
Tadı dudaklarımızda acımsı, buruk.
Bu saatte gözyaşları, yeminler,
Boş bir tesellidir inandığımız.
.
zahmet etme aşk,
ben ölürüm yatağımda kıvrılıp
kendim kalarak
güneş okşayarak alır su damlasını
sen... acıtarak
istemem
Üzerinde çalışılmış bir şiir olduğu çok belirgin. Şair dizeler şiir kıvamına geldiğinde
işte bu diyenlerden. Aceleye getirmeden anlatımın en vurucu halini sadelikle
abartılardan kaçınarak yansıtmış. Doğrusu beğenerek okudum. Elif şebnem şiirlerini
ilk gördüğümden beri okuyorum. Kendine has bir tarzı var.
Şiire girişte ümit kesilmiş bir aşkın artık beklenmediğine dair söylemle başlanmış.
Sanırım burada ki aşk biri değil genel olarak 'aşk' kavramı ile ilgili. Aşka olan
inancın yitirilmesi ile ilgili. Bu da demek oluyor ki Şair kendi benliğine, duruşuna uygun bir aşk yaşayamamış. Yaşananlardaki hayal kırıklıkları ve tekrarlarında
sonuçsuz ya da aynı sonuçlarla bitmesi böyle düşünülmesine neden olmuş.
Çok istendiği halde beklenen aşkın gelmeyişi ve sonuçları şairin kendi ile yüzleşmesini getirmiş (buna benzer şeyleri okuyucularda yaşıyorsa elbette
şu soru sorulabilir. Hata hep onlarda mı? Aşkı yaşamaya uygunmuyuz?
Dostluk veya arkadaşlık bize yetiyor mu? Ya da tutku gibi bir sert olayla mı
karşılaşmalıyız?) Aşkın çok yaşanması halinde sanırım beklenti 'tutku' nun
devreye girmesidir. Vazgeçilmezlik ve uç nokta gezginliği aşkı aşıp 'tutku'
kapısına bırakıyor insanı. Şair aşkın insanlar üzerindeki etkisinin çok güçlü
ve acımasız olduğunu, ezerek kendini yaşayanı adeta cezalandırdığını
anlatmış. Bir uyumsuzluk ya da umursamazlık var ki evrende yanlız olan
bir insanın aşk gibi çok karmaşık ve geniş yaşanan bir olay karşısındaki
acziyeti, çabalarının sonuçsuz kalması. sanki birini değilde, insanın aşkın
kendisini zapt etme isteği ile hareket ettiğini gösteriyor. Şair bunları bilen
biri olarak artık bu yaşanan kötü durumların tekrarını istemedini son
dizeler ile aktarıyor.
ki ben
mesela nehir gibi
bir yatağa aitim
ve coşkun çoğu zaman
güneş öpsün istedigi kadar
gökyüzü çağırsın
durmam
Şair bireysel özgürlüğü,yanlızlığı ve aşkın ne olduğunu bilen biri olarak, aşk acısı
yerine kendine dönmenin ve 'özgürlük yalnızlıktır' söyleminin doğruluğuna inarak
bulunduğu durumun tercihi olduğunu dile getiriyor. Buna rağmen hayatı içinde
beklemediği ani değişiklik ve yaşanılanların kaçınılmaz olduğunu fakat istediği an
'tercih' hakkını çekinmeden kullandığını ve şu anki tercihinin hayatını kendi istediği
ölçülerden rahatça yaşayabileceğini dillendiriyor. Çok özel durumlarda bile mantığının duygusallığın önüne çok rahat gecebileceğini son üç dizede net olarak belirtmiş.
şıÜüanlar ve aşklar,
ismin acı hali
unutmadığım
uzak ve sessiz
bulutlara saklanın
anmam
Şair geçmişte yaşanan aşkların kötü sonuçlarına rağmen hayata kaldığı yerden çekinmeden ve korkmadan devam ettiğini, yaşanan her aşkın kendisinde farklı bir iz bıraktığına değiniyor. Bu izler hayal kırıklığı şeklinde oldukları için hatırlanması çok önemli değil şeklinde değerlendirilmiş Bulut kelimesi sanırım silikliğin şekil değiştirmenin kimi zaman görünmeyenin karşılığı olarak şiirde yerini almış.
Geçmişte kalanların unutulduğunu izlerin artık belirginliğini yitirdiğini belirtmiş.
ıÜüSu damlasıyım
Acı-mam
Zahmet etme sen
Şair bunca yaşanan sıkıntı hayal kırıklığı ve acıya rağmen kendi içindeki insani duruşu, bu kadar sıkıntıyı çeken bir kadın olarak, içindeki 'saflığı, temizliği, ve aşkın güzel halini yaşamaya olan özlemini yitirmediğini, ne kadar kötü şeyler olursa olsun çevresine bakışta bir değişimin olmadığını, acıların hayal kırıklıklarının onu zalimleştirmediğini belirtmiş. Burada son iki dizede özellikle içsel bir mesaj da var. Bilmem ben mi yanlış anladım.
Bir beklenen aşk belirtisi ütopikte olsa bekleniyor. Şayet şaire yeniden rastlarsa yine
eski kötülüklerini yapmamasını, en azından merhametli ve vicdanlı olmasını istediğini
söylüyor. son dize ile eğer kötü günler yaşatacaksa aşkın gelmesine hiç gerek olmadığını vurgulamış.
Bence sonuç olarak, yaşanan aşkların şu ana kadar görülmemiş bilinmemiş bir hali varsa ki ben ona 'ütopik aşk' diyorum. Bu şair tarafından halen bekleniyor. Kapılar yüze kapatılmış değil. Özellikle nehir ve yatağı söylemleri ile ' su akar yatağını bulur' söylemine bir inanç ve gönderme var. Bu kadere karşı kabulünde bir başka
biçimde anlatılması sanırım. İnsanın kaderinden kaçamadığı ve onun önünde
sürüklenmesi ile ilgi bu yaklaşım sanırım şiirin kendi içindeki 'içsel' mesajlarından
biride yanı zamanda. Yani yaşanan bunca şey kaderimdi yaşadım ve gördüm. Fakat
halen müdahale edip kader çizgisi dışında yaşanacak ' o ütopik aşk'ın halen var
olduğuna dairde güçlü bir inanç belirginleşiyor. Birinci ve ikinci bölümdeki 'yatak'
kelimesi tekrarmış gibi duruyor. Sanıyorum onu yerine başka bir anlatımı
destekleyecek kelime üzerinden düşünülmesine rağmen bulunamamış. Bu kelime
bir kaç farklı anlaşımıda dize içideki hallerinden gösteriyorlar. Bazı açıklamalara
girmiyorum ki okuyucu arkadaşlar sadece benim çözümlememi kesin kabul
etmesinler. Başka okuyan arkadaşlarınd çözümlemesini görse idik sanırım
kıyaslama yapma şansımız olacaktı.
Bu güzel şiir için elif hanıma teşekkür ederim. Çok bilimsel, çok teknik
bir edebiyat eleştirmeni durusuyla çözümleme yapmadım. Çünkü bu işim değil
Şiir ve şair birlikteliğinde küçük bir katkım olsun diye düşündüm. Umarım
anlayışla karşılanır.
Selam ve saygılarımla.
zahmet etme aşk,
ben ölürüm yatağımda kıvrılıp
kendim kalarak
güneş okşayarak alır su damlasını
sen... acıtarak
istemem
yüreğine sağlık.
yürekten döküleni yürekten kutlarım.
Saygılarımla.
tebrikler...
Bu şiir ile ilgili 3 tane yorum bulunmakta